Oluşturulma Tarihi: Mayıs 25, 2011 00:00
Trenimiz dün Tatvan’a vardı. Ama uzun yollar kat ettikten sonra, etkinliklere bir gün ara verdiğimiz için, önceki gün Muş’ta biriktirdiklerimizden devam ediyorum. Bize pes dedirten bir manzarayla...
Sondan başlayayım: Tren etkinlikleri bittikten sonra Muş Kadın Merkezi’nden (KAMER) Necmiye Boz ve Ayşegül Söylemez’le küçük bir şehir turuna çıkıyoruz. Fazla uzağa gitmeye gerek kalmıyor, Tren Garı’nın hemen karşısında bir bina, üzerinde gerine gerine “Muş Sığınma Evi” yazıyor, biz ise önünde saçımızı başımızı yoluyoruz.
Devekuşunun yaptığıSosyal olduğunu söyleyen bir devlete, koskoca bir şehrin belediye başkanına sığınma evinin S’sini anlatmaya gerek var mı? Varmış demek ki; bir sığınma evinin en önemli kuralı “gizlilik”tir Sayın Başkan.
Siz bu kurumun yerini gizli tutacak ve güvenliğini sağlayacaksınız ki şiddet mağdurları size güvenecek ve sığınacak. Böylece devletin koruması altında sahiden korunacak, orada ya da sokakta kocası tarafından delik deşik edilmeyecek. Caddeden net olarak görülecek şekilde tabelayı oraya dikerseniz, başını kuma gömen devekuşundan bir farkınız kalmaz ya da cümle alem devekuşunun koca poposuyla birlikte bu işi ne kadar istemeden, sırf gösteriş için yaptığınızı görür, kimseyi kandıramazsınız.
Dışı seni, içi beni
Oysa ki Muş Valisi Ali Çınar ve Emniyet Müdürü Süleyman İlhan Acaröz gayet olumlu izlenimler bırakmıştı bizde; önceki ziyaretlerimizden de biliyoruz, bu konuda ciddi çalışmalar var Muş’ta. Emniyet “Aile İçi Şiddet Olayları İnceleme Raporu” hazırlamış, tüm verileri masaya yatırıp sorunun oluşmadan çözülmesine yardımcı olabilecek noktaları belirlemişti.
Bu ziyaretimizde, biraz daha yol aldıklarını gördük; toplum destekli polisle mahallelerde incelemeler yapıyorlarmış, şehrin her yanına aile içi şiddetle ilgili bilboard’lar asmışlar, mesela mutlu bir aile fotoğrafının altına “Her şey göründüğü gibi olmayabilir” yazmışlar.
Vali Çınar’ın “Sorunun varlığını gördük” cümlesi bile tek başına umut vericiydi. Bir tek Belediye Başkanı konuşmadı bu konuda, sadece kadınların ne kadar değerli olduğuna dair bir iki kırık dökük cümle kurdu.
Demek ki Muş Emniyeti’nin de dediği gibi, “Her şey göründüğü gibi olmayabilir”miş.
Kadın adam olsaydıNecmiye ve Ayşegül, kenti kasıp kavuran işsizliğin kahvehanelerin sokaklara taşmasına neden olduğunu, kaldırımlardaki sandalyelerde oturan erkeklerin, yoldan geçen kadınları sözle ve gözle taciz ettiğini anlatıyor. Bunu şikâyet ettikleri Belediye Başkanı, 71 yaşındaki Necmettin Dede’nin cevabı, “Siz de yürümeyin, evinizde oturun” olmuş. Bakanların da olduğu, büyük bir toplantıda, “Kadından adam olsa peygamber olurdu” cümlesini kullandığını anlatıyorlar.
Onlara göre, bu konuyla ilgili kent yöneticileri duyarsız, mağdur kadınlara kötü davrananları bile var aralarında. Emniyet’le ortak işler yapabiliyorlar ancak genelde sivil toplum kuruluşlarıyla kurumlar arasında iletişim kurulamıyor.
2 ayda 6 töre cinayetiMuş’ta son iki ayda 6 töre cinayeti işlendiğini, bazılarına intihar süsü verildiğini anlatıyorlar. “Defalarca başvurduk, bizi okullara sokmuyorlar ki eğitim çalışmaları yapalım. Biz de haneleri dolaşıyoruz. Bugüne kadar 700 hanede anket yaptık, şiddet oranı yüzde 70 düzeyinde” diyorlar.
Tekrar sığınma evi fotoğrafına bakıyorum ve Muş’un “gelişmekte olan şehirler” kategorisinde değerlendirilmesini isteyen Vali’ye bir hatırlatma yapmak istiyorum: Bir toplumun gelişmişliği, yarısını oluşturan kadınlara verdiği değerle ölçülebilir.
BUGÜN TATVAN, CUMA ADANA’DAYIZ
HÜRRİYET TRENİ’NDEN HEDİYE Cuma günü Hürriyet alan Adanalılara “Süper Zeka Soruları Dergisi” Hürriyet Treni’nden hediye.