Sayın Cumhurbaşkanım, bizler yıllardır ‘biz’iz

Güncelleme Tarihi:

Sayın Cumhurbaşkanım, bizler yıllardır ‘biz’iz
Oluşturulma Tarihi: Şubat 22, 2021 09:45

Almanya’nın Hessen eyaletine bağlı Hanau kentinde aşırı sağcı bir ırkçının 19 Şubat 2020’de 4’ü Türkiye kökenli göçmen 9 kişiyi öldürmesinin birinci yıl dönümünde ülkenin çeşitli kesimlerinde 80’in üzerinde duygu ve acı dolu anma törenleri düzenlendi. Hanau’da ‘Congress Park’ salonunda düzenlenen anma törenine Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier de katılarak, kurban yakınlarına ‘yanınızdayız’ mesajı verdi. Anma töreni saat 18.00’de başladı.

Haberin Devamı

Sayın Cumhurbaşkanım, bizler yıllardır ‘biz’iz
IŞIKLAR söndürülmüş karanlık bir salon. Pandemi nedeniyle kurban yakınlarıyla birlikte ancak 50’ye yakın katılımcı. Türkiye adına Dışişleri Bakan Yardımcısı Yavuz Selim Kıran, TBMM Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Komisyonu Başkanı Zafer Sırakaya, Türkiye’nin Berlin Büyükelçisi Ali Kemal Aydın ve Frankfurt Başkonsolosu Erdem Tunçer de orada.
Açılışı Hanau kentinin fahri hemşerisi olan Alman Futbol Milli Takımı’nın eski oyuncusu Rudi Völler, aynı kentte doğan Alman yazar Wilhelm Grimm’in, “Kısa sürede diğer tüm duyguları geride bırakan nefret, süngülerle değil, halkın içsel tavrına dayanan bir devletin sakin ve müreffeh yaşamını her şeyden daha fazla yok eder” söylemiyle yaptı.
Kurbanlar anısına da bir mum yaktı.

Haberin Devamı

‘AYDINLATMAK DEVLETİN GÖREVİ’
Hessen Eyalet Başbakanı Volker Bouffier ile Hanau Belediye Başkanı Claus Kampinsky, kurbanların isimlerini tek tek söyledikten sonra Cumhurbaşkanı Steinmeier, duygu dolu bir konuşma yaptı.
Yalnız kurban yakınlarının değil, birçok katılımcının da gözlerinin yaşardığı, hatta bazılarının gözlerinden yaşlar süzüldüğü görüldü.
Cumhurbaşkanı Steinmeier, yanıtsız kalan soruları aydınlatmanın devletin görevi olduğunu söyledi.
“Aydınlatmak ve açıklığa kavuşturmak hiç kimsenin takdirine kalmış değildir, devletimizin kamuoyuna ve özellikle ailelere karşı yükümlülüğüdür. Sadece bu yükümlülük yerine getirildiği ve yanıtlanmamış sorular yanıtlandığı ölçüde kaybedilen güven yeniden kazanılabilir. Bunun için çok çaba sarf etmeliyiz. Burada devletin olduğu kadar hepimizin sorumluluğu vardır” dedi.

‘BENİ BURAYA GETİREN...’
“Ben Cumhurbaşkanı olarak, bütün bu sorulara yanıtları bulduğum için burada değilim. Beni buraya getiren, devletimizin burada barış içinde bir arada yaşayan herkese verdiği koruma, güvenlik ve özgürlük sözünü sizin yakınlarınıza karşı yerine getiremediği için kalbimde hissettiğim derin üzüntü duygusudur” dedi.
Cumhurbaşkanı Steinmeier, 19 Şubat 2020’de Hanau’da yaşanan saldırının hafızalara kazındığını özellikle vurgularken, bu acıyı herkesin kendi başına taşımak zorunda olduğunu, ne kadar destek ve teselli verilirse verilsin, bu yükü kimsenin başkasının yerine taşıyamayacağını söyledi.
“Bu, sizin bu devlete, bizim devletimize, sizin devletinize duyduğunuz güveni etkiliyor. Biz buna kayıtsız kalmamalıyız, zira devletin güvene ihtiyacı var. Yargının ve polisin güvene ihtiyacı var” dedi.
“Ben biliyorum; Sağduyulu, vicdanlı ve kalbi olan yurttaşlarımız barış içinde birlikte yaşamak istiyorlar. Bu insanlar ‘biz’ (wir) ve ‘onlar’ (die) ayırımı yapmak istemiyor. Bu insanlar, bir ‘biz’ istiyor ve ülkemizde nefrete, şiddete, aşağılamaya ve saygısızlığa yer olmaması için mücadele veriyorlar” dedi.
Steinmeier, “Aradan bir yıl geçti. Keder geçti mi? Acı azaldı mı, öfke yok oldu mu? Tüm sorular yanıtlandı mı? Kesinlikle hayır. Ancak Cumhurbaşkanı olarak sizden bir ricam var. Bu kötü eylemin bizi bölmesine izin vermeyin. Aramızdaki kötü ruhları, nefreti, aşağılamayı, umursamazlığı görmezden gelmeyelim ama ülkemizin iyi ruhuna ve ortak birliğimizi sağlayacak güce inanalım. Bu mesajı içselleştirip Hanau’dan ayrılırken yanımızda götürelim” dedi.

Sayın Cumhurbaşkanım, bizler yıllardır ‘biz’iz
BİZLER ÇOKTAN ‘BİZ’ OLDUK
Sayın Cumhurbaşkanım, ‘bizler’ de öyle düşünüyoruz.
Bizler çoktan ‘biz’ olduk, kendimizi bu ülkede, ülkemizde ‘biz’ hissediyoruz.
Ama ne yazık ki, ‘biz’e, ‘bizlere’ hâlâ ‘onlar’ gözüyle bakan ‘biyo Almanlar’ var.
Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, “Hiç kimse Hanau’nun (saldırıların) gelişini görmediğini söyleyemez. Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın verileri yıllardır konuşuluyor. Almanya’da 33 binden fazla aşırı sağcı yaşıyor, bunların 13 bini şiddete hazır ve bu eğilim artıyor. Neden alarm zilleri çalmıyor? Nasıl olur da bugün hâlâ yaslı kurban yakınları, yetkililerin ve resmi dairelerin soğukluğundan ve saygı duymamalarından şikâyet edebilir? Belki de kurbanların isimleri Peter, Marie veya Georg değil de Fatih, Mercedes ve Sedat olduğu içindir. Kurumsal ırkçılığı ortaya çıkaralım ve saflarımızdan uzaklaştıralım. Polis teşkilatında aşırılık, antisemitizm ve ırkçılık üzerine yapılan çalışma bir ilk adım. Sağcı terörist ve ırkçılardan oluşan uluslararası ağlara karşı mücadelede daha ciddi olalım. Irkçı ajitasyonun kamuoyunda ve parlamentolarda tartışmasız kalmasına izin vermeyelim. Fatih, Ferhat, Gökhan, Hamza, Kaloyan, Mercedes, Nesar, Sedat ve Vili’yi ülkemizin orta yerinde hepimizin cinayete kurban verdiğini bilelim” içerikli bir tweet attı.
Sağduyulu herkes bu satırların altına imza atar.

Haberin Devamı

DAHA ÖNCE DE ÇOK SÖZ VERİLDİ
Evet...
Almanya’nın çeşitli kesimlerinde düzenlenen anma törenlerine ve etkinliklerine katılan politikacılar yine aşırı sağa ve ırkçılığa, İslam ve Yahudi düşmanlığına karşı mücadele sözü verdiler.
Kurban yakınlarından af dilediler.
Bu cinayetlerin, saldırıların arkasında kim veya kimler olduğunun ortaya çıkarılacağı vaadinde bulundular.
Biz bu sözleri daha önceki yıllarda da çok duyduk.
Almanya’da NSU kısa adıyla tanınan aşırı sağcı, ırkçı, yabancı düşmanı Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) örgütü teröristleri tarafından 2000-2007 yılları arasında katledilen 8 Türk, bir Yunanlı ve bir Alman kadın polis için 23 Şubat 2011’de Berlin’ndeki Konzerhaus’da (Konser Evi) bir anma töreni düzenlendi.
Kurban yakınlarıyla 23 Kasım 2010’da Bellevue Sarayı’nda bir araya gelen, onlara “Acılarınızı paylaşıyoruz. Hep sizlerin yanında olacağız” sözü veren dönemin Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff, bir tanıdık iş insanından aldığı düşük faizli kredi suçlamaları yüzünden istifa etmek zorunda kaldığı için kurbanları anma töreninde konuşmayı Başbakan Angela Merkel yaptı.
Merkel, cinayetlerin önlenememesinin, hatta kurban yakınlarından şüphe duyulmasının Almanya için utanç verici olduğunu söyledi.
“Bizi affedin” dedi.
Başbakan Merkel, hem kurban yakınlarına hem de bu ülkede yaşayan herkese bir söz de verdi.
“Federal Almanya Cumhuriyeti’nin Başbakanı olarak size söz veriyorum. Bu cinayetleri aydınlatmak ve yardım edenleri, arkasında olanları ortaya çıkarmak, suçluların hak ettikleri cezaya çarptırılmaları için elimizden gelen her şeyi yapacağız” dedi.
Christian Wulff’un istifasından sonra Cumhurbaşkanı seçilen Joachim Gauck da Bellevue Sarayı’nda 2013 yılında kurban yakınlarıyla buluştu.
Bazı devlet kurumlarında yapılan hatalardan kendisinin de endişe duyduğunu dile getirdi ve kurban yakınlarına “Sizler, ülkemize ve kurumlarına güven duydunuz. Bu güveniniz sarsıldı. Ancak ben yeniden güven duymanızı istiyorum. Ben, devlet birimlerinin olayları gereken şekilde aydınlatması ve hataları hata olarak tanımlamasının takipçisi olacağım” sözü verdi.
Federal Meclis’te 21 Kasım 2011’de kurbanlar anıldı.
Dönemin Federal Meclis Başkanı Norbert Lammert, tüm milletvekilleri adına kurban yakınlarından özür diledi.
“Bu Almanya için utanç vericidir” dedi.
Cinayetlerin aydınlatılması için gereken her şeyi yapacakları sözü verdi.

Sayın Cumhurbaşkanım, bizler yıllardır ‘biz’iz
ARKALARINDA KİMLER VAR?
2013 yılında Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi’nde başlayan NSU davası 5 yıl 2 ay sürdü.
Cinayetlerin hayattaki ‘tek baş suçlusu’ Beate Zschaepe, ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.
Suç ortaklarından bir sanık 10 yıl, ikisi üçer yıl, biri de 2 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Bu karar kurban yakınlarını olduğu gibi ‘bizleri’ de bir kez daha yaktı.
Demokratik bir hukuk devleti olan Almanya’da yargı bağımsızdır.
Cumhurbaşkanının da, başbakanın da, diğer politikacıların da müdahale hakkı yoktur.
Zaten doğru olanı da budur.
Ama NSU terör örgütünün, bir banka soygunundan sonra yakalanacaklarını anlayınca içinde bulundukları karavanda intihar eden Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhardt ile ömür boyu hapis çabasına çarptırılan Beate Zschaepe ‘üçlüsü’ ile sınırlı olduğu inandırıcı değildir.
Bu cinayetlerin arkasında başka kimlerin olduğu, bu cinayetlerde başka kimlerin parmağı olduğu hâlâ açıklık kazanmamıştır.
Hatta Hessen Anayasa Koruma Teşkilatı’na ait bazı dosyaların 120 yıl gizli kalmasına bile karar verilmiş, ancak yoğun tepkiler üzerine bu süre sonradan 30 yıla indirilmiştir.
Madem her şeyin aydınlatılması istenmektedir, o halde bu gizlilik kararı da nedendir?
Politik sorumluluk taşıyanların söz vermeleri iyidir.
Ama ‘biz’, ‘bizler’ verilen sözlerin yerine getirilmesini istiyoruz.
Bekliyoruz da.

BAKMADAN GEÇME!