Kokusuna âşık oldum, rengine hayran: Provence / Fransa

Provence öyle bir bölge ki, hem isim hem sıfat olarak kullanılıyor. Akdeniz’in kıyısında, Fransa’nın güneydoğusunda üzüm bağları, zeytin ağaçları ve lavanta bahçeleriyle ünlü… Aynı zamanda doğayı, doğal yaşantıyı ve sadeliği vurgulayan, lavanta kokulu ve kır havası estiren bir yaşam tarzı… İşte size Provence gezi rehberi…

‘A Good Year’ filmini izlerken bu bölgeye vurulmuş ve hayaller kurmaya başlamıştım. Bazı şeyler ancak filmlerde olur derler ya; o laf, bu film için geçerli değil.

Hangi prodüksiyon o renklerin tonunu çıplak gözle görmeye, o kokuyu içimize çekmemize yeter ki? İçindeyken bambaşka bir duygu…

İmrenmemek elde değil. Hele ki, şehir hayatı gittikçe daha çok içine çeker ve küçük bir sahil kasabasına yerleşme hayalinin yaşı gittikçe küçülürken...

Peki nedir bu yaşam tarzını bu kadar cazip kılan?

1- Huzurlu, sakin, saygılı ve dingin
Göz alabildiğine uzanan tarlalar; lavantası, ayçiçeği, başağı, zeytin ağaçları… Baş döndüren bir güzellik ve koku!

Üstelik sadece dışardan bakınca değil, içine girmek için izin istediğimizde karşılaştığımız insanların sıcakkanlılığı ve keyifli halleri…

Bahçesini sularken, güneşten yanmış yüzünde kalbinden gelen bir gülümsemeyle karşılandığımızda, evlerin önünde koşturan çocukları ve hayvanları gördüğümüzde, bahçesinde yetiştirdiğini sofrasına koyduğuna şahit olduğumuzda anladık ki, bu yaşam tarzını benimseyen insan kendine neşe ve ömür katar.

2- Lavanta bahçeleri!
Biz de lavanta yetiştiren bir ülke olduğumuz için aşina olduğumuz bir bitki.

Ancak yol kenarlarını çevreleyen, boylu boyunca uzanan, baş döndürecek kadar yoğun kokan lavanta tarlalarından hiç geçmemiştim.

Sadece geçip gitmekle kalamadım tabi ki! İçlerinden geçip koşmak, ortalarına oturup saatlerce koklamak istedim ama lavantaları benim kadar çok seven ve onlardan bal yapan çalışkan arıların içinde çok uzun ömürlü olamadı bu isteğim.

Olsun, sayelerinde bütün kış hastalanmayacağım…

3- Kültürel zenginliği
Doğası kadar tarihi ve kültürel zenginliği de insanı etkisi altına alıyor.

Doğal güzelliğin içinde hâlâ mimarisini koruyan sokaklar, surlarla çevrili ortaçağ kenti Avignon, lavantaların ortasındaki manastırıyla Gordes, tepelerin üstüne kurulu ortaçağ köyü St Paul de Vence, şehir hayatının en dingin hali Aix en Provence ve daha niceleri...

Provence bölgesi aynı zamanda Fransız Riveryası’nı da kapsıyor.

Biraz önce bahsettiğim yerlerin adı sanı pek duyulmamışken, Cote d’Azur kıyılarındaki Cannes, Nice, Monaco ve Saint Tropez oldukça popüler.

Bizim bu kıyıları gezmek için sadece bir günümüz vardı ama gözlemlediğimiz kadarıyla daha hareketli, daha kalabalık ve daha çok rağbet gören bu şehirlerde hâlâ Provence bölgesinin huzuru var.

Bu seyahatin sonunda kendime ders çıkardığım konular;

Bazı şeyler sadece filmlerde olmuyor.

Bazı hayalleri gerçekleştirmek için de belli bir yaşa gelmek gerekmiyor.

Adına ne derseniz, böyle bir yaşam tarzı insanın yaşam kalitesini arttırıyor.

Sakinleşmek için lavanta koklatılır,

gözlerin üzerine veya yastığın altına lavanta koyarlar ya hani;

düşünün Provence bölgesinde binlerce lavanta içinde sakin, huzurlu ve dingin olmaktan başka seçeneğiniz yok!

Mutlaka ama mutlaka bu cennet diyara yolunuzu düşürmelisiniz. Asla pişman olmayacaksınız.