Beyoğlu’nda İsveç Sarayı

Güncelleme Tarihi:

Beyoğlu’nda İsveç Sarayı
Oluşturulma Tarihi: Aralık 15, 2000 00:00

Haberin Devamı

İstiklal Caddesi'ndeki İsveç Başkonsolosluğu'nun binası bir kitaba konu oldu. Burası İstanbul'un önemli tarihi yapılarından biri. Üstelik İsveçlilerle Osmanlılar arasındaki maceralarla dolu tarihi ilişkilerin sembolü.

İsveç ile Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin geçmişi 1587'ye kadar uzanıyor. İsveç Kıralı III. Johan, Sultan III. Murat'la ezeli düşmanları Ruslara karşı ittifak önermek için bir temsilci gönderdi. Çok değerli hediyelerle Osmanlı sarayına gelen temsilciye karşı saygıda kusur edilmedi ama diplomatik planda istekleri yerine getirilmedi. Çünkü o sırada Osmanlılar İran'a karşı bir cephe açma hazırlığındaydılar ve dört bir yana yumruk sallamak doğru bir taktik olmazdı.

500 sayfalık bir kitaba konu olan ve Osmanlılar hakkında İsveççe yazılmış en eski kaynak olduğu bilinen ikinci ziyaret ise ilginçti. İsveç Kralı, 17. yüzyılın ilk çeyreğinde İstanbul'a iki elçi birden gönderdi. O dönemde tek elçiyle yetinmek pek akıl karı sayılmazdı. Çünkü, yollar uzun, şartlar çok çetindi. İsveç'ten yola çıkan elçilerden biri Kuzey, diğeri de Güney Avrupa yolunu izleyerek İstanbul'a ulaşmaya çalışırdı. Çoğu zaman bunlardan biri, bazen de ikisi birden yolda hayatlarını kaybedebilirdi.

Ama bu sefer ikisi birden İstanbul'a vardı. Gelgelelim yolda soyuldukları için yanlarında Sultan'a sunacak hiçbir değerli hediye getirememişlerdi. Bu durum ise, önemli bir protokol nezaketsizliği sayıldığı için sarayda pek sıcak karşılanmadılar. İstanbul'da istihkakları da kesildiğinden çok zorlandılar ve bir müddet sonra ülkelerine döndüler.

Demirbaş Şarl geliyor

Bundan sonraki ilişkide temsilci olarak İsveç Kralı Şarl'ın kendisi geldi. ‘‘Demirbaş Şarl’’ diye bilinen, savaşçı Kral, Ruslara yenilince Osmanlı topraklarına sığındı ve burada, romanlara, filmlere konu olacak kadar ilginç bir beş sene geçirdi. Yenik ama kahraman Kral, ülkesine döndü, savaşmaya devam ederken bir cephede öldürüldü.

Bu olaydan yaklaşık 30-40 yıl sonra İsveçliler ile Türkler arasındaki ilişkiler yeniden ısındı. İsveçliler İstanbul'a gelen misyon şeflerine kalıcı bir ikametgah kurmak istiyorlardı ve bu amaçla dönemin gözde semti Pera'da, tepelerden Haliç ve Boğaziçi'ni gören bir düzlükteki araziyi satın aldılar. 1857'de bir İngiliz'den alınan bu mülk, şimdiki Narmanlı Hanı'nın karşısındaki İsveç Konsolosluğu'nun bulunduğu yerdi. Arazi içinde bulunan yapı tadil edilerek kullanılmaya başlandı.

1818'de bina yanıyor

Binaya o dönemler Palais de Suede (İsveç Sarayı) adı verildi. Rokoko ve İslam karışımı abartılı süslemelerin olduğu bu bina yıllarca kullanıldı. Fakat zaman içinde epey bir değişikliğe uğradı. Binanın birinci katı bir Protestan kilisesi haline getirilerek, Pera ve çevresindeki Protestanlar'ın ibadetlerini yapacakları bir mekana dönüştürüldü. İkinci kat ise ikametgah ve elçilik bürosu olarak kullanıldı.

Bir müddet sonra daha görkemli bir mekana dönüştürülmek için birkaç onarımdan geçirilerek, ikinci kata çıkan sade merdiven değiştirildi. Saraydaki gibi iki çift yanlı anıtsal görünümlü yeni merdiven, alt katla üst katın birbirinden kesin çizgilerle ayrılmasını sağladı. Bina önden iki, arkadan dört katlıydı. İkinci katın ortasındaki salonda balolar yapılıyor, tiyatro oyunları sergileniyordu.

Bu sade ve güzel yapı 1818'in Paskalya kutlamaları sırasında yandı, elçilik mensupları bahçedeki köşke taşındı, yeni binanın yapımı için start verildi. Yeni saray için birkaç proje ortaya çıktı, sonunda birinde karar kılındı. Fakat bu projelerin Stokholm'de reddedilmesi üzerine geçici olarak oturulan köşkün genişletilmesine ve işlerin buradan yürütülmesine karar verildi.

Bu yıllarda İsveç ve Norveç tek bir krallık altında birleştiği için bina iki ülkenin temsilciliği olarak hizmet vermeye başladı. 1860'ta yeni binanın ve Grand Rue de Pera (İstiklal Caddesi) üzerinde gelir getirecek sekiz dükkanın yapımı için Avusturyalı mimar müteahhit Pilgher'e sipariş verildi. 1870'te yeni bina bitirildi, misyon buraya taşındı. Yanan binada iki kat olan zemin, yenisinde teke indirilmişti. Bu katta katiplerin büroları ile mutfak ve diğer iç hizmetler için bölümler yer alıyordu. Giriş katında üst düzey diplomatlar çalışıyordu.

Bahçesinde zarif ağaçların ve envai çeşit çiçeklerin bulunduğu, muhteşem bir giriş kapısıyla taçlanmış olan bu bina bugün hala hizmet veriyor.

BİN YILIN ÖZETİ

İsveç'in İstanbul Başkonsolosu Sture Theolin, yüzyıllara tanıklık yapmış İsveç Sarayı için bir kitap kaleme aldı. Theolin, kitapta Bizans'tan günümüze kadar, tüm geçmişi özetledi. Sevin Okyay'ın zarif Türkçesi'yle dilimize kazandırılan eseri okurken satır aralarında hakkında çok az bilgiye sahip olduğumuz İsveç'in tarihini de öğreniyoruz.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!