GeriSeyahat Kendime Verdiğim Değer
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Kendime Verdiğim Değer

Kendime Verdiğim Değer

Kendimi özel görüyorum. Kendimi her şeyi başarabilecek kişi olarak görüyorum. Kendimi dünyayı kurtaracak kişi olarak görüyorum. Düşündüğüm iki meslek var. Bunlar; siyaset ve mucitlik… İmza: Enes M. Haki… Bu haftaki konumuz “Enes”. Çünkü o çok farklı biri…

  • Kendimi özel görüyorum.
  • Kendimi her şeyi başarabilecek kişi olarak görüyorum.
  • LGS’de Türkiye birincisi olacağıma inanıyorum.
  • Kendimi dünyayı kurtaracak kişi olarak görüyorum.
  • Düşündüğüm iki meslek var. Bunlar;
    • Siyaset
    • Mucitlik
  • Eğer siyasetçi olursam;
    • Üçüncü dünya ülkesi olan ülkemizi birinci dünya ülkeleri klasmanına çıkaracağım.
    • Türkiye’nin ezelden beri olan dış ve iç borçlarını kapatacağım.
    • Bütün bunlara inanıyorum ve Türkiye’yi kurtarıyorum.
  • Eğer mucit olursam;
    • Türkiye’nin çıkardığı ilk ve en büyük mucit olacağıma inanıyorum.
    • Dünya teknolojisinde çok az bir dilime sahip olan Türkiye’nin; dünyanın teknolojisine ve ortak mirasına en fazla eser veren ülkeler arasına girmesini sağlayacağıma inanıyorum.
  • Kısacası kendime inanıyor, güveniyor, her şeyin üstesinden geleceğime inanıyorum.
  • Çünkü ben kendime değer veriyorum.

 

İmza

Enes M. Haki

 

Yukarıda okuduğunuz makale;

Danışmanlığını yaptığım, yönetimine, öğretmenlerine, velilerine, öğrencilerine ve hatta servis şoförlerine bile kişisel ve kurumsal gelişim seminerleri verdiğim bir kolej öğrencisine ait. Adı; Enes.

 

15 gün önceki bir seminerimde; “Kendinize verdiğiniz değeri nasıl ifade edersiniz? Bu konuda neler yazabilirsiniz?” diye bir ödev vermiştim.

 

Üniversitede okurken, çok sevdiğimiz hocaların derslerinde en önden yer kapmaca oynardık. 400-600 kişilik uzun ve büyük amfilerde, hocanın sesini daha rahat duymak, tahtada yazdıklarını bir çırpıda kolaylıkla defterimize geçirebilmek ama en önemlisi sevgili hocamızın gözüne girebilmek için yapardık bunu.

 

Enes de sanki öyle. Seminer salonunda benim koltuğumun en yakınına gelmiş, yerleşmiş. İçeri ilk girdiğimden itibaren meraklı gözleriyle beni süzüyor. Koca salonda verdiğim ödevi ondan başka da yapan yok zaten. Bütün davranışlarından belli, “bir ben yaptım” edasıyla daha da yaklaşıyor yanıma. Elinde itina ile hazırladığı belli olan ödevi. Ben yaptım hocam diyor. Ödevi ben yaptım. Öyle büyük bir keyif ki. Bir kere benim açımdan bir keyif. Sözünüz yabana atılmamış. Sizi adam yerine koyan, sözünüzü tutan, verdiğiniz ödevi yapan birisi var. Ne kadar muhteşem bir duygu. Sizi anlayan birisinin olması. Bir kişi, iki kişi… Fark etmez. Var ya. Yeter.

 

İkincisi, onun açıcından muhteşem. Hocaya değer vererek yaptığınız ödev, tamam aferin iyi olmuş denerek, katlanıp yan cebe konmuyor.

 

Enes’i tahtaya kaldırdım. Sun bakalım dedim bu yazdıklarını arkadaşlarına. Mahcup bir tavırla çıktı sahneye. Önceleri biraz ürkek ve titrek sesi, bütün salonun önünde ben onu alkışlattıkça, muhteşem, harikulade, olağanüstü iltifatlarıyla destekledikçe giderek yerini tatlı bir tebessüme bıraktı. Evet evet. Onun için de muhteşem bir keyif. Sizi destekleyen bir hocanız var. Bir değil bir çok hocanız var. Arkadaşlarınız var.

 

“Afferim be Enes” dedim en sonunda. “Afferim. Harikasın. Ben sana inanıyorum. Ama sana inanıp inanmamamın hiçbir önemi yok. Sen kendine inanıyorsun. İnandığın yolda, şaşmadan istikrarla yürümeye devam et, olmaz mı?”

 

 “Elbette hocam” dedi. “Çünkü ben kendime değer veriyorum.”

 

“Afferim dedim. Bak ben de sana değer veriyorum. Şimdi senin ödevini internette yayınlasam hoşuna gider mi?” Nasıl gitmesin. Enes, keyiften dört köşe olmuş, Japon karpuzları gibi sulandı ağzı. “Nasıl yani” dedi. “Gerçekten mi? Şimdi siz bu benim yazdıklarımı internette yayınlayacak mısınız?”

 

“Tabii ki” dedim. “yenibir.com’daki bu haftaki yazım bu olacak. Ve kendi web sayfama koyacağım yazıyı.”

 

Enes’in keyfine diyecek yok. Öylesine mutlu, öylesine çoşkulu ki. 23 Nisan’ı kutluyoruz dostlar. Bu bayram Birleşmiş Milletlerin kabul ettiği ilk ve tek çocuk bayramı. Yani dünyadaki ilk ve tek çocuk bayramı. Ne olur kıymetini bilin. Şu ana kadar yapmadığınız güzellikler katın hayatınıza. Bir çocuğa destek olun. Bir yavruyu destekleyin. Sevin, sevindirin. Hediye verin.

 

Yaşam hep karşı pencereden bakmaya alışmışız. Nasıl yani Münir Bey, şimdi ilkokul 8. sınıftaki bu küçük yavrucak bu yazdıklarını başaracak mı? Nasıl başaracak? O küçük yaşıyla, bu yazdıklarının hepsi hayal…

 

Bu ve buna benzer bir sürü laflar edebiliriz Enes’e. Bu söylediklerini nasıl yapamayacağının bin bir türlü zahmetli ve eziyetlerini ona sıralayabiliriz. Haklısınız da. Çünkü onun başaramaması için bin bir sebep var. Peki ya başarması için? Başarı için bir tek yol var dostlar. O da birbirimizde destek olmak. Enes’i bir kaşık suda boğmak yerine, destek yerine köstek olmak yerine, ona haddini bildirmek yerine; haddimizi bilip ona kıymet vermek en doğrusu değil mi?

 

Enes’ler kolay yetişmiyor. Enes şu anda kendine verdiği değerin düşünce boyutunu yaşıyor. Okulda hocaları, sınıfta arkadaşları evde ailesi, akrabaları, komşuları ve onu tanıyan bizler… Ona değer verdikçe, elimizden gelen bir katkıyı (küçücük bile olsa) ondan esirgemedikçe, onun zihnindeki düşünsel değer, düşsel bir değer olmaktan çıkıp hakiki fiziksel bir değer olarak ortaya çıkacak.

 

Enes kendine verdiği değer kadar değerli. Bu doğru. Ama onun potansiyelini arttırması ve kendini gerçekleştirmesi için bizim desteğimize ihtiyacı var.

 

Olmaz oğlum. Sen mi kurtaracaksın bu ülkeyi Selo? Ulan manyak mısın? Sen kendini ne sanıyorsun türünden sözler duydukça, şu çocuk masumluğuyla karışık kükreyen sesi, cılız, titrek ve ürkek bir fısıltıya dönecek bir müddet sonra. Ve kendini çok değerli görmesine rağmen, o değeri kendisine vermeyenlerin değersizliği içinde kaybolup gidecek.

 

Enes’leri yaşatalım olmaz mı? Evlerimizdeki, okullarımızdaki, şirketlerimizdeki Enes’leri yaşatalım. Şimdi 23 Nisan… Neşe doluyor insan…

 

Çünkü onlar be değere, bu neşeye, bu sevgiye değer.

 

Çünkü kendi değerim; eşittir, geleceğime verdiğim değer.

 

False