Zafer böyle kazanılmaz

ANKARABAĞIRIP çağırmaktan, karşılıklı suçlamaktan kimse kimseyi dinlemiyor.

Zaten bu yazıyı da kimisi kızdığından okumayacak, bazısı yarım bırakacak.

(Tecrübeyle sabittir ki ısrarla yanlış anlayan, mesaj çıkartan da olacak.)

Ben yine de üstüme düşen uyarıyı yapayım:

Yaşı tutanlar 12 Eylül öncesi Apocuları da hatırlar. PKK’nın bu coğrafyada Türk-Kürt kanı dökme miladı 1984’e kadar uzanır. Aradan geçen 24 yılda 30 bin vatandaşımız teröre kurban gitti.

Türkiye’nin terörle mücadelesi dün başlamadı, ilk şehidimizi Dağlıca’da vermedik.

Her şehit haberinde hüzün ve infiali anlarım... Ama ahalinin moralini bozup, topu topu 3-5 bin kişilik eşkıya karşısında çaresiz kalındığı hissiyatını yayanlarla hemfikir olamam.

Çünkü zafer böyle kazanılmaz.

* * *

Türkiye kuzeyine falan değil Irak’a girmeye hazırlanıyor.

Çünkü Irak’taki statüko 10 yıl öncesine göre çok farklı:

O tarihte Irak’ın bir bölümünü Türkiye’nin arka bahçesi sayan ABD yönetimi artık işgal gücü sıfatıyla egemenliğini kimseyle paylaşmaya yanaşmıyor.

Yine 1990’lı yıllarda Türk askerine PKK kamplarını basması için kılavuzluk yapan, TC pasaportu taşıyan Kürt liderler bugün ülkemize, halkımıza söverek ulusal birlik sağlamaya çalışıyor.

ABD, Barzani ve Talabani müttefik iken 30 bin cana mal olan mücadeleyi unutup...

"Ne duruyorsunuz hemen Irak’a girin" diye tutturan isterik ruhu kabullenemem.

Türkiye’yi bekleyen meydan okumayı küçümseyen cehaleti paylaşamam.

Hele harekete geçmeyi PKK inisiyatifine bırakmayı duymak bile istemem.

Zaten zafer böyle kazanılmaz.

* * *

Apo’nun ABD tarafından paketlenip teslimini unutanlar...

Başbakan’ın Washington gezisini düşmanla işbirliği gibi takdim ediyor.

Siyasi otorite ile askerin her ortak toplantısından birlik mesajı çıkıyor.

Ama hazretler asker-sivil, Türk-Kürt çatışmasını kaşıyor. İşin vahimi dünya ile kavgalı, ulusal birliğini yitirmiş Türkiye’nin yaklaşan savaştan muzaffer çıkacağına da inanıyor.

Oysa zafer böyle kazanılmaz.

* * *

Türk aydını ve işadamı, kimliğini/itibarını bu ülkede kazandığını unutuyor.

Yerleşik düzenin yenilgiye tahammülü olmadığını görmezden geliyor.

Kaybedersek aynı batan gemide olacağımızı anlaşılan henüz fark etmiyor. Hayrettir, aslında zafer herkesten fazla onlara lazım.

Paşa’nın iki sorusu

KARA Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ’un iki kritik sorusu var. İlkinin muhatabı Türk ve dünya kamuoyu, diğeri daha çok Barzani ve Talabani’yi ilgilendiriyor:

1) PKK uzun süredir Türkiye’ye kalabalık grupla sızma yapmıyor, 6-7 kişilik timlerle eyleme yöneliyordu. O yüzden TSK kol düzenini 27 askere indirdi. Ama Dağlıca’da terörist sayısı 100 kadardı. Yeşilova ve Kavşak baskınlarına da onlarca terörist katıldı.

Acaba PKK neden taktik değiştirdi, sınırdan kalabalık giriş için kimden cesaret buldu?

2) Çok değil daha on yıl önce Barzani ve Talabani birbirine düşüp Türk askerini barış gücü sıfatıyla Kuzey Irak’a çağırmadı mı? PKK ile savaşan Barzani bir bölük peşmerge kaybetmedi mi?

Bugün PKK’ya güvenenler, yarın için kimden garanti alıyor, güveniyor ki?
Yazarın Tüm Yazıları