GeriSeyahat Şairlikten savaşçılığa
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Şairlikten savaşçılığa

Şairlikten savaşçılığa

Osman GİRİTLİ

ADAM şair. Yakışıklı da... Eh, hem şair hem yakışıklı olup bir de sarayda kalıyorsa başının belaya girmemesi mümkün mü?

Gönlünü sultanın önemli adamlarından birinin gözdesine kaptırınca soluğu uzak bir ülkede alıyor.

Kuş uçmaz kervan geçmez dedikleri cinsten bir memleket. Bir Arabı Kuzey'in sisli soğuk sularına bırakmışlar.

Tatarlardan kaçıyor, eski savaşçı Norveçlilere takılıyor.

Ülkelerini vahşi bir kabilenin elinden kurtarmak için gönüllü olan 12 savaşçının yanına yabancı bir onüçüncü gerekiyor.

Kader bu. Oralarda yiyip içeceğim varmış deyip farklı bir kültürün savaşçılarıyla birlikte yola çıkıyor o da.

Efsaneye, destana yaslanan bir film. Yazarı da Michael Crichton.

Belki de bu adı söyleyince pek fazla yoruma girmemeliydim.

Onun romanlarını okuyanlar ya da romanlarından uyarlanan filmleri görenler atmosferini tahmin edebilirler.

Savaşçılar Vlhalla denilen kutsal bir yere giderler öldükten sonra.

Aslında film bir Arabın, Norveçlilerle karşılaşınca yaşadığı gariplikleri anlatıyor.

Filmin, farklı kültürlerin ortak bir amaç ve düşmana karşı nasıl kaynaşabileceğini göstermek gibi bir niyeti var.

Ama bunu pek iyi yapabildiğini söylemek mümkün değil.

Bir şairin amansız bir savaşçıya dönüşmesine tanık olacaksınız.

Ayı postuna bürünmüş, ölü yiyici yaratıklarla bizim 13 savaşçımız amanvermez bir mücadeleye giriyorlar.

Filmin konusunun pek de öyle iyi işlendiğini söylemek mümkün değil.

Sisle kaplı Kuzey dağlarında yaşanan kıyasıya bir mücadele.

Bir savaş filmi olmasına ve iyi bir ekip tarafından gerçekleştirilmesine rağmen sürükleyici hiç değil.

Doğrusu sıkıldığımı söyleyebilirim.

False