Yol-İş’i hatırlamak

1976 Mayıs’ının ikinci yarısı.

DİSK’in tüm yurtta başlattığı "MC iktidarına ve DGM’ye hayır" eylemi.

Başkent’te DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası’nın direnişi nedeniyle otobüsler çalışmıyor.

Ama bir çok Ankaralı, özellikle üniversiteli gençler, kızmak bir yana, camlarında "DGM’ler kapatılsın" afişleri taşıyan boş otobüslere el sallıyor okuluna, işine yürürken...

Ardından Tandoğan’da miting düzenleniyor.

"DGM’Ye hayır" pankartının altında Türk-İş’e bağlı Yol-İş Sendikası’nın işçileri, şubeleri de yer alıyor.

Türk-İş’in "Asla katılmayın" talimatına rağmen.

* * *

Aynı dönemde Yol-İş üyesi 4 mühendis, 7 işçi öldürülüyor, 30 işçi yaralanıyor.

Altı yüzü aşkın sendika üyesi işçi tutuklanıyor.

Ve 12 Eylül darbesi geliyor.

Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Mahkemesi 20 Mayıs 1981’de Ankara Yol-İş Sendikası’nı kapatıyor.

Aranıyor, hiç bir şey bulunamıyor ama mühürleniyor sendika.

Türkiye’de ilk kez mahkeme kararıyla bir sendika kapatılmış oluyor böylece.

Yol-İş...

Hani o dönemlerde Karayolları Genel Müdürlüğü’nün tüm işyerlerinde çalışan işçilerin üyesi olduğu sendika.

Yaz, kış asfaltta, en ıssız dağbaşında, bozkırda, köy yollarında gördüğümüz işçiler...

* * *

Hafızamdaki Yol-İş böyle, böyle hatırlıyorum o sendikayı.

Ya şimdi?

Arkadaşımız Süleyman Demirkan’ın dün Hürriyet’te yer alan manşetine "yol olmuş" sendika:

"İşçi parasıyla 5 yıldızlı gezi..."

Kıbrıs’ta 4 gün 4 gece...

Bakanı, valisi, bürokratı eş ve çocuklarıyla birlikte 300 kişi.

Adam başı 650 euro...

Ne diyor Yol-İş Başkanı Ramazan Ağar:

"Bunun neyi haber..."

Haklı aslında; Yol-İş yöneticilerinin Ankara dışında görevliymiş gibi 365 gün 365 gece harcırah aldığını da yazmıştı Demirkan.

Dört gün, dört gecenin lafı mı olur, neyi/nesi haber?
Yazarın Tüm Yazıları