Burçak Bingöl’ün küçük titreşimleri İngiltere'de yankılanıyor

Güncelleme Tarihi:

Burçak Bingöl’ün küçük titreşimleri İngilterede yankılanıyor
Oluşturulma Tarihi: Kasım 04, 2022 11:58

Çağdaş sanatın önemli kurumlardan TATE’in ‘misafir sanatçı’ programı kapsamında bir ayını Cornwall'daki Porthmeor Stüdyosu’nda geçiren seramik sanatçısı Burçak Bingöl, bu deneyim sonucunda ortaya çıkardığı ‘Dünyada Küçük Titreşimler’ sergisiyle Tate St. Ives’a konuk oluyor.

Haberin Devamı

Aidiyet, kültürel miras, kimlik, sınırlar ve ‘hatalar’ gibi kavramları bugünün imge ve biçimleriyle buluşturan Burçak Bingöl, ‘Minor Vibrations on Earth’ (Dünyada Küçük Titreşimler) sergisiyle Tate St. Ives’ta Birleşik Krallık seyircisiyle buluşuyor. Çağdaş sanat deyince ilk akla gelen kurumlardan TATE ile SAHA Derneği’nin işbirliğiyle gerçekleşen bu buluşma sayesinde bir ayını ‘misafir sanatçı’ programı kapsamında Porthmeor Stüdyosu’nda geçiren Bingöl ile hem bu deneyimini hem de galeriyi fırın benzeri bir alana dönüştürdüğü sergisini konuştuk.

Şimdiye dek uluslararası pek çok sergi ve projede yer aldınız. Ama sanırım bu İngiltere’yle olan ilk bire bir buluşmanız. Öncelikle nasıl hissediyorsunuz? Üstelik de TATE gibi bugün tüm dünyada çağdaş sanat deyince ilk akla gelen kurumlardan biriyle yan yana isminiz.
Evet, doğru; bu İngiltere’deki ilk sergim. Sistemin iyi çalıştığı, iş tanımlarının iyi yapıldığı TATE gibi bir kurumda proje yapmak bir sanatçıyı her açıdan büyüten, olgunlaştıran bir deneyim. Ben de bu kurumla çalışma şansına eriştiğim için gerçekten çok mutluyum. Uzun zamandır üzerine çalıştığım, buradan pek çok konu ve parçanın yer aldığı sergimin orada girdiği yeni diyaloglar beni şaşırtarak sevindiriyor. İşlerim artık benden çıkıp orada kendi hayatlarına başladılar. Doğrusu içimde güzel bir tamamlanmışlık duygusu var.

Haberin Devamı

Sergi için Porthmeor Stüdyosu’nda bir hazırlık ve konaklama süreci de geçirdiniz. TATE ekibiyle yollarınız nasıl kesişti? Nasıl bir işbirliğiniz oldu?
Misafirlik programı ve sergi, SAHA’nın halihazırda TATE ile kurduğu bir işbirliğinin sonucu. 2020 yılının sonbaharında SAHA’nın organizasyonuyla Tate St. Ives direktörüyle yaptığımız çevrimiçi atölye ziyaretinden bir süre sonra bu projeye davet aldım. Pandemiye denk geldiği ve İngiltere sınırları kapattığı için de hem misafirlik programı hem de sergiyi dört kez ertelemek durumunda kaldık. St. Ives oldukça küçük bir yer olmasına rağmen çok güçlü bir sanatsal mirasa sahip. Daha doğrusu bu sanatsal mirasa çok sahip çıktıkları için tarih her an güçlenerek yeniden yazılıyor. Bana 1 ay süresince verdikleri görevli kartıyla müzenin istediğim noktasına, istediğim anda erişme şansım vardı. Zaten müze, eve ve atölyeye yürüme mesafesinde olduğu için mekânla ilgili aklıma bir şey takıldığında istediğim saatte müzeye girip, sergim için hazırlanma fırsatım oldu.

Haberin Devamı

Cornwall’da geçen zamanlarınız nasıldı? Günlerinizi nasıl geçirdiniz mesela? Çalışmadığınız zamanlarda size ilham veren, yolunuzu değiştirten şeyler nelerdi?
Aslında sanat üretiminde çalışmadığın zaman diye bir şey yok; bu hem müthiş bir şey hem de zorlayıcı bir yaşam şekli olabiliyor. Özellikle de TATE gibi bir kurumda sergi yapacaksanız üzerinizdeki baskı daha da fazla oluyor. Mart ayında misafirlik programına gittiğimde ne üzerine çalışacağımı biliyordum ama sadece ona odaklanmak yerine oradaki gündelik hayatı anlamak, o coğrafyanın şartlarıyla şekillenmiş insanları tanımak, dünyaya bakışlarını anlamak için olabildiğince çok dolaşıp, olabildiğince çok insanla sohbet ettim. St. Ives’ın kent arşivlerinde vakit geçirip, orada gönüllü çalışan emeklilerle tanıştım. Tabii ki kendine has ışığı ve hayatımda hiç görmediğim derinlikteki gelgitleriyle Atlantik uzun yürüyüşlerim için müthiş bir fondu. Buranın bitki örtüsünün yanında toprak özellikleri de serginin bir parçası oldu.
En unutulmaz coğrafya deneyimim ise oralı sanatçı arkadaşım Abigail Reynolds’ın teklifiyle -yüzmenin yasak olduğu (!)- buz gibi bir göle dalarak o bölgeye has ‘China clay’ (Çin kili) çıkarmaya çalışmaktı. Ufak bir boğulma riski de atlatarak kendi kilimi çıkarmış oldum. Misafirlik programındayken ayrıca Leach Pottery’de araştırmalar yaptım. Bernard Leach’in 1920’de kurduğu, bugün hem müze hem de çömlekçi olarak işleyen bu kurumda malzemeyle doğrudan çalışmadım ama seramik malzemeyle kurduğum tarihsel ve kültürel ilişkiye oturan bir mikro-tarihsel metin üzerine çalıştım. Bu yazı hâlâ yazılmaya devam ediyor ama süreç içerisinde bir şiir serisine dönüştü ve sergi için hazırlanan özel yayında basıldı.

Haberin Devamı

Biraz unutmakla ve/veya unutturulmakla malul bir coğrafyanın insanlarıyız biz ne yazık ki. Bu açıdan seramiğin kıymet gördüğü ve tarihselliğinin korunduğu bir yerde olmak nasıldı?
Yaşadığımız coğrafyanın en talihsiz tarafı gerçekten de hatırlayamamak. Seramik malzeme kodları içinde taşıyan bir bilgi kapsülü gibi. Bu açıdan yaşadığımız kültürü çok iyi temsil eden bir malzeme olduğunu düşünüyorum; çok parçalı, dirençli ve zengin. 2010’da İstanbul’a taşındığımdan beri de seramiği kültürel ve tarihsel bağlamlarıyla ele alarak üretiyorum. Ne kadar unutsak/unutturulsak da o bilgi orada duruyor ve hayatımızı zenginleştirmeye devam ediyor. Bu zengin mirasla St. Ives’ta sadece 100 yıl önce, Uzakdoğu seramiklerinin felsefesini temel ve ilham olarak almış bir çömlekçilik merkezinin oluşturduğu kültürün kıyaslanabileceğini düşünmüyorum. Bununla birlikte bu tarihin korunarak nasıl büyütüldüğü, zamana tercüme ederek zenginleştirildiği, nasıl sahip çıkıldığını görmek bizim yapamadığımız kısımla ilgili çarpıcı bir kıyaslama oluşturuyor.

Haberin Devamı

Sergiye ismini veren ‘küçük titreşimler’ nedir sizin için? Bu küçük titreşimleri orada geçirdiğiniz zamanda mı duydunuz, yoksa öncülleri var mıydı?
Sergi adını Ankara’da yaşadığım bir andan alıyor. Buldozerin benim de mezunu olduğum Ankara Devlet Konservatuvarı’nı yıkarken molozu düzlemek için kepçesini yere vurduğu anlardan. Çocukluğumun ve ilkgençliğimin geçtiği kantin binasını dümdüz edilmiş gördüğümde hissettiğim yokluk ve boşluk duygusuna eşlik eden fiziksel his. İstanbul’da imparatorluk geçmişinde unuttuğumuz bilginin peşine düşmüşken Ankara’da kendi kişisel geçmişim yok oluyordu şimdi. Hepimiz için hüzünlü bir hikâye. Orada bunları düşünürken yıkım denen şeyin sürekliliğini, yerkürenin böyle ne kadar çok yıkıcı titreşimler yaşadığını düşündüm. Nihayetinde sonsuza kadar üzülemeyiz; o yıkıntıların üzerinde de yeniden bitkiler büyüyor, hayat yeniden başlıyor. Bu fikirlerle başlayan sergi St. Ives’a ve oradaki hafızaya doğru evrildi.
Burçak Bingöl’ün ‘Minor Vibrations on Earth’ (Dünyada Küçük Titreşimler) başlıklı sergisi, 15 Ocak 2023’e kadar Londra Tate St. Ives’ta.

BAKMADAN GEÇME!