Zor zamanda Baykal’a kıyak

DENİZ Baykal’a vurmanın "milli spor" haline geldiği şu günlerde...

İki noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum:

BİR: "Ey özgürlük" diyerek özgürlük tutkumuzu her daim diri tutan Zülfü Livaneli, dün kaleme aldığı yazısında özetle, "Ey Baykal! Sen misin Tayyip’in başbakanlığının önünü açan? Bak şimdi yine yenildin... Oysa bıraksaydın da yasak devam etseydi" demeye getirmiş. Ben bu yaklaşımı Livaneli’ye hiç mi hiç yakıştıramadım. Çünkü Erdoğan’ın başbakanlığının önünü açmak, Baykal’ın kişisel tarihinin bir şeref levhasıdır. Baykal, Erdoğan’ın başbakanlığının önünü açarak, ifade özgürlüğünü kısıtlayan mahkeme kararlarının arkasına saklanıp rakibinin elinin kolunun bağlanmasına razı olmak yerine rakibiyle yiğitçe hesaplaşmayı tercih etmiştir. Bence bundan dolayı ne kadar gurur duysa azdır.

İKİ: Deniz Baykal’ın CHP’yi bir türlü "Avrupa tipi sosyal demokrat bir parti"ye dönüştürmediğini, bu yüzden seçim kazanamadığını söyleyenlere seslenmek istiyorum: Madem bu memlekette "Avrupa tipi sosyal demokrat bir parti"nin bir karşılığı var... Madem bu memlekette böyle bir dinamik mevcut... O halde neden birileri bu alanda tezgáh açmıyor? Ya da bu alanda tezgáh açma girişiminde bulunanlar bir türlü kafayı kaldıramıyor? Bana göre durum şudur: CHP’nin Avrupa tipi sosyal demokrat bir partiye dönüşmemesi Baykal’ın kabahati değildir. Bu ülkede maalesef böyle bir dinamik yoktur ve asıl mesele de budur.

Muhtıra günü yapılması gereken şey

BAKIYORUZ: CHP’lisi de, MHP’lisi de, DP’lisi de aynı şeyi söylüyor.

Diyorlar ki:

"27 Nisan’da Genelkurmay Başkanlığı’nın yayınladığı muhtıra AKP’nin işine yaramıştır."

Ben de diyorum ki:

Ey muhteremler...

Madem öyle...

Neden 27 Nisan’da muhtıra yayınlandığında çıkıp, "Bu muhtıra sivil siyasete verilmiştir. Bunu kabul etmiyoruz. Ordu bu işlere karışmamalıdır. Hükümetle mücadele etmek ordunun değil bizim görevimizdir" demek yerine...

Eteklerinize zil çaldırmayı tercih ettiniz.

Madem "muhtıra", muhtıraya muhatap olan partiyi büyütüyor...

Neden küçücük bir itirazınız olmadı?

Neden rakibinize "mağduru oynama" fırsat ve imkánını verdiniz?

Erdoğan demiş ki

GEÇENLERDE Erdoğan’ın 1993 yılında verdiği bir röportajı okuyordum.

Röportajda bir bölüm dikkatimi çekti... Bakın bundan 13 yıl önce Erdoğan ne demiş:

"Bir fazilet rejimi olarak takdim edilen demokrasinin ana özelliği çoğunluğu elde etmektir. Yani yüzde 51, yüzde 49’a tahakküm eder. Oysa bize göre yüzde 99’un yüzde 1 üzerinde dahi tahakküm kurma hakkı yoktur."

Şahane bir demokrasi tanımı değil mi? Demek ki Erdoğan, "Bize oy vermeyenlere sesleniyorum: Lütfen müsterih olunuz. Tercihinize saygı duyuyoruz. Mesajınızı alıyoruz" derken, içselleştirmediği bir yaklaşımı ortaya koymuyormuş.

Ve demek ki Erdoğan’ın geçmişinde hep "zor durumda bırakıcı" demeçler yokmuş.

Vicdanım diyor ki: Gül Köşk’e çıkmalı

BEN ki "Abdullah Gül düşerken" diye yazılar yazmışım...

Ben ki Abdullah Gül’ün hesapçılığı üzerine sayısız laf etmişim...

Şimdi çıkıp da "Abdullah Gül Köşk’e çıkmalı" mı diyeceğim?

Yanıt veriyorum: Evet, diyeceğim...

Çünkü ben, kendimi "iflah olmaz bir Abdullah Gül karşıtı" olarak konumlandırmadım.

Sadece Gül’ün imajını sorguladım.

Tamam, Gül hakkındaki düşüncelerim değişmedi. Bugün de onu "hesapçı" buluyorum. Bugün de onu imajının aksine "dışa kapalı" buluyorum.

Ancak...

İşin bir de "vicdan" kısmı var...

Değil mi ki AKP, seçim kampanyasını "Abdullah Gül’e yapılan haksızlıklar" üzerine kurdu... Ve değil mi ki iki kişiden biri AKP’ye oy verdi...

O halde benim bu yalın gerçeği görmemem, en azından vicdansızlık olur.

Her şeyi yaparım ama vicdansızlık asla!

Yıkılma sakın

SEVGİLİ Baskın Hocam...

Bu memlekette türban karşıtı olmadan da solcu olunabileceğini göstererek ezber bozdun... CHP’nin söylediklerinin tam tersini söyleyen solcuların da bulunduğunu ortaya koyarak ezber bozdun... Ülkemizdeki muhaliflerin sayısının "Radikal İki" okurlarından ibaret olmadığını kanıtlayarak ezber bozdun... Hepimize inanılmaz bir özgüven aşılayarak ezber bozdun... Gönüllülük esasına dayanan temiz bir kampanyanın nasıl yapılacağını göstererek ezber bozdun...

Kısacası Baskın Hocam, yıkılma sakın, çünkü biz senden razıyız, hayat da razıdır...
Yazarın Tüm Yazıları