Gürcistan krizinin bilinmeyenleri

Güncelleme Tarihi:

Gürcistan krizinin bilinmeyenleri
Oluşturulma Tarihi: Eylül 15, 2008 12:02

AKP hakkındaki kapatma davasının sonuçlanmasının ardından, Ağustos ayında tüm Türkiye rahat etmiş, kendini tatile vermişti ki, Gürcistan krizi ortaya çıktı. Türkiye, önce Gürcistan ile Rusya kavgasının ortasında buldu.

Haberin Devamı

Ardından işin içine Washington yönetimi de girince, Ankara’nın durumu daha da vahim hale geldi; Amerikalılar’ın Gürcistan’a yardımı askeri gemilerle gönderme kararı üzerine Türkiye bu kez önce Rusya ile ABD’nin ardından da, NATO ile Rusya’nın arasında kaldı.

 

Zeynep Gürcanlı YAZIYOR

İşte Türkiye’nin, soğuk savaş sonrası süper güçlerin ilk kavgasında yaşadıklarının perde arkası;

 

KAFKAS PLATFORMU FİKRİ ANA UÇAĞINDA ÇIKTI

 

Haberin Devamı

Gürcistan krizi patladığında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Bodrum’da, Dışişleri Bakanı Ali Babacan ise, İtalya’da aileleri ile birlikte tatil yapıyorlardı.

 

Krizle birlikte, ilk harekete geçen Babacan oldu. Tatilini yarıda kesip gelen Babacan, Dışişleri Bakanlığı’nda kriz konusunda toplantı üzerine toplantı yapmaya başladı. Ancak ilk temasların ardından, krizin büyüme ve Türkiye’yi de etkileme ihtimali artınca, Babacan Bodrum’da Başbakan Erdoğan’ı telefonla aradı. Durumu özetleyip, “derhal Moskova’ya gitmemiz gerekiyor Sayın Başbakan’ım” dedi.

 

Erdoğan’ın talimatıyla, Moskova arandı ve randevu hemen alındı.

 

Ankara’dan Dışişleri Bakanı Babacan’ı alan Başbakanlığa ait ANA uçağının ikinci durağı Bodrum oldu. Başbakan Erdoğan’ın uçağa binmesiyle birlikte, Bodrum-Moskova yolunda “ne yapabiliriz” sorusunun tartışıldığı beyin fırtınası başladı.

 

İşte yerden Türkiye’nin önerdiği “Kafkas İstikrar Platformu” fikri, yerden birlerce metre havada, ANA uçağında ortaya çıktı.

 

“İRAN’I NE YAPACAĞIZ?...”

 

Haberin Devamı

Platform fikri tartışılırken, bunun “hangi ülkelere önerileceği” üzerinde duruldu. Rusya, Gürcistan, Azerbaycan ve Ermenistan, Türkiye ile birlikte böyle bir oluşumun “doğal üyeleri” olarak ortaya çıktılar. Bir diplomat, “İran’ı ne yapacağız” sorusunu yöneltti. Sonuçta, şimdilik İran’ın bu platforma katılmaması üzerinde mutabakata varıldı. Ancak Tahran yönetiminin “kırılması” ihtimaline karşı da, platformun “AGİT ilkeleri doğrultusunda oluşturulması”, böylece sadece “AGİT üyesi ülkelerin üye yapılması” fikri ortaya çıktı. Böylece, AGİT üyesi olmayan İran’ın dışarıda bırakılmasının “diplomatik kılıfı” da hazırlanmış oldu.

 

PUTİN: “TİFLİS’E SADECE 40 KM UZAKLIKTAYIZ….”

 

Haberin Devamı

Babacan ve Erdoğan Moskova’ya iner inmez, Kremlin’e geçtiler. Burada, diplomatlar alınmadan beşli toplantı yapıldı; Masanın Rusya tarafından Rus Devlet Başkanı Medvedev, Başbakan Putin ve Dışişleri Bakanı Lavrov vardı. Türk tarafına ise sadece Erdoğan ve Babacan oturdu.

 

İlk sözü Ruslar aldılar, durumu Moskova’nın gözünden ayrıntılarıyla anlattılar. Putin, Gürcistan’ın içlerine kadar ilerlemiş Rus askerlerini kastederek, “Tiflis’e sadece 40 kilometre kaldı” deyince, sözü Erdoğan aldı.

 

Krizin askeri değil, diplomatik yolla çözülmesi gerektiğini, bu aşamada Türkiye’nin üzerine düşen her şeyi yapmaya hazır olduğunu söyledi. Ardından, “sadece sorunu şimdilik çözmek de yetmez. Kafkaslar’da benzer krizler çıkmaması için geleceği yönelik önlemler de alınmalı” diyerek, Kafkas Platforma önerisini masaya getirdi. Rus yetkililerden “yeşil ışık” alınınca da, Platform önerisi Moskova’daki basın toplantısında kamuoyuna açıklandı.

 

Haberin Devamı

AMERİKALILAR, RUSLAR’DAN SONRA ÖĞRENİNCE RAHATSIZ OLDU

 

Ancak, Türkiye’nin unuttuğu bir şey vardı; Ruslar’a yapılan platform önerisini “en yakın müttefik” Washington, Moskova’daki basın toplantısında, tüm dünya ile aynı anda öğrenmişti.

 

Rusya’ya karşı “çok sert tepki gösterilmesi” taraftarı olan ABD, Ankara’nın diyaloğa dayalı platform önerisini duyunca, önce rahatsız oldu. ABD Büyükelçisi hemen Dışişleri’nden randevu alıp, platform konusunda bilgi aldı. Sadece bu da yetmedi;

 

Ali Babacan, Amerikan Dışişleri Bakanı Rice ile çok uzun bir telefon görüşmesinde, konunun ayrıntılarını anlattı. ABD, pek ikna olmuş görünmese de, en azından “tepkisiz kalmayı” tercih edince de, platform çalışmaları hızlandı.

 

Haberin Devamı

Azerbaycan’a platform önerisini bizzat Başbakan Recep Tayyip Erdoğan iletirken, Ankara için en sıkıntılı olay, konunun diplomatik ilişki olmayan Ermenistan’a nasıl aktarılacağında düğümlendi. Sonunda, Ermenilerle temasa geçmesi için, bizzat Babacan tarafından Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcı Ünal Çeviköz görevlendirildi.

 

Hem Ermenistan’dan, hem de Azerbaycan’dan gelen tepkiler olumlu oldu; Azeriler, Güney Osetya ve Abhazya’nın Rusya tarafından tanınmasının “Yukarı Karabağ’ın da tanınmasının önünü açacağından” endişeliydiler. Bir de buna, Azeri petrolünün neredeyse üçte ikisinin akıtıldığı Bakü-Ceyhan boru hattının “geçici olarak devre dışı kalması” eklenince, Bakü yönetimi bir de “ekonomik sıkıntı ihtimali” ile karşı karşıya kaldı. Kriz yerine, diyaloğu öne çıkaran Platform önerisi de bu açıdan, Bakü’ye adeta “ilaç gibi” geldi.

 

Ermenistan’ın sıkıntısı ise, daha çok “ticaret yollarının kapanması” ile ortaya çıktı. Ermenistan’ın Azeri ve Türkiye sınırları kapalı olduğundan, İran sınırının ise çok dağlık olması nedeniyle, bu ülkeye temel gıda ve ihtiyaç malzemelerinin büyük çoğunluğu Gürcistan üzerinden geliyordu. Kriz döneminde Gürcü yolu kapanınca, Ermenistan’da da ilk “yokluk” belirtileri ortaya çıkmaya başladı. Krizde korkan Ermeni hükümeti, Türkiye’nin platform önerisine dört elle sarıldı.

 

GÜRCÜ BAKAN: “RUS ASKERLERİ ÇEKİLMEDEN OLMAZ…”

 

Platform önerisine en soğuk bakan ülke ise, Gürcistan oldu. Tiflis’i ikna etmek ise, Dışişleri Bakanı Ali Babacan’a düştü. Türkiye’ye gelen Gürcü Bakan’a Babacan sordu; “Neden karşı çıkıyorsunuz?”

 

Gürcü Bakan’ın yanıtı net oldu; “Topraklarımızda Rus askerleri varken, böyle bir diyaloğa girmemiz mümkün değil…”

 

Ancak Babacan ısrar etti; “Kriz öncesinde de Gürcistan’da bir Rus varlığı bulunuyordu. Sizin kastettiğiniz, Ruslar’ın tamamen gitmesi mi, yoksa kriz öncesi durumu dönülmesi mi?”

 

Gürcü bakan, sonunda Ruslar’ın kriz öncesi konumlarına geçmesinin “yeterli olacağını” söylediğinde, Ankara rahatladı; Platformu önü açılmıştı.

 

MONTRÖ KRİZİ

 

Ancak tüm tarafları aynı masaya oturtacak Kafkas Platformu önündeki engeller açılırken, ortaya Ankara açısından daha vahim bir sorun çıktı;

Amerikalılar, Montrö anlaşmasının açık ihlali olan bir taleple geldiler. Türk Dışişleri Bakanlığı ile “acil” kodlu bir telefon ile temasa geçen Amerikalı diplomatlar, Gürcistan’a her biri 60 bin tonun üzerindeki iki Amerikan askeri hastane gemisini göndermek için, Boğazlardan geçiş izni istediler. Ancak daha bu ilk telefonda, talebin Montrö şartlarına aykırı olduğu Amerikalılar’a söylendi.

 

RUS VE AMERİKALI BÜYÜKELÇİLER AYRI AYRI ÇAĞIRILDI

 

Amerikalılar’ın bu talebi üzerine alarma geçen Ankara, Ankara’daki Rus ve Amerikalı Büyükelçiler’i ayrı ayrı Dışişleri Bakanlığı’na çağırdı. Her iki Büyükelçi’ye de, “Türkiye’nin Montrö’yü hiçbir esneklik göstermeden uygulamaya kararlı olduğu” anlatıldı. Özellikle Amerikalılara Montrö anlaşması gereği olarak, Karadeniz’e kıyısı bulunmayan ülkelerin Boğazlar’dan geçirebilecekleri askeri gemi boyutunun en fazla 15 bin ton olduğu, tek bir ülkenin 30 bin tondan fazla gemiyi aynı anda Karadeniz’de bulunduramayacağı hatırlatıldı. 

 

Washington yönetimi bunun üzerine, Montrö sınırlamalarının altında kalan iki askeri gemi ile Gürcistan’a yardım götürmek için Ankara’ya yeni bir talepte bulundu. Bu kez talep, yazılı olarak ve gemilerin özelliklerini bildirir şekilde yapıldı.

 

RUS BÜYÜKELÇİ İTİRAZ ETTİ, ANKARA ARŞİVLERİ AÇTI

 

Montrö anlaşması gereği, Amerikalılar’ın taleplerini Ankara, Karadeniz’e kıyısı bulunan tüm ülkelere resmen bildirdi. Ancak, ABD’nin ünlü 6. filosunun sancak gemisi olan Mount Whitney’in de Boğazlar’dan geçecek gemiler arasında olması, Moskova’yı hareketlendirdi. Rusya’nın Ankara Büyükelçisi derhal Türk Dışişleri’nden randevu isteyerek, tonajı yaklaşık 15 bin tonu bulanMount Whitney’in Montrö sınırlamalarının üstünde bir gemi olduğunu, dolayısıyla Boğazlar’dan geçemeyeceğini öne sürdü.

 

Bir kez daha Rusya ile ABD arasında kalan Ankara ise, Rus Büyükelçi’ye “arşivleri açarak” yanıt verdi. Mount Whitney, 2007 yılında da bir tatbikat için Boğazlar’dan geçmiş, bu geçiş Ankara tarafından Rusya dahil, Karadeniz’e kıyısı olan tüm ülkelere bildirilmiş, hiçbir itiraz gelmemişti. Ankara’nın “o zaman izin verdiniz. Şimdi niye karşı çıkıyorsunuz?” çıkışı üzerine Rus Büyükelçi itirazını geri çekti ve Mount Whitney, Boğazlar’dan geçiş yapabildi.

 

AMERİKAN TALEPLERİNE KARŞI KARADENİZ GÜCÜ

 

Ancak ABD’nin, Gürcistan’a yardımı askeri gemilerle götürme ısrarı, Ankara’yı gelecekte, Washington’dan yeni talepler de gelebilme olasılığına karşı alarma geçirdi. ABD’nin, NATO’yu öne sürerek, Karadeniz’e girme isteğine karşı Ankara’nın “sarıldığı” çözüm ise, “Karadeniz gücü”…

 

Halen Karadeniz’de görevi “arama kurtarma ve çevre kirliliği ile savaş” olan Blackseaforce (Karadeniz gücü) adlı bir askeri oluşum bulunuyor. Bu askeri oluşuma, Karadeniz ülkeleri üye. Şimdi Ankara, bu gücün, terörle mücadele gibi askeri alanlarda da görevlendirilerek, “BlackSea Harmony” adlı sürekli bir askeri operasyona dönüştürülmesi için Karadeniz’e sahili olan ülkeler nezdinde çalışıyor. Ruslar, bu fikre tam destek verirken, şu ana kadar sadece Romanya ve Bulgaristan sıkıntı yaratıyordu. Son Gürcistan krizi, Romanya’nın da inadını kırdı. Şimdi tek engel, Bulgaristan kaldı.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!