Yüz kızartan kutsal ittifak

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Türkiye'de çıkan pek çok gazete her sabah önüme geliyor. Bunlardan bazılarını okuyorum, bazılarına ise göz atıyorum. Hepsini baştan sona okumaya kalkışsam en az dört beş saat alır ki, bunu yapmak mümkün değil.

Şeriatçı gazetelere de bakıyorum. Bunlarda gördüğüm bir şey aklıma durgunluk veriyor.

Türk Silahlı Kuvvetleri'ne koro halinde dümdüz gidiliyor. Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir şey olmaz. Şeriatçı kesimin en büyük hedefi bizim ordumuz! Kendi ordumuz.

O ordunun generalleri, subayları, astsubayları, rütbesizleri. İnanılır gibi değil ama öyle.

Türkiye'de belli kesimler hangi ülkelerden hoşlanmazlar?.. Ya da hangi ülkeleri ‘‘düşman’’ görürler?

Rusya, Yunanistan, İran, İsrail, Ermenistan, Kıbrıs Rum Kesimi, Sırbistan vesaire...

Sizi temin ederim, o ülkelerin hiçbirinin basınında bizim ordumuza, bizdeki şeriatçı basın kadar küfredilmiyor.

Kendi ordusuna dümdüz giden bir medya kesimi, herhalde sadece Türkiye'de var. Dünyanın hiçbir ülkesinde buna izin verilmez. Dünyanın hiçbir yerinde medya -şeriatçı bile olsa- kendi ordusunu yıpratmaz.

Bunların hemen hepsi Refah Partisi'ne destek veren yayın kuruluşları. Hiçbirinin satışı 30 bin'den fazla değil. Ama içlerinde en etkin olan, yine Refah'a ait bir televizyon kuruluşu.

Adamlar canlarını dişlerine takmışlar, Türkiye'ye şeriat düzeni gelsin diye ellerinden geleni yapıyorlar. İnsanları resmen kışkırtıyorlar. Bunun adına da ‘‘Demokrasi mücadelesi’’ diyorlar!..

Ve kılıçlarını Türk ordusuna çekiyorlar... Çünkü ordu, Atatürk devrimlerinin bekçisi. Onun için ordumuzu en büyük düşman olarak görüyorlar!

Bunu yaparken PKK ve ‘‘Kürtçülük tüccarları’’ ile aynı çizgiye düşüyorlar.

***

Türkiye'de yüz kızartan bir kutsal ittifak kurulmuş. Kürtçü, bölücü, PKK'lı, şeriatçı, Marksist ve liboş takımı bir araya gelmiş. Hepsi de devlet ve millet düşmanlığı yapıyor.

Diyeceksiniz ki: ‘‘Marksistle şeriatçı, liboşla PKK'lı bir araya gelir mi?’’

Gelmiş işte! Dahası, Tansu da Türk ordusuna dolaylı ve dolaysız bindirenler arasında safını almış... Çünkü Refah'ın ve liboş kesiminin desteğine muhtaç.

Tansu habire PKK'ya veryansın ediyor, sonra konu ordumuz olunca PKK ile aynı saflara düşüyor! Bu nasıl iştir? Anlayan var mıdır?

Hezimete uğrayan Tansu şeriatçıya yanaşıyor. Şeriatçı da köprüyü geçene kadar Tansu'ya hoş davranıyor! Örneğin Refah Partisi kendi tabanına genelge yayınlayıp ‘‘DYP mitinglerine katılın, ortalık kalabalık görünsün’’ diyebiliyor.

Tansu önceki gece Liboş'un görkemli villasında yemek yiyor, orada Liboş ve Korkut Özal'la durum muhakemesi yapıyor! Umudunu öylesine yitirmiş, öylesine zor durumda kalmış ki, ihale takipçisi Liboş'a ve tabela partisinin genel başkanı Korkut Özal'a muhtaç duruma düşmüş! Vah yazık!

***

Türkiye'de bir de kendilerini ‘‘solcu’’ olarak tanımlayan ‘‘entel-liboş-Marksist’’ takımı var. İstanbul barlarının, gece kulüplerinin ve sosyetik kokteyllerin en büyük müşterisi olan bu tipler de aynı işbirliğinin içinde! Onlar da ‘‘demokrasi’’ mücadelesi veriyor.

Onlar da şeriatçılarla, Necmettin Erbakan'la işbirliği içinde.

Şeriatçı ile Marksist el ele, kol kola!

Dahası, bizim Marksist takımı ile Tansu el ele!

Kutsal ittifak liderliğine, piyangodan çıkan Hasan Celal Güzel oynuyor gibi!

Onu, iki tabela partisinin genel başkanı olan Özal biraderler izliyor.

Ekibin prensesi ise bizim Tansu!

Böyle ekibe can kurban!

Liboş takımı elinde kadeh, şeriatçı şerefine içiyor! Şeriatçı, Marksist'le dans ediyor! PKK'Kürtçülük tüccarı, şeriatçıya ilanı aşk ediyor! Kürtçü, Tansu'ya sinyal veriyor.

Boyalı kadın şeriatçının kucağına düşmüş. Elini vermiş kolunu alamıyor...

Marksist, boyalı hırsıza övgüler düzüyor.

Ve bunların müşterek korosu habire Atatürk'e, Türk ordusuna, cumhuriyet rejimine sövüyor.

Ama en büyük hedefleri, ordumuz.

General, subay, astsubay, çavuş, onbaşı ve er... Gözleri o denli dönmüş ki, onbaşılar bile şerefsiz olarak tanımlanıyor.

***

Değil Türkiye'de, dünyanın hiçbir yerinde böylesine yüz kızartıcı bir kutsal ittifak görülmedi.

Sen şeriatçı geçineceksin, her gün din ticareti yapıp halkı söğüşleyeceksin, sonra da ihale takipçisi Liboş'u kanatlarının altına alıp koruyacaksın. Ona övgüler düzeceksin!.. Niçin?..Çünkü o hırsız da, aynen senin gibi Atatürk ve ordu düşmanı!

Vallahi ordumuza İran basını, Yunan basını, Rus medyası, Ermeni televizyonları sövse gam yemeyeceğim.

Ama bizim yüz kızartıcı kutsal ittifak sövünce içime sindiremiyorum... Ve soruyorum:

‘‘Bunlar acaba kimlerin ajanı? Hangi ülkenin ekmeğini yiyip semirdiler? Kime çalışıyorlar? İyice cıvıttıklarının, işin tadını kaçırdıklarının farkında değiller mi?..’’

Yazarın Tüm Yazıları