Akar ve Fidan sorusuna yanıt: Dere geçerken at değiştirilmez

Güncelleme Tarihi:

Akar ve Fidan sorusuna yanıt: Dere geçerken at değiştirilmez
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 24, 2016 00:41

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, France 24 kanalına konuştu. Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ile MİT Başkanı Hakan Fidan için “Birşeyler olacak mı” sorusuna, “Bizde bir söz var, dereyi geçerken at değiştirilmez” yanıtını verdi ve özetle şunları söyledi:

Haberin Devamı

ŞU ANDA HEPSİ GÖREV BAŞINDA
(MİT Müsteşarı ve Genelkurmay Başkanı’yla ilgili bir şeyler olacak mı sorusuna) Bizde bir söz var, ‘Dereyi geçerken at değiştirilmez’. Şu anda biz böyle bir sürecin içerisindeyiz ve bu sürecin içerisinde de şu anda arkadaşlarımızla çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Şunu çok açık, net söylememiz lazım. Bir istihbarat zaafı söz konusudur, vardır. Hatırlayın. Amerika’daki İkiz Kuleler vurulduğu zaman kimse istihbarat ne yaptı veya istihbarat görevden alındı mı? Böyle bir soru sormadı? Fransa’da bu olaylar oldu değil mi, orada da istihbarat zaafı yok mu? Var. Belçika’da olduğunda, biz Belçika’ya üstelik önceden bilgiler verdik, dedik ki; Bak böyle böyle, şu şu şu isimler teröristtir, DAİŞ’tir, bunlara dikkat edin. Bizi dinlemediler, ‘Değil’ dediler ve ondan sonra havalimanında o olaylar oldu. İngiltere olayı aynı. Şu anda Almanya’daki mevcut gelişmeler aynı. Sormazlar mı, nerede istihbaratınız? Demek ki zaman zaman istihbarat zaafları olabiliyor. Ama bütün bunlara rağmen biz Sayın Başbakanımızla değerlendirmelerimizi yaparız, atacağımız bir adım varsa bu konuda ondan sonra atarız. Şu anda hepsi görevinin başındadır.

(‘MİT Müşteşarı size istifasını sunmadı’ ifadesine üzerine) Hayır. Zaten gerek kendisi gerek Genelkurmay Başkanımız, ‘Bu konuda tasarruf size aittir, sizler bu konuda bizimle ilgili hangi tasarrufta bulunursanız bizim buna karşı söyleyecek bir şeyimiz yok, vereceğiniz herhangi bir görevi de yapmaya yine devam ederiz’... Bizde bu anlayış hâkimdir.”

Haberin Devamı


6 KİŞİ ÖLDÜ DİYE MÜNİH’TE OHAL
(Avrupa’daki birçok ülkede bu operasyon, temizlik operasyonunda aslında bir cadı avı başlatıldığı söyleniliyor Gülencilere karşı, sizin cevabınız ne olur buna? sorusa) Şimdi ben tabii onların ne dediğine bakmıyorum, çok da ilgilenmiyorum. Ben şuna bakıyorum. Örneğin, Fransa’da 3 ay artı 3 ay, artı 6 aylık Olağanüstü Hal ilan edildi. Belçika’da Olağanüstü Hal, Amerika Birleşik Devletleri’nde Ferguson sebebiyle Olağanüstü Hal, aynı şekilde Münih’te Olağanüstü Hal ilan edildi. Kaç kişi öldü? 6 kişi. Ben az önce size 246 kişiden bahsediyorum. Öbür tarafta 2 bin 185 yaralıdan bahsediyorum. Bunun yanında Florida’da, aynı şekilde İspanya’da Aralık 2010’da yine bu şekilde ilan edilen Olağanüstü Hal vardı. Fakat bunların hiçbirisi bizim şu anda yaşadığımızı yaşamadılar, onlar bir darbe girişimiyle karşı karşıya kalmadılar. Bu tamamen ülkemizde bir darbe girişimidir, bu devleti yıkmaya yönelik bir adımdır.

Haberin Devamı


MUHATAPLARINDAN BİLGİ İSTESİNLER

(Fransa ve Türkiye’deki Olağanüstü Hal uygulamalarının karşılaştırılmasıyla ilgili bir soru üzerine) Fransa’daki olay sıradan bir terör eylemi, Türkiye’deki ise devleti ele geçirmeye yönelik silahlı bir darbe girişimi. Şimdi burada özellikle Avrupa Birliği (AB) yetkililerine benim sormam lazım: Siz darbenin arkasında mısınız, demokratik hukuk devletinin yanında mısınız? Eğer ellerindeki bilgi kaynakları yanlışsa, o zaman AB gibi bir kurumun içerisinde sorumlu mevkide bulunanlar açığa düşerler ve yanlış yapmış olurlar. Şimdi bunların bir defa bütün bu yaptıkları bir şeyi gösteriyor: Ya ön yargılısınız yahut da bu işleri yönetme kabiliyetinden yoksunsunuz. Bizim AB Bakanlığımız var, bilgi istesinler. Bizim Dışişleri Bakanlığımız var, bilgi istesinler. Burada muhatapları var, bilgi istesinler. Niye onlardan bilgi istemiyorlar da gazete haberleriyle bu tür açıklamalar yapıyorlar?

246 ŞEHİDİ NİYE SÖYLEMİYORSUNUZ
(Darbeci askerlerin toplum tarafından darp edildiğine yönelik fotoğraflar vardı. Bu konularla ilgili görüşünüzü alabilir miyim, onaylıyor musunuz? sorusu üzerine) Şu anda benim elime ulaşan fotoğraflarda onların kapalı salonlarda filan tutuldukları var, bir de tabii karşılıklı bir arbede var, boğuşma var. Ve bu boğuşma esnasında tabii polisle askerin karşı karşıya gelmesi var, askerin askerle karşı karşıya gelmesi var. Yoksa onların kalkıp da böyle bir noktaya getirilmeleri söz konusu değil. Ona bakarsanız, mesela Genelkurmay Başkanı’na bunlar kelepçe takarken ciddi manada elinde, boğazında bazı yırtılmalar söz konusu. Ama ben hepsinden öte geçiyorum, siz şimdi oradaki o insanları söylüyorsunuz, o insanları söylerken 246 tane şehit olanı niye söylemiyorsunuz? Bunun yanında 2185 yaralıyı niye söylemiyorsunuz? Asıl vahşet burada, asıl bunu konuşmamız lazım.

BATILI DOSTLAR NEDENSE BOMBALARI GÖRMÜYOR
(Yaşananlardan sonra kendisini tehlikede hissedip hissetmediği sorulması üzerine) Tabii bu tür tedbirleri almak zorundayız da, ben Paris’e gittiğim zaman oradaki tedbirleri gördüğümde bizim tedbirler onların yanında çok az. Elysee (Sarayı)’nın çevresi farklı, çok çok farklı bir şekilde alınmış tedbirleri gördüm. Sokaklardaki tedbirleri gördüm. Almanya’da, Amerika’da, her yerde bu tedbirleri görmek mümkün. Şu anda bir darbe girişiminin zeminindeyiz. Her taraf güllük gülistanlık değil, dolayısıyla biz tedbirimizi alacağız, adımlarımızı ona göre atacağız. Normalleşme sürecine girdiğimiz andan itibaren de bunlar azalmaya başlar. Dünya neyi yapıyorsa, bütün gelişmiş ülkeler neyi yapıyorsa biz de onu şu anda yapıyoruz, yapacağız. Düşünün işte bir Parlamento vuruluyor, Cumhurbaşkanlığı Binası vuruluyor, Başbakanlık Binası vuruluyor, bütün bunlar karşısında, şuraya uçak iki noktaya bombayla saldırılıyor. Şimdi bunlar yapılırken burada tedbir almayacak mısınız? Almamız lazım. Ama Batılı dostlar bu bombaların nedense hiçbirini görmüyor. Herhalde yani bu ülkenin en üst yöneticileri vesaireleri öldükten sonra görecekler, bunun beklentisi içindeler, ondan sonra da zil takıp oynayacaklar. Kusura bakmasınlar, her türlü tedbiri alırız ve almaya da devam edeceğiz.”

DARBECİLER 'GÜLEN'LE GÖRÜŞTÜRELİM' DEMİŞLER
Bütün bu adımları atarken, eğer medya bu darbe girişiminin arkasındaysa yazılı ve görsel medya, onlar da bedelini öder, bu yasada var, hukukta var. Yasanın içerisinde ne varsa, onlar da buna uymak zorundalar. Yasayla darbe yapılır mı? Ama bunlar ne yazık ki Pensilvanya’dan aldıkları talimatla bu ülkede bu darbe girişiminde bulundular. Bakın şu anda itirafçılar var ve bu itirafçılar talimatı nereden aldıklarını söylüyorlar. Hatta hatta çok daha ileri, Genelkurmay Başkanımızın şu anda rehin tutanlardan işte bir tanesi; ‘Sizi kanaat önderimiz Fethullah Gülen’le görüştürelim, buluşturalım’ diyecek kadar ileri gidiyorlar. Bunu ilk defa şu anda France 24’te söylüyorum, böyle bir süreç var. Biz bu süreci bir kenara koyabilir miyiz? Mogherini önce bu noktada bir defa değerlendirmeleri iyi yapsınlar, konuya iyi hâkim olsunlar. Önce bilgiyi bizdeki kaynaklardan alsınlar, Türkiye’nin yönetimine karşı olanlardan değil.

HASAN SABBAH'IN ASKERLERİ
(Şiddet eylemlerini kınayıp kınamadığı sorusu üzerine) Tamam, şimdi askerin, yani o asker kılığına girmiş olan bu Fetullahçı silahlı terör örgütünün yaptıkları benim kınadığımdır, diğeri benim vatandaşımdır, milletimdir. Sivile tankla gidilmez. O sivilin elinde silah yok, sivilin elinde bayrak var. Türk bayrağıyla gidiyor veya sopayla gidiyor. Bununla bu birbiriyle mukayese edilir mi? Avrupalı sürekli şunu söyler: ‘Orantısız güç, orantısız güç’. Peki, orantı kimde? Tankla yürüyenin elinde her şey var. Benim yakın mesai arkadaşlarım şehit oldu. Uçakla vuruyor, helikopterle vuruyor. Ama aşağıda benim vatandaşım, benim milletimin elinde bu tür silahlar yok. Şimdi Batılı kalkıp da elinde hiçbir silah olmayan, bayrağından başka, elindeki bir sopadan başka hiçbir şeyi olmayan bu milleti savunmuyor, demokratik halk kitlesini savunmuyor, kalkıyor bu ‘Fetullahçı Terör Örgütü’nün mensuplarını savunuyor. Bu çok ayıp bir şey. Ve sivil halk bu noktada tek kurşun atmadı, bunun bir tespiti yok. Böyle acımasız bir terör eylemi bizim yakın tarihimizde görülmemiştir, bunlar tam bir haşhaşidir, bunlar Hasan Sabbah’ın askerleri, öyle saldırdılar.

AĞUSTOS'DA GÖRÜŞÜRÜZ
ERDOĞAN, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le yapacakları görüşmeye ilişkin olarak da “Öyle zannediyorum ki fevkalade bir durum olmazsa, yine de ağustos ortalarında falan görüşme imkanımız olabilir.” dedi.

 

BAKMADAN GEÇME!