Hayata ve kendine geç kalmaya bir ağıt

Güncelleme Tarihi:

Hayata ve kendine geç kalmaya bir ağıt
Oluşturulma Tarihi: Ekim 28, 2021 15:34

“Hızlıca uzaklaştın oradan. Elinden gelseydi kendinden de uzaklaşacaktın, yapamadın. Herkes kendi kuyusunu kalbinde taşır, biliyordun.” Tarık Tufan’ın yeni kitabı ‘Geç Kalan’, sadece gidenin ardından yakılan bir ağıt değil, aynı zamanda insanın kendini arayışına vurgu yapan uzun ve lirik bir şiir.

Haberin Devamı

“Sahile ölü bir at vurdu, ilk gören ben oldum,” cümlesiyle açılan ‘Geç Kalan’, bize ıstırabıyla mücadele eden başkahramanını tanıştırıyor. İlk satırlardan kederli bir adamın zihnine davetli olduğumuzu anlıyoruz. Kahraman, Füruzan’ın ardından kendini sokaklara, yollara, caddelere atıyor, okur da onun derdine ortak olup sokaklarda yürüyor. İlerleyen satırlarda bu tekinsiz ve loş sokaklar kahramanın hafızasının labirentlerine dönüşüyor. Hikâye geri dönüşlerle anlatılırken, Füruzan’ın anıları bir yerden sonra kahramanın zihninin kasvetli koridorları gibi uğultulu ve tedirgin bir hal alıyor. Bağlanmak, sığınmak, saklanmak gibi izlekler muğlaklaşıyor. Yanındayken gideceğini bildiğin birine ağıt yakmakla, gidişinin ardından yakılan ağıt arasında kalıyoruz. Metnin ortalarında kahramanın terapi odasına konuk oluyor, artık neyin gerçek neyin hayal olduğunu bilemez bir halde gözümüze tutulan ışığın şaşkınlığını yaşıyoruz.
‘Geç Kalan’da terk eden tek kadın Füruzan değil. Kahramanın parçalanmış hafızasında dolanırken ‘terk eden’ bir anneyle karşılaşıyoruz. Bir yılbaşı gecesi aniden çekip giden annenin bıraktığı yara nasıl iyileşir? Yoksa Füruzan’ın gitmesine engel olmaya çalışan kahramanımız çocukluk travmasını mı tamir etmeye çalışıyordur? Peki ya erken kaybedilen dostlar? Hastalıklar, ölümler, cenazeler; hayatın anlamını Sonsuz Anlam Evi’nde bulacağına inanan arkadaşlar, ansızın karşınıza dikilen ve “Beni aklında tutar mısın?” diyen yaralı ruhlar; sevdiklerini yitiren acılı insanlar ve daha niceleri... Bu karakterlerin tek bir ortak noktası var, o da dünya mahpuslukları ve kaçmaya çalıştıkça onlara ayna tutan duvarları. Ve içimizden çekip atamadığımız, bir girdap gibi içine çeken karanlık kuyularımız...
Tarık Tufan’ın 10’uncu kitabı ‘Geç Kalan’, Tuhaf dergisinde tefrika etmeye başladığı, dergi kapanınca üzerinde çalışıp, metinlere eklemeler yapıp sonunu yazdığı bir eser. ‘Novella’ diyebileceğimiz, çarpıcı bir metin olan ‘Geç Kalan’da Tufan, ana metni parçalayıp kısa öyküler haline getirmiş. Bu hem çağdaş sanatçıların sevdiği bir teknik hem de episodik hafızaya bir atıf. Parçalar bütünleştiğinde ortaya yüzleşmeleri, arayışları, yitirdikleri, sayıklamalarıyla modern bir insan çıkıyor. Buna ilaveten Tufan, anlatıcı değiştirme tekniğini kullanıyor. Hikâyeyi kâh kahramanımızın kendi ağzından dinliyor, kâh bilincinin konuştuğu ikinci tekil anlatıya dönüyoruz.
‘Geç Kalan’da kullanılan temalar, bu çağın yazarlarının birbirlerine ne kadar yaklaştığını gösteriyor. Paris sokaklarında kendini arayan Patrick Modiano, bir tramvayda travmalarıyla yüzleşen Hertha Müller, gittiği sahil kasabasında kimlik bunalımı yaşayan Deborah Levy, hafızasını yokladıkça kaybettiği sevdiğine dair pişmanlıklarını sayıklayan Monika Maron, gün boyunca Dublin sokaklarında Molly’i düşünen James Joyce... Ve tabii ki ‘Geç Kalan’ın girişinde Tufan’ın epigraf olarak yazdığı üç büyük romanın umutsuz kahramanları; Nuran’ı arayan Mümtaz, toplumsal yargılara kurban olan Anna Karenina ve mağlup çıkacağını bildiği bir aşka gözü kapalı giren Bihter. En önemlisi de ‘Masumiyet Müzesi’nde Füsun’u sokak sokak, ev ev arayan Kemal. “Hikâyemi anlatabilirsem, acımı hafifletebileceğimi seziyordum” diyen Kemal karakterinin Füsun’un acısını ancak anlatarak hafiflettiğini anlatması gibi ‘Geç Kalan’ın kaygılı ve hüzünlü başkahramanı da hem sırtını bu büyük anlatılara yaslıyor hem de yaralarını anlatarak sağaltıyor.
‘Geç Kalan’ insanın içsel yolculuğunu bilinç akışıyla veren özgün bir metin. Okurunu travmalarıyla yüzleşmeye, kayıplarını düşündürmeye ve mucizelere inandırmaya davet edecek. Çöpün kenarında gördüğünüz bir çift güvercin kanadında ölümü; bir gar saatinin altında bekleyişi; bir terapi koltuğunda şifa bulmayı; bir köpeğin dermansız ayaklarında çaresizliği; bir martının ölümünde yaşamın kıymetini düşünecek ve bir sinema salonunda kendinizle karşılaşacaksınız.

GEÇ KALAN

Hayata ve kendine geç kalmaya bir ağıt

Tarık Tufan
Doğan Kitap, 2021
144 sayfa, 35 TL.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!