GeriSeyahat Pinatubo’nun zirvesinde
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Pinatubo’nun zirvesinde

Pinatubo’nun zirvesinde

Adalar, yanardağlar ülkesi Filipinler’de, 20’nci yüzyılın en büyük patlamasını gerçekleştiren Pinatubo Volkanı’na gittik. Yolda, sayıları çok azalan ülkenin en eski yerlileri Aetas’larla karşılaştık.

Kuşadası’ndan 12 kişilik grup oluşturup, sıradışı bir gezi programıyla Filipinler’e yola çıktığımızda en büyük güçlüğü bu ülkeye ulaşmada yaşayacağımızı düşünmüştük. Öyle olmadı. İstanbul’dan başkent Manila’ya Abu Dabi aktarmalı 13 saatte ulaştık.
Manila’da hayat siyah ve beyaz gibi birbirinden ayrılmıştı. Arada tonlar yoktu. Dev plazalar, otellerin etrafı evsizler, dilencilerle doluydu. Caddelerde motosikletten bozma Tuktuk’larla modifiye cip Jeepney’lerin yanında son model araçlar dolaşıyor. Manila’da sanki orta sınıf yok, sadece zengin ve yoksul var.

AETAS KÖYÜNDE YİYECEK DEĞİŞİMİ

Pinatubo, başkentin 90 kilometre kuzeyinde, Angeles’in 24 kilometre batısında. Bu aktif yanardağa gitmek için sabah saat 05.00’te uyanıyoruz. Resmi kayıtlara göre 500 yıllık sessizliğinin ardından 12 Haziran 1991’de patladı. Geçen yüzyılın en şiddetli patlamasıyla tarihe geçti. Kraterindeki volkan gölünü görmek için sabırsızlanıyoruz.
Dağın 17 kilometre dışında, Capaz Tarlac kontrol noktasında durduruluyoruz. Kimliğimiz kayda alınıyor. Yerel rehberler eşliğinde, özel ciplere biniyoruz. Volkan küllerinin oluşturduğu tepeleri, küllerin arasında kendine yer bulan ırmakları, muz bahçelerinin oluşturduğu muhteşem coğrafyayı aşıp 15 kilometrelik yolu yaklaşık iki saatte alıyoruz. Zambales Dağları’nın 1486 metrelik zirvesine yaklaştıkça heyecanımız artıyor. Yolun sağ ve solunda ilkel çadırlarda yaşayanlarla karşılaşıyoruz.
Rehberimiz bizi bilinen 1500 yıllık geçmişleriyle Filipinler’in en eski halkıyla tanıştırıyor. Bu bölge ve ülkenin birkaç yüksek dağı dışında nesilleri tükenen Aetas yerlileri koyu derileri, kıvırcık saçları, 150 santimetreyi geçmeyen boyları, devamlı gülümseyen yüzleriyle ülkenin genel nüfusundan ayrılıyor. 16’ncı yüzyılda İspanyolların fetihleri sırasında Negrito ismiyle andıkları yerlilerin dağlık ve ormanlık yerler dışında yaşayamadıklarını, yerleşik ve uygar yaşamı reddettiklerini, yaşamlarını ilkel tarımla sağladıklarını öğreniyoruz. Kumanyalarımızı bu sevimli ve sıcak kanlı insanlarla paylaşırken, onlar da bize muz ikram ediyor. Bol bol fotoğraf çektiriyoruz.

22 YILDA TROPİK ORMANLA KAPLANMIŞ

Pinatubo krater gölüne ulaşmak için son iki kilometreyi yürümek zorundayız. Patlamadan sonraki 22 yılda tropik ormanlar gelişmiş. Küçük patikadan yürüyoruz. Zirveye çıktığımızda Pinatubo’nun muhteşem kraterindeki volkan gölü karşılıyor bizi. Üst üste birkaç patlama sonucu yanardağ atmosfere 10 kilometreküplük kül püskürtmüş. Şimdi volkanda doğal bir göl oluşmuş. Etraf volkanik taşlarla dolu. Yüzü aşkın basamaktan oluşan merdivenle göl kenarına iniyoruz. Büyülenmemek mümkün değil.

Volkanik adadaki en büyük krater gölü

Manila’daki ikinci günümüzde dünyanın bir volkanik adadaki en büyük gölünü göreceğiz. Taal krater gölü için Tagaytay City’ye hareket ediyoruz. Taal Volkanı yüzyıllar önce birkaç kez patladığında etrafında büyük bir göl oluşturmuş. Göl içinde 23 kilometrekarelik alanı kaplayan Volcano Adası’na yerel Bamvut tekneleriyle ulaşıyoruz. En son 1977’de patlayan volkana ulaşmak için zorlu bir tırmanış gerekiyor. Halk buna çözüm bulmuş. Eğitilmiş atlara biniyoruz. Yaklaşık iki kilometrelik tırmanış yolunu at sırtında çıkıyoruz.
Pinatubo’nun aksine Taal Volkanı turistik alana dönüşmüş. Yeşillikler içindeki krater gölünün kıyısında seyir terasları oluşturulmuş. Yanıbaşında hediyelik, Hindistan cevizi, meşrubat satıcıları sıralanmış. Taal Volkanı Pinatubo’daki patlamadan sonra huzursuzluk belirtileri göstermiş. Göl kenarındaki çatlaklardan sızan gazlar ve sıcak sulardan bunu gözlemlemek mümkün.

False