Zafer Mutlu'nun dedikleri üzerine

YENİ bir gazete çıkarmak üzere arkadaşlarıyla Sabah grubundan ayrılan Zafer Mutlu dün Ayşe Arman ile yaptığı mülakatta ilginç noktalara değindi. Onların yaşadığı bu ayrılık olayının patrona ‘‘ihanet’’, ‘‘arkadan bıçaklama’’ gibi boyutları vardır belki de ama ben bunlarla alakalı değilim.

Brezilya dizilerine konu olabilecek türden şeyler, medya dünyasında hep olmuştur, hep de olacaktır.

Olayın bu boyutun dışında bence başka önemli yanları var.

Bunca yıldır bu işin içindeyim Zafer Mutlu ile bir kez bile ‘‘merhabamız’’ olmamıştır.

Kendisi köşe yazısı yazmadığı için de meseleler hakkında fikirlerinin ne olduğunu ancak gazetesinin birinci sayfasında ortaya konan tavırlardan çıkarmaya çalışırdım. Dolayısıyla ender de olsa onun görüşlerinin yer aldığı bir mülakat ortaya çıkınca bu benim açımdan dikkatle okunması gereken bir metin oldu doğal olarak.

***

Şunu baştan söylemeliyim: Yeni gazetenin arkasında şu varmış, bu para vermiş, asıl sahip başkasıymış gibi söylemler beni ilgilendirmiyor.

Bu gibi durumlarda benim için önemli olan tek şey yeni bir ‘‘ekmek kapısının’’ daha açılmış olmasıdır. Meselenin tek ele alınabileceği yer medya sektörü olduğundan olsa gerek son ekonomik krizin bizim sektörde nasıl da büyük bir işsizlik yaratmış olduğu konusu fazla tartışılmadı.

Gazeteciler işlerini yaşam biçimi olarak gördüklerinden, başka iş yapmayı da bilmezler ve işsiz kalınca da aç kalma tehlikesine düşerler Yeni bir gazete yeni iş imkánı, yeni rekabet ve yeni umutlar demektir. Kendilerinden hoşlanmadığım bazı isimlerin bile tekrar çalışmaya başladıklarını duydukça keyifleniyorum. Dolayısıyla da yeni gazetenin başarılı olmasını gerçekten istiyorum.

***

Ancak bazı sorunlarla karşılaşacakları kesin. Dediklerinden çıkardığım kadarıyla Zafer Mutlu son derece net düşüncelere sahip bu konuda.

Sabah geleneğindeki gazeteciliklerinin ‘‘başarılı’’ olduğunu düşünüyor, bu formülü, işi iyi bilen arkadaşlarıyla uygulamaya soyunacaklarını da söylüyor. İşte bu noktada onun dedikleriyle, mesleki dayanışma duygusu içinde, tartışmaya girmek lazım bence. ‘‘Sabah’’ sıfırdan yaratılıp kısa sürede Hürriyet'in zirvedeki konumunu tehdit eder hale gelmişti. Bu açıdan bakarsanız başarılı olunduğu da kesindir. Ancak bu başarının bir de maliyeti oldu ki, bunu hepimiz yüklendik sonuçta.

Özal döneminin ideolojisiyle tamamen yoğrulmuş olan haberler, kısa spotlar halinde verilmeye başlandıkça kendilerinin okuyucu sayısı da arttı. ‘‘Hürriyet’’ gazetesi de arkasında hissettiği bu tehdidi bertaraf edebilmek için kısa sürede radikal bir değişim geçirdi. Hem ideolojik hem de habercilik anlayışı açısından radikal bir değişimdi bu. Ve sonunda gelinen noktada gazeteler birbirine benzemeye başladı, bazı gazeteler okuyucu kaybetti, bazıları kazandı ama okuyucu toplam sayısı da hep aynı kaldı.

***

Hepimiz içindeydik bu dönüşümün, hepimiz bunu gerçekleştirmek için aktif olarak çalıştık.

Geldiğimiz noktada dönüp baktığımda el birliğiyle ‘‘başarmış’’ olduğumuz işin gerçek bir başarı olup olmadığını da sorgulamak ihtiyacını hissediyorum ben. Bugün bu sorgulamanın yapılması gündemdedir, çünkü bence son 15 yıldır bir şekilde dönüşüme uğramış olan medyada da aynen siyasette olduğu gibi bir dönemin kapanması noktasına doğru gidildiği kanısındayım.

Hem siyasette hem de medyada bazı şeyler değişecektir, bu kaçınılmazdır. Gazeteleri çıkaran kadrolar ülkenin ihtiyaçlarına karşılık veren değişik içerikte gazeteler yapacak kapasitedelerdir ve dolayısıyla da bu kaçınılmaz dönüşüm büyük ihtimalle aynı kadrolar tarafından yapılacaktır.

***

Zafer Mutlu konuşmasında bunun işaretini veriyor, bazı ‘‘eski adetleri’’ eleştirirken yeni gazetede bunları yapmayacaklarını söylüyor.

Ancak burada da bir sorun var. ‘‘Sabah’’ın sektöre getirdiği gazete yapma biçimi tüm gazetelere yayılırken, o üslubun bir parçası olan, haberlerin ‘‘öyle’’ sunuluş biçimiyle yakından bağlantısı olan bir başka sosyal mesele, Zafer Mutlu'nun deyimiyle siyasetçilerle ‘‘mıck mıck’’ ilişkiler de Türk medyasının gündemine kalıcı olduğu izlenimi veren bir şekilde oturdu.

Şimdi Zafer Mutlu bu tür ilişkilere girmeden gazete yapacaklarını söylüyor. Benim anlamadığım nokta o tür ilişkilerin tehlikesi kavranmış gözükülürken, ifade edilirken, bir yandan da hálá daha bir anlamda hayata o bakışın, o tavrın, o ‘‘mıck mıcklığın’’ gazete sayfası üzerine yansımasını oluşturan haberlerin sunuluş ve ele alış biçimi üzerinde neden fazla kafa yorulmayacağı izlenimini vermeye dikkat ettiğidir Zafer Mutlu'nun.

Bence ellerine büyük fırsat geçti, bunu bildikleri ve inandıkları türde bir ‘‘aynı’’ gazete çıkarma amacıyla heba ederlerse Türk medyası zorunlu dönüşümün kapıda olduğu bu anda önemli bir kozunu daha kaybedecektir. Umarım yapacakları işe iyice düşünerek girerler.

Yazarın Tüm Yazıları