Geleceğin Paris’inde ölümsüzlük arayışı

FİLMLER, FRAGMANLAR, AYRINTILI SİNEMA REHBERİ İÇİN TIKLAYIN

RENAISSANCE
RÖNESANS
Yön:  Christian Volckman
Tür: Aksiyon - Animasyon - Bilimkurgu - Gerilim
Süre: 105 dk.

Günah Şehri’ni ilk izlediğinizde neler hissettiğinizi hatırlayın.

Siyah beyaz çekilen filmin müthiş görselliği eminim sizi de etkilemişti.

Rönesans da benzer bir tecrübe yaşamanızı sağlayacak görselliğe sahip olan bir film. Günah Şehri’nden ayrıldığı nokta gerçek oyunculara değil, çizgi karakterlere yer vermiş olması.

Filmin tür hanesinde animasyon yazması aklınıza çocuk izleyicileri getirmesin. Yakın bir gelecekte geçen ve insanoğlunun ölümsüzlük düşünü gerçekleştirmek için yaptıklarını anlatan filmin ne konusu ne de görselliği çocuklara göre.

ÖLÜMSÜZLÜK ARAYIŞI

Rönesans, hem bilimkurgu hem de kara film türlerini bünyesinde barındırıyor.

Karanlık bir yakın gelecek tablosu çizen filmin gözünü ölümsüzlük bürümüş insanları amaçlarına ulaşmak için sınır tanımıyorlar.

Konuyu anlayana ve filmin içine girene kadar ilk yarım saatinin kolay geçmediğini söylemem gerek. Görüntünün hem çizim hem de siyah beyaz olması eminim pek çok izleyiciye zor gelecektir. Ama ilerleyen dakikalarda olaylar arasında bağlantılar kurulup, karanlığa alışıldığında ciddi bir rahatlama oluyor.

 EYFEL KULESİ YERLİ YERİNDE

Olaylar, 1954 yılında Paris’te geçiyor. Şehre tam bir Büyük Birader durumu hakim; her şey, herkes gözetim altında.

Paris semalarını gökdelenler kaplamış, ama Eyfel Kulesi yine tüm ihtişamıyla şehrin en gözde mimari yapısı olma özelliğini koruyor. Hikaye, insanlara sonsuz güzellik ve gençlik vaat eden Avalon şirketinin araştırmacılarından Ilona’nın, ardında iz bırakmadan ortadan kaybolmasıyla başlıyor. Ilona’yı bulmak ve gizemli olayları aydınlatmak Paris’in önde gelen polislerinden Bartholomew Karas’ın görevi. Karas, kaybolan kadını bulmaya çalışırken insanlığın geleceğini etkileyecek korkunç gerçekler de birer birer su yüzüne çıkıyor.

GÖRSELLİĞİ KADAR KONUSU DA İYİ

Gerçek görüntüler üzerinden hareket kavrama tekniğiyle çekilen ve daha sonra 3 boyutlu animasyona ve siyah beyaza dönüştürülerek çizgi roman estetiğini yakalayan filmin seslendirme kadrosunda son James Bond Daniel Craig gibi ünlü isimler de var.

Şehir tasvirlerindeki başarıyı insan çizimlerinde yakalayamadığını düşündüğüm Rönesans’ın muhteşem Paris görüntüleriyle akıllarda kalacağına şüphem yok.

Daha da önemlisi filmin konu ve anlatım açısından da görselliğinin gerisinde kalmıyor olması.

Grafik roman estetiğini yakalamış, kara film öğeleri içeren bilimkurgulardan hoşlananlar Rönesans’a vakit ayırsınlar, pişman olmayacaklardır.

HAFTANIN DİĞER FİMLERİ

BECAUSE I SAID SO
BEN SANA DEMİŞTİM
Yön:  Michael Lehmann
Oyn: Diane Keaton, Mandy Moore, Gabriel Macht, Tom Everett Scott
Tür: Komedi - Romantik
Süre: 102 dk.

İnternetten koca bulunur mu?

Bu hafta vizyona giren tek romantik komedi olan Ben Sana Demiştim, hayatını ailesine adamış bir annenin ve kızının hikayesi üzerinden giderek internet üzerinden koca bulma olayını ti’ye alıyor. Sonunu tahmin edebileceğiniz türden filmlerden olsa da anne kız ilişkisi ve kız kardeşler arasındaki bağlılık üzerine hoş sahneler barındıran filmin en büyük kozu yılların eskitemediği usta oyuncu Diane Keaton. Keaton’a Amerika’nın ünlü şarkıcılarından Mandy Moore eşlik ediyor.

THE MESSENGERS

Pang Kardeşler Hollywood’da

Çektikleri filmlerle uluslar arası alanda adlarından söz ettiren Hong Kong’lu Pang Kardeşler’in Hollywood sınırlarında çektikleri ilk filmleri The Messengers, huzura ermemiş ruhların ikamet ettiği bir eve taşınan ailenin başına gelen korkunç olayları anlatan filmlerden.

Şehirde tutunamayıp, ayçiçeği yetiştirmek için ıssız bir tarlanın ortasındaki çiftlik evine taşınan iki çocuklu ailenin fertlerini korkutan gölgeler, ruhlar ve de kargalar (film için Çek Cumhuriyeti’nden eğitimli kargalar getirilmiş) oluyor. İzleyici ise hızlı kamera hareketleri ve beklenmedik anlarda ortaya çıkan korku nesneleriyle irkildikten sonra sinemadan yaşadığı sürpriz finalin etkisiyle ayrılıyor. Pek çok sahnesinde Hitchcock’un Kuşlar (The Birds) filmine saygı duruşunda bulunan The Messengers, korku filmi klişelerine bolca yer veren ama onları iyi ve yerinde kullanan bir film.

ZİNCİRBOZAN

12 Eylül gerçekleri

Türk yakın tarihine ışık tutan politik filmlere bir yenisi daha eklendi. Bir televizyon dizi projesinden yola çıkılarak çekilen Zincirbozan, gazeteci Abdi İpekçi suikastı ile başlayarak, 12 Eylül 1980 askeri müdahalesine kadar tırmanan terör olaylarını, bu olaylarla başa çıkmaya çalışan siyaseti, ordunun yönetime el koymasını, siyasi liderlerin sürgüne gönderilişlerini ve o süreçte yaşananları konu alıyor. Adını Süleyman Demirel ve Bülent Ecevit’in de aralarında bulunduğu siyasetçilerin  alıkonulduğu Zincirbozan askeri tesislerinden alan filmin yönetmen koltuğunda iki yıl önce Türev filmiyle ödülleri toplayan Ulaş İnaç’ın kardeşi Atıl İnaç var.

SEVGİLİM İSTANBUL

Sinan Çetin’in Romantik’inden sonra yıllardır tozlu raflarda kalan bir başka Türk filmi daha vizyonda. Çekimleri 1999 yılında tamamlanan Sevgilim İstanbul, İstanbul’da buluşan bir Türk ve bir Yunan gazeteci arasındaki aşkın etrafında gelişen gizemli bir öykü anlatıyor. Halit Refiğ, Atıf Yılmaz, Ömer Kavur gibi yönetmenlerle çalışmış olan Seçkin Yasar’ın yönettiği filmin kadrosunda Yunanistan’ın en popüler oyuncularından Karyofyllia Karabeti de var.

NORBIT
Yön:  Brian Robbins
Oyn: Ediie Murphy, Thandy Newton,
Tür: Komedi - Romantik
Süre: 103 dk.

Binbir surat Murphy 

Rüya Kızlar”daki rolüyle En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dalında Oscar’a aday olan Eddie Murphy’de değişen bir şey yok. Kendisi Çatlak Profesör tarzındaki yeni filminde yine birden fazla karakteri canlandırıyor. Yetimhanede büyüyen Norbit, evlenmek zorunda kaldığı dev cüsseli Rasputia ve yetimhanenin üçkağıtçı sahibi Asyalı Bay Wong rollerinde hep Eddie Murphy var. Kısacası ünlü komedyen farklı karakterlere bürünmek için saatlerce makyaj masasında oturmak zorunda kaldığı bir başka komedi filmiyle daha sevenlerinin karşısında.

BLACK BOOK

Robocop, Temel İçgüdü (Basic Instinct), Gerçeğe Çağrı (Total Recall) gibi ses getiren Hollywood yapımı filmlerden sonra ülkesi Hollanda’ya dönen Paul Verhoeven, 2. Dünya Savaşı’nda Yahudiler’e yapılan zulmü perdeye taşıyan etkileyici bir dramla çıktı karşımıza.

Gerçek olaylardan yola çıkılarak çekilen ve ülkesi Hollanda’da film festivallerinde pek çok ödül alan Kara Kitap, casusluk yaparken bir Alman subayla ilişki kuran Yahudi kadının dokunaklı öyküsünü anlatıyor. 26. Uluslararsı İstanbul Film Festivali’nde Akbank galalarında da gösterilen Kara Kitap müthiş bir dram, etkileyici bir Nazi hikayesi ve muhteşem bir dönem filmi. Haftanın en iyilerinden.