Nusret Ali Fateh Han’ın tahtına aday

Güncelleme Tarihi:

Nusret Ali Fateh Han’ın tahtına aday
Oluşturulma Tarihi: Mart 11, 2001 00:00



Necla BAYRAKTAR
Haberin Devamı

Sabahat Akkiraz 1977 yılında Londra Caz Festivali'nde başlayan müzik elçiliğini 25 yılı aşkın bir süredir durmaksızın sürdürüyor. Anadolu'nun bağrından gelen Alevi deyişlerini derliyor, söylüyor ve dünya müzik otoriteleri onu Nusret Ali Fateh Han'ın tahtına layık görüyor.

Sizin zamanınızda ilk kaset değil ilk plak vardı, ilk plağınız hangisi?

- İlk okuduğum türkü, ‘‘Öldür beni öldür beni’’. 13 yaşındaydım. Mahmut Erdal'la karşılıklı okuduk. Arif Sağ askerden yeni gelmişti, Orhan Gencebay bu kadar ünlü değildi. Bana çaldılar. O zaman babam Almanya'da yaşıyordu. Plağı yaptık yapmasına ama babam, ‘daha çok küçük doğru kararlar verip doğru davranamaz,’ dedi, bizi Almanya'ya götürdü. Fakat orada da müzikten uzak kalmadım. Feyzullah Çınar'ın ve birçok sanatçının konserlerine gidiyorduk. Bu sanatçıların çoğu babamın dostlarıydı.

Almanya'dan ne zaman döndünüz?

- 1975 yılında 18 yaşında döndüm ve Musa Eroğlu ile çalışmaya başladım. ‘‘Gülyüzlü Sevdiğim’’ adlı kaseti yaptık.

Müzik eğitiminizi nerede aldınız?

- Biz türkülerle bir arada yaşadık, bir arada büyüdük. Soruyorlar kim eğitti? Kimse eğitmedi. Áşıkları, ozanları dinledik, Mahsuni Baba’yı dinledik kulağımız doldu. Ama, Mustafa Özgül'den nota ve tavır eğitimi aldım. Bunun dışında bir yetenek vardır, ses güzelliği vardır. Bunlar birleşince güzel performans sergilersiniz. Ama nedir Neşet Ertaş'ın notası yoktur. Ben de notayla çalışmamaya gayret gösteriyorum. Duyguları direkt yakalıyorum. Kalıba girdiği zaman oradaki herşeye uymanız gerekiyor. Oysa türkü söylemek bir yaşanmışlıktır. ‘‘Yemen bizim neyimize’’yi okuduğunuz zaman onu hissedersiniz. Demiyorum ki türkülerin özü bozulsun ama kalıp benim için öğrenme kolaylığı.

İşi hayat içinde ustalardan öğrendiniz diyebilir miyiz?

- Ben hemen hemen son halkasından sıkıca yakaladım. Yani Mahsuni Şerif, Muhlis Akarsu bu ozanlarla birlikte olma şansını yakaladım. Daha kim kaldı. Feyzullah Çınar mesela. Davud Sulari'den çok etkilenmişimdir. Eğer onun jenerasyonunda olsaydım áşık olurdum. Ben dünyada onun gibi sesini kullanan görmedim. Bana göre sesini son derece özgür kullanırdı.

LONDRA CAZ FESTİVALİNDE

Yurtdışında birçok festivale katıldınız, bu süreç nasıl başladı?

- 1997 yılında Londra'da yapılan caz festivali ile başladı. Türküleri caz enstrümanları eşliğinde söyledim. Teklif geldiğinde önce korktum. Caz bilmiyorum ya.

Türkülerin doğru söylenmesi sizin için çok önemli, caz ile türküyü nasıl bir araya getirdiniz?

- Başlarken ben de endişelendim. Baktım bizim áşıklarımız gibi doğaçlama serbest okuyorlar. Bana dediler ki biz size saksofonlarla, piyano ile ritm ile eşlik edelim. Biraz sizden biraz bizden. Hiç iddiasız bir şekilde başladı. Çok hoşlandım. Ben orada türküleri bozmadan okudum. Ama Batı sazları eşlik etti. Bu da başka bir çalışmaydı. Çok keyif aldım. Sonra da yurtdışı çalışmalarının arkası geldi.

Yurtdışındaki başarınızı neye borçlusunuz?

- Dünyanın her tarafında dinlenebilecek kalitede bir müziğimiz var. Türkiye'nin büyük bir hazinesi bana göre daha tamamen keşfedilmedi. Ben o konserlerde görüyorum. Dinleyenler dilimizi bilmiyorlar ama türküler onları alıp götürüyor. Bu beni cesaretlendiriyor. Halkın yüreğinden gelen türküyü sunarken duygusuna, özüne bağlı kalarak sunulmalı. Ben yıllardır ayakta kalmamı bunlara borçluyum. Ben insanlara bu duyguları doğru taşımış olmanın mutluluğunu yaşıyorum. Başka kültürden insanlara da böyle taşıdığımızda etkilendiklerini görüyorum. İşte o zaman, doğru şeyler yaptım, 20 sene boşa gitmemiş diyorum.

Halk müziği ile uğraşanlardan kimleri beğeniyorsunuz?

- Şimdi bozduk değil de yorumladık diyorlar. Arkadaşlarımın şevkini kırmak gibi bir tavrım yok. Arif Sağ ile çok çalıştım çok düzgün okur. Musa Eroğlu çok iyidir. Birkaç gencimiz var. Benim önerim olur ancak. Keşke bizi eleştirecek bir mekanizmamız, eleştirmenlerimiz olsa.

Bundan sonraya ilişkin ağırlığı yurtdışı çalışmalara vermiş görünüyorsunuz.

- Uluslararası çalışmalarımla ülke içindeki çalışmalarım ayrılıyor. Yurtiçinde her yıl bir albüm yapıyorum. Bu sene uzun hava kaseti çıkarmak istiyorum. Ya da bir ozanın, belki Davud Sulari gibi büyük bir ozanın çalışmalarını toplarım. Çalışmalarım bu yönde devam edecek. Uluslararası festivallerle de bütün dünyayı dolaşmak istiyorum. Anadolu'yu dünyaya yansıtmak istiyorum.

Yurtiçinde kasetleriniz çok satıyor ama belli bir kitle dışında tanınmıyorsunuz!

- Popülerlik beni çok etkilemiyor. Ben başından bir hedef çizmiştim. Derdim saygın ve doğru şeyler yapmaktı. Almanya'da yaşadığım dönem İspanyolları dinliyorlardı. Çigan'ı tanıyorlardı, Kızılderili müziğini tanıyorlardı. Ama türküleri hiç bilmiyorlardı. Bu da bana nasip oldu. Küskün değilim ama endişeliyim nasıl ifade edeceğimi bilemiyorum. Bu ülkenin büyük ozanları var. Onların unutulmasından korkuyorum.

Uluslararası bağlantılar nasıl kuruluyor?

- Onlar gelip bizi buluyorlar. Dünyada iyi müzik yapanları biliyorlar. 41 buçuk kere maşallah diyeceğim Mahsun Baba gibi inşallah 70 yaşlarımıza kadar türkü söyleyeceğim.

TÜRK MARKETİNDE KEŞFEDİLDİ

Sabahat Akkiraz, 20 yıldır profesyonel olarak Türk halk müziği ile uğraşıyor. Anadolu türkülerini önce Almanya'da tanıttı. Sonra Londra Caz Festivali'nde, derken Paris ve Dublin'de. Önümüzdeki günlerde Brezilya ve Amerika'da konserleri var. Türkiye'de yılda bir kaseti çıkıyor, 400 bin civarında satıyor ama onu hálá belli bir kesim tanıyor. Halbuki müzik otoriteleri onu dünyanın en ünlü etnik müzisyenlerinden biri sayılan Pakistanlı Nusret Ali Fateh Han'ın boşalan tahtına aday gösteriyor. 13 albüm çıkaran Sabahat Akkiraz'ın gözümüzden, kulağımızdan kaçan müziğini dünyaca ünlü müzik otoriteleri keşfetti.

Sabahat Akkiraz'ı ilk keşfeden Oris\Londra Caz Festivali'nin Direktörü Tony Haynes. Haynes değişik ülkelerin etnik müziklerini araştıran ve festivaller düzenleyen dünyaca ünlü bir organizatör. Haynes bir Türk marketinde Akkiraz'ın kasetlerine rastlıyor ve Akkiraz'ın peşine düşüyor. Akkiraz'ı bulmak konusunda kararlı olan Haynes önce onun Londra'da yaşayan kardeşi Cemal Akkiraz'ı buluyor. Ve Sabahat Akkiraz'ı festivale davet ediyor. Akkiraz o günden beri yurtdışında çeşitli festivallerde sahneye çıktı. Ama her zamanki gibi çalışmalarını sessiz sedasız sürdürdü. Londra'da, Paris'te, Dublin'de konserler veriyor. En son Hollanda'ya konser için giden sanatçı bugünlerde türküleri okyanus ötesine taşıyacak, Brezilya'da konser verecek. Sanatçının sonraki rotasında Fransa, Belçika ve İtalya var.

DÜNYA TANIYOR

Yurtiçinde şu ana kadar 13 kaset çıkardı.

Anadolu'dan Yansımalar adı altında Grand Union orkestrası ile birlikte Londra, Dublin ve Glasgow'da 10 konser verdi. Anadolu'dan Yansımalar albüm olarak çıkacak.

Fransa'da bir albümü çıkmak üzere. Albümün adı henüz belli değil. Bu günlerde Fransa'da yayınlanacak olan albüm daha sonra tüm dünyada satışa çıkacak.

En son Hollanda'da Jasperin De Song ile 5 konser verdi.

30-31 Mart tarihleri arasında Brezilya-Sao Paolo'da iki konser verecek.

Ekim ya da Kasım ayında Fransa, Belçika ve İtalya turnesine çıkacak.

2002 yılı mayıs ayında Amerika turnesi var.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!