GeriSeyahat Harika kayalardan kutsal taş ormanına bir Bulgaristan macerası
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Harika kayalardan kutsal taş ormanına bir Bulgaristan macerası

Harika kayalardan kutsal taş ormanına bir Bulgaristan macerası

Bulgaristan’a güneşli bir günde girdik. Mevsimler artık değiştiği için “Bu nasıl bir sonbahar” diyerek indim arabadan. Zira sabahın soğuğunda elime ne geçtiyse giymiştim ancak öğleden sonra mevsime inat, yakıcı bir güneş beni ter içinde bıraktı. Varna ve Nessebar arasındaki ‘harika kayalar’ı gördükten sonra ‘taş ormanını ziyaret etmeyi de unutmadım. Böyle bir ortamda olmak, uzay filmlerini ve başka gezegenleri çağrıştırıyordu.

Bulgaristan’ın tatil şehirlerinden Burgaz’ı gezmek hafta sonuna denk geldiği için çok mutluyum. Zira yazlık bir yer olduğu için hafta içi bir hayli ıssız olabilirdi. Fakat ben gittiğimde sokakta müzisyenler çalıyordu. Hediyelik dükkânların el işi sanat eserleri “Gel beni al” diyordu. Neyse ki daha önceki Bulgaristan gezilerimde bolca anı toplamıştım. İlk kez gidenler acımasın, alsın.

Çiçekli sokaklarında sokak müzisyenlerinin şarkıları eşliğinde dolaşırken gitmek istediğimiz yerleri bulmakta pek zorlanmadık. Hepsi birbirine yakındı. Navigasyon tıkır tıkır işliyordu. Bizim gibi turistler için ücretsiz Wi-Fi servisi vardı ve bence bu muhteşem bir hizmetti.

Altında tüneller var

Burgaz deniz tatili için gidilen bir rota olduğundan görmemiz gereken pek yer yok. Yolumuzun üstündeki gramofon heykelini çok sevdik ve sahile doğru ilerledik. Ayağımda botlar, sırtımda pofuduk yeleğimle sıcaktan erimek üzereyken vardık sahile. “Burası nasıl Karadeniz olabilir” dedirten cinsten bir manzaraydı. Hâlâ o gün denize atlamadığım için kendimi esefle kınıyorum.

Aynı günün öğleden sonrasında Nessebar’a geçtik. Eski ve yeni olmak üzere şehir ikiye ayrılıyor. Siz gidince karşıdaki Old Town’a (Eski Şehir) geçin. Benim gibi diğer tarafta arabaya park yeri aramakla uğraşmayın çünkü bulamıyorsunuz.

Harika kayalardan kutsal taş ormanına bir Bulgaristan macerası

Nessebar’da ki Aziz Sofya Kilisesi

Nessebar’a gidince karşınıza ilk, meşhur yel değirmeni çıkacak fakat kenti gezip bitirdikten sonra aklınızda kiliseler kalacak. Şehirdeki 40 kiliseden günümüze 26’sı kalmış; eski sokakları gezerken adım başı kiliseye denk geleceksiniz.

Daracık arnavutkaldırımlı sokaklarda dolaşırken kendinizi eski zamanlara ışınlanmış gibi hissedeceksiniz. Zamanım bol olsa kesinlikle kalıp tadını çıkarabileceğim güzellikte bir yerdi ama artık Varna’ya doğru sürme zamanı geldi.

Harika kayalardan kutsal taş ormanına bir Bulgaristan macerası

‘The Wonderful Rocks’ barajın üzerinde yükselen konik kaya oluşumları.

Hedefimde Varna’yla Nessebar arasındaki The Wonderful Rocks (Harika Kayalar) vardı. Akşam olmak üzereyken vardık hedefimize ama ne fotoğraf çekmek için yeterli ışık vardı ne de delik deşik yollarda araba sürmekten bende enerji kalmıştı. Hiç düşünmeden “Burada kalıyoruz” dedim. “Çok tehlikeli, aman dikkat edin. Soyulmadan dönebilen yok” dedikleri Bulgaristan’da bir dağ başında kamp yapmak ne kadar akıl kârı, şimdi görelim bakalım.

Harika kayalardan kutsal taş ormanına bir Bulgaristan macerası

Yorgunluktan sebep harika kayalıkların dibinde, yolun hemen yanına atıverdik çadırı. Sabah olduğunda görecektik ki biraz daha gidip suyun yanına kadar inen yemyeşil alanda kamp kursak daha iyi olacakmış ama hava tam kararmadan yemek işini halletmeli ve dinlenmeliydik.

Çayımızı içerken yoldan geçen arabalar durup bize selam vermeye başladı. Meğer çok yakında bir Türk köyü varmış, plakamızı görmüşler. Gece misafirimiz hiç eksik olmadı. Sonra tam 12 saat, deliksiz uyumuşum, sabah aydınlık bir güne uyandım.

Bulgarca ismi ‘Chudnite Skali’ olan The Wonderful Rocks, barajın üzerinde dikey, 50 metre yüksekliğindeki konik kaya oluşumları aslında. Altındaki tüneller onları daha özel yapıyor.

Hemen yanındaki Tsonevo Barajı muhteşem bir manzara sunarken sabaha kadar bitmeyen balıkçı akınını açıklıyor. Meğer gölden çok balık çıkıyormuş.

Sırada Midilli Adası’ndayken gitmeye fırsat bulamadığım taş ormanı vardı. Haritada yeri neredeyse Varna’nın içinde gibi görünüyordu. Her ne kadar navigasyona güvenmesem de doğru yere çıktım. Aramayı ‘Stone Forest’ diye yapmalısınız. Giriş 5 leva (49.50 lira). “Ücret ödemeyeyim ama nasıl bir şeymiş bakayım” derseniz yoldan görebiliyorsunuz ama asıl etkileyici bölüm içeride.

Artık sıcağa dayanamayıp sonunda sandaletlerimi giydim. Bence iklimi böyle olduğu için bu ağaçlar taşa dönmüş. Sonbaharda böyleyse yazın burası çöl sıcaklıklarına ulaşıyordur. İnternette karşınıza ‘Dövülmüş Kayalar’ olarak da çıkan taş ormanı antikçağlarda kutsal bir yer olarak biliniyormuş.

İlk 1829’da belgelenmiş ve 2002’de doğal park ilan edilmiş. Şehir, kilise, restoran, kafe gezmekten daha çok doğayı gezmeyi seven biri olarak önce harika kayalar, sonra taş ormanı bana aradığım şeyi tam olarak verdi. Orman deyince aklınıza yeşil ağaçlar geliyor, biliyorum ancak oradaki ağaçlar zaman içinde taşlaşmış. Böyle bir ortamda olmak, uzay filmlerini ve başka gezegenleri çağrıştırıyordu.

Varna’da gezilecek daha çok yer vardı ancak navigasyon bizi o kadar çok alakasız yerlere götürdü ki sonunda pes edip yoluma devam ettim. Halbuki özellikle Varna gecelerinin yaşanması gerektiğine dair çok öneri almıştım. Yaz aylarında deniz tatilimi buralarda yapabilme ihtimalimi cebime atarak bu güzel şehirle vedalaştım.

False