GeriSeyahat Medyadan : Magazin haberleri
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Medyadan : Magazin haberleri

Medyadan : Magazin haberleri

Hürriyet’in sürmanşetiydi: Doğuma yogayla hazırlık

 

Allah’ım Yarabbim, şu Gülben Ergen artık hayırlısıyla br doğursa da, o da kurtulsa biz de! J

 

Hürriyet, 23 ekim

 

 

*

 

Öğğğh!

 

Dikkat! Bu restoran iştah kapatabilir… diyordu başlık.

Çin’in Şenzen kentinde açılan bir lokantada (niye lokanta değil de restoran?) tabaklar banyo küveti şeklinde, sandalye ve masalar da klozet şeklindeymiş… (Milliyet, 23 ekim)

 

Ne yiyorlar, ne içiyorlar… sormuyorum bile!

 

 

*

 

Sen Hakkâri’de diş çektirir misin acaba?

 

Gülben artık sağ sağlım doğursa da hepimiz kurtulsak… diyordum ya, Sema Denker’e demiş ki Şubat soğuğu olmasa Hakkari’de doğuracaktım!”

 

Gülben Hakkâri’yi hiç gördü mü acaba? Muhtemelen kadın-doğum uzmanı bile olmadığını biliyor mu? Bekâra karı koşamak kolay, at gitsin!..

 

Hürriyet-Kelebek, 24 ekim

 

 

*

 

Muğlalı köylüler Cruz’a karşı, diyor başlık.

 

‘Dondurmam Gaymak’ Oscar’a aday olursa filmde başrol oynayan Muğlalı iki ve hanımı aynı ödül için Penelope Cruz’a rakip olacak… mış.

 

Halamın tekerleği olsa…

 

Sabah, 24 ekim

 

 

*

Bir doğum sorunumuz daha

 

Hamileliğin izlerini sildi, diyor başlık.

 

Seren Serengil hesabı pek tutmasa da, göbeğini gören olmasa da, dokuzunca ayda düşük yaptı ya, “hamilelik döneminden kalan karın yağlarını operasyonla aldırdı, karın gerisini de gerdirdi” diyor haber. Ama korkmayın “İleride bir kez daha bebek sahibi olmayı deneyeceğim” diye içimize su serpiyod Seren!..

 

Vatan - üstelik sürmanşetten, 24 ekim

 

 

*

 

Çağla Kubat açıklamış: Ben lezbiyen değilim!

 

Ben da açıklıyorum: Ben de lezbiyen değilim!

 

Şok, 24 ekim

 

 

*

 

Mesut Yar’dan tek cümlelik alıntı:

 

Yaratılanın manayı bulduğu inanç denizinde ılık su gibidir bayram…”

 

İnsanın ekstradan bir bayram namazı daha kılası geliyor! J

 

Posta, 24 ekim

 

 

*

 

“Bir yere gitmediler, İstanbul’da kaldılar” haberi

 

Diana-Ferit Şahent çifti, Kubilay Gecelerde köşesine nasıl haber oldu biliyor musunuz?

 

“Bayram’da bir yere gitmediler, İstanbul’da kaldılar” diye.

 

E tabii, herkes gidince, gitmeyen haberdir.

 

Hürriyet-Kelebek, 25 ekim

 

 

*

 

Neyse…

 

Zeynep-Osman Çarmıklı çiftinin Londra’da yaşayan kızları Selin, 15 nisanda Çırağan’da evlenmişmiş ama 4,5 aylık hamileymiş bile…

 

Bülent Cankurt ‘Ellerini çabuk tutmuşlar’ diyor. (Sabah’la Günaydın, 25 ekim)

 

Bu iş elle olmaz ama neyse…

 

 

*

 

Muhabbete gel!

 

Popstar Alaturka jürisinin sohbeti :

 

Armağan Çağlayan: Siz manyak olduğunuz için bugünlere geldiniz Bülent Hanım.

 

Ebru Gündeş: Evet, biraz tahta eksikliği lazım sanatçıda

 

Yüksel Altuğ’un köşesinden - Sabah’la Günaydın, 25 ekim

 

 

*

 

Haberi boşverin başlık yeterli:

 

Hülya’nın kızı Zehra mikrofonla tanıştı

 

Şimdi mıçtık, ikinci nesil de geliyor! J

 

Posta, 25 ekim

 

 

*

 

Vallahi olur mu olur!

 

Hülya Avşar, Kaya Çilingiroğlu’nun Feraye’den olma oğlu ‘Küçük Kaya’ya pek bir şefkat gösteriyormuş.

 

Nükhet Duru’nun yorumu:

 

Avşar, kadıncağızı (Feraye Tanyolaç’ı) taşıyıcı anne gibi kullandı. Çok çetrifil ve garip geliyor bütün bu yaşananlar…” (Star, 25 ekim)

 

Vallahi bence ‘taşıyıcı anne’ iddiası ilginç!..

 

 

*

 

Tuğba Altıntop-Rafet El Roman ailesinden gına geldi!..

 

Altıntop, eski kocasının inadı yüzünden bu bayramda da kızları Su ile Şevval’i görememiş.

 

Gazeteler, 25 ekim

 

Her görüşme-meleri haber mi olacak yahu bunların?

 

Bence karı koca bunları bir iki hafta Zincirbozan’a kapamalı.


*

Görenler … demekten kendilerini alamadılar

 

Ajda Pekkan üç günlük tatil için Antalya’ya 7 valizle gitti, haberlerine Şok’un ilavesi:

 

Süperstar’ın üç günlük tatil için 7 valizle Antalya’ya gitmesi ‘Beşinin içi boştur, Ajda havayı sever’ şeklinde yorumlandı…”

 

Sakın yorumlayan Şok’un kendisi olmasın!? J

 

Şok, 25 ekim

 

 

*

 

İğrenç!

 

Manken Ebru Şallı, kocası Harun Tan’a aşkını ifade ediyor:

 

Eşimin çoraplarını da yıkarım, ayaklarını da... Bu olayda garip bir şey yok. Günde 3-4 kez duş alan bir adamın ayakları kokar mı?”

 

Magazin okurlarından tepki gelmediğine göre, magazin gazetecilerinin haber diye yazdığı bu iğrençliğe layıklar demektir!

 

Hürriyet-Kelebek, 26 ekim

 

 

*

 

Niye vidanjör acaba?

 

‘Ünlüler’ isimlerini marka olarak tescil ettiriyorlarmış, haklı olarak. Kimin, hangi iş kolunda adını tescil ettirdiğini açıkladı gazeteler. Bazısı çok ilginçti...

 

Mesela Yılmaz Erdoğan: Sınaî yağlar, tütün, temizlik malzemeleri, kebap...

Gülben Ergen: Ölçme ve değerlendirme cihazları, müzik aletleri...

Cem Yılmaz: Cenaze yıkama araçları, cam mozaikler, vidanjör...

 

Sabah, 26 ekim

 

 

*

(M) Alıntı

 

“Şimdilerde çiftler, gece bir yere giderlerken birbirlerine uygun giyiniyorlarmış.

Adam mor giydiyse, kadın da mor giyiyormuş. Kadın çizgili giydiyse adam kareli giymiyormuş gibi... Eskiden de vardı birkaç tane böyle...

Hatırlıyorum da; biz onlara geri zekâlı, tın kafa muamelesi yapardık...”

 

Dilek Önder – Vatan, 26 ekim

 

 

*

 

Gerçek hokkabaz kim?

 

Savaş Ay, Cem Yılmaz’ı intihalle yani edebi hırsızlıkla suçladı: Hokkabaz aslında benim senaryom dedi.

 

Cem Yılmaz ‘Ne zaman iş yapsam dövülüyorum. Oscar alsam döverek alırlar’ diye cevap verdi. (Sabah, 27 ekim)

 

Ne demiş Nietzsche? “Ya yererler, ya överler… ne yaptığımız asla anlaşılmaz !’

 

 

*

 

Reha Muhtar’ın vasiyeti : Alma mazlumun âhını…

 

Sevgilisinin ‘ex’i tarafından tabancayla tehdit edilen Reha Muntar’ı ölüm korkusu sardı galiba, köşesinde VASİYETNAME’sini yayımladı.

 

Aslında vasiyeti bir cümleden ibaretti:

 

Arkamda kalacaklardan tek bir ricam var...
Ölürsem, musalla taşıma dua okumak için gelmeyecekler nasıl olsa...
Rating almak için de cenazemi çekmesinler...
Onların cenaze görüntülerimi yayınlamalarını istemiyorum...
Bu bir yasak değil...
Bu vasiyetnamemdir...”

 

Vatan, 28 ekim

 


*

 

Allah insanı Aykut Işıklar’ın diline düşürmesin… derim ya hep.

 

Tarkan 4 ve 17 kasımda Almanya’da vereceği konserleri ‘dizindeki sakatlık’ nedeniyle iptal etmiş.

 

Aykut abi ‘sakın biletler satılmamış olmasın’ … diyor!

 

Bugün, 28 ekim

 

 

*

Sallasana sallasana Mardin’ini…

 

Sıla dizisinin çekimleri için Mardin’deymiş Cansu Dere. Efendim bir aşiret reisi Dere’ye ‘Kızım seni çok beğendik. Ailen nerede oturuyor, onlarla bir tanışalım’ demiş, güya oğluna isteyecekmiş…

 

Bir günlük de olsa haber olmak için uydurmayacakları palavra yok!

 

Bugün-Melodi, 28 ekim

 

 

*

 

Evrele şenlik hakikaten…

 

Kıbrıs Rock Otel’de sahneye çıkan Bülent Ersoy ‘iş kazası’ geçirmiş. Daha doğrusu seyirciler kazaya uğramış. (J)

 

Sahnede şarkısını söylerken elbisesinden memesi fırlayıvermiş. (Akşam, 28 ekim)

 

Peki bu tarihi frikiği kim yakalamış biliyor musunuz?

 

‘EVLERE ŞENLİK’ programının kameraları…

 

Eh, münasiptir!

 

 

*

 

Serdar Turgut ‘Benim seks videom da çıktı’ diyordu.

 

Ben anlattığı birinci sahneyi sevdim:

 

Görüntülerin ilk yarım saati çok sıkıcı. Çünkü bu yarım saat boyunca ben yatakta oturmuş ve gayrı-meşru ilişkiye gireceğim kişiyi üfleyerek şişirmekle meşgulüm. İkinci yirmi dakika da çok heyecanlı sayılmaz. Şişirirken üflemekten çok yorulunca ikinci yirmi dakikada da uyuyorum.”

 

Akşam, 28 ekim

 

 

*

 

DNZ

 

Deniz Akkaya yeni bir cip almış. Plakasının illa DNZ olmasını istiyormuş. Galerici DNZ plakalı 98 model bir Kartal bulmuş. Araç 7 milyara satın alınıp hurdaya çıkarılmış da Akkaya plakasına kavuşmuş. (Posta, 28 ekim)

 

Ben bu habere inanmadım, Akkaya kafalı bir kızdır ya neyse… Asıl söyleyeceğim başka.

 

Mesela Paris’te, tıpkı İstanbul’da olduğu gibi, görgüsüzler arasında cip çok moda, onu biliyorum. Gerçi bizdeki gibi dar Nişantaşı sokaklarında Hummer’le gezen kazmalar yoksa da…

 

Size sormak istiyorum, yurt dışındaki okurlara özellikle: Batı memleketlerinde de ‘adına uygun plaka’ alan görgüsüzler var mıdır?

 

 

*

 

Oto-gaz

 

Hülya Avşar haber-bağımlı biliyorsunuz, hiçbir şekilde gündeme gelemez, gazetelere, magazin programlarına haber olamazsa, ‘kendi kendini tatmin’ yoluna gidiyor.

 

Adını taşıyan dergide şöyle demiş: “Hiç olmadığım kadar fit ve güzelim. Vücuduma bakarken aldığım hazzı anlatamam. Belim ne inceymiş, popom ne güzelmiş…” (Takvim, 29 ekim)

 

Bence bu açıklamayı ‘Son aşkı kendisi’ diye haber yapan Takvim, Avşar’ın kendiyle alay ettiğini anlayamamış!

 

 

*

 

Yukarıda görgüsüzlükten bahsettik…

 

‘Sen de kır abla’ diyor başlık. Zorba Taverna’da ‘ünlüler’ tabak kırma yarışına girmişmiş, Alişyan’ı kimse durduramadı-mış. (Güneş, 29 ekim)

 

Parasını verip, elini kesmek, gözünü oymak pahasına ‘tabak kırma’nın zevkini hiç alamadım ben!

 

 

*

 

Ertuğrul Özkök ‘Primat erkeğin valizi’ başlıklı yazısında şöyle diyordu:

 

Kadınların âdet sırasında testosteron düzeyi yükseliyormuş. O dönemde kadınların cinsel arzuları da yüzde 24 oranında artıyormuş. Bu primat erkeklere iyi haber…”

 

İyi haber gerçekten… âdet gören kadınla sevişmek kaydıyla! J

 

Not: Şimdi valizi köşe yazısına konu olan ‘primat’ kim diye merak edersiniz siz. Yalçın Doğan’mış.

 

Hürriyet, 29 ekim

 

 

*

Fahişenin Türk müşteri tarifi

 

8 yıldır Amsterdam’da fahişelik yapan bir Hollandalı, Türk müşterilerini anlatıyor:

 

“Türkler çok aceleci. Hemen herşey olsun bitsin istiyorlar ve çok mekanik yaklaşıyorlar. Zaten çok kısa seks yapıyorlar. Bir de acaip pazarlık ediyorlar. Bizim burada aldığımız para belli. Ama Türkler ısrarla indirim istiyorlar.” (Akşam-Pazar, 29 ekim)

 

Aklıma, bir arkadaşımdan dinlediğim anekdot geldi. Arkadaşım, babası ölen bir arkadaşıyla İslam Cenaze İşleri’ne gitmiş, muameleleri yaptırmak üzere. Kaçıncı sınıf olsun, diye sormuşlar. İkinci sınıf demiş. Sıra parayı ödemeye gelince, esnaf alışkanlığıyla, sormuş:


- Usta, bir indirim yapsan da ayağımız alışsa!



*

 

Allah insanı Aykut Işıklar’ın diline düşürmesin-2… .

 

Buyrun size Aman Reha Gülşen'leri karıştırma başlıklı yazısı. Tam alıntı…

 

“Reha Muhtar kim? Artist mi, şarkıcı mı, sporcu mu? Ne üretiyor, ne tüketiyor. Benim gibi milyonlarca insan, yüzünü görmekten, o teneke sesini duymaktan bıktı, midesi bozuldu.

Son üç gündür yardımcısı silikon göğüslü Gülşen bile ünlü (!) oldu. Yok Gülşen'in avukat sevgilisi gelmiş de Reha'ya tabanca göstermiş, yok tehdit etmemiş de aralarında kalacak kısa bir konuşma olmuş falan filan... Allah'ınızı severseniz bu basit olaylar kimin umurunda? Sadece TV'ci ve gazeteciler ilgileniyor. Baksanıza çarşaf çarşaf deli saçması haberler...

Gülşen beş yıl önce Akşam Gazetesi'nde benim sekreterim idi. İlk patronuyum, çünkü iş hayatına yanımda başladı. Kaderine bakın hele... Kime dokunsam ünlü oluyor. En kötü muhabirim Ahmet Utlu gitti Sezen Aksu'ya koca oldu. Düşünün artık...

Gülşen iki kelimeyi yan yana getiremeyen ilkokul mezunu kara cahil bir kız. Feriköy'de Roman mahallesinde oturur, ailesini arkadaşlarından saklar. Bir sabah ezile büzüle yanıma geldi, 'Ben muhabir olmak istiyorum' dedi. Ne dersin, 'Tabii olabilirsin.

Bence hiç mahsuru yok. Ama ben seni muhabirim yapmam. Kendime ters düşmüş olurum' dedim.

Meğerse o sırada bana yoklama çekiyormuş. Uzun zamandır diğer muhabirler ile gece işlere çıkıyormuş. Hatta 'Hafta Sonu Gazetesinin müdürü Uğur Güneri' ile kontak kurmuş. İş istemiş. Uğur beni arayıp 'Ne yapayım. Elemana ihtiyacım var.

Sen onay verirsen alacağım' dedi. Tabii ki 'Ne isterseniz yapın' dedim. Hatta sevindim. Gülşen benim standartlarımın altında bir eleman idi. Aptala ve cahile tahammül edemem. Hele dişiliğini kullanan küçük kızlara...

Çay servisi yapan, ceketimi asan gariban bir kız, madem gazeteci olmak istiyor, gitsin olsun. Güle oynaya postaladım. Hatta ilk fotoğraf makinesini alırken kefil bile oldum. Gülşen başka gazetede çalışırken kefili ben idim. Bence Reha Muhtar'a çok uygun bir asistan. Anlamadığım bir şey var. Gülşen gidince Akşam Gazetesi'ndeki pek çok müdür nedense çok üzüldü.

O kadar değerli gazeteciyi güle oynaya işten atanlar Gülşen gidince çok üzüldü? Neden acaba? Ben biliyorum tabii ki. Ama kimsenin özel hayatı beni ilgilendirmediği için yazmıyorum. “

Bugün, 29 ekim

False