Yılmaz ve Çiller... Akıl ve şans...

İsmet SOLAK
Haberin Devamı

Geçen hafta kuliste, Başbakan Mesut Yılmaz'ın 'sessiz film oyunu' şokunu tartışıyorduk. Cüneyt Canver, ‘‘Şu Mesut Bey'in yaptığı iş mi?’’ diye sordu.

Bir Başbakan, gazetecilere sessiz film oyunu ile komuta kademesinde bir terfi sıkıntısı olduğunu anlatır mı? Canver, ‘‘Böyle iş olur mu?’’ diye soruyor. Bizde oluyordu. Sohbetteki tepkilerin asıl nedeni de buydu:

‘‘Hiçbir siyaset adamına nasip olmayan şansı, Mesut Bey yakaladı. TİSK, TOBB, Türk-İş, DİSK, TESK; Türkiye'nin asker-sivil aydınları, gençleri, kadınları, üniversiteleri, meslek odaları, 'ülke sana emanet' diye destek verdi. O, sermayeyi kediye yükledi. Nedir bu ülkenin çektiği çile!’’

DYP Isparta Milletvekili Aykon Doğan, başını sallayarak dinledikten sonra, ‘‘Size bir kitap getireyim. Bir bölüm var mutlaka okuyun’’ dedi. Ertesi gün Amin Maalouf'un 'Afrikalı Leo' adlı yapıtını bana gönderdi.

Leo, gerçek yaşamöyküsünden çıkarılan bir düşsel öykü. Zirvali bir Faslı. Rif'liye gelir, bir yolunu bulup sultana vergi toplar. Çok zengin olur. Sultan memnundur. Halk bitip tükenir. İş çığrından çıkınca, Zirvali Fas'a zengin döner. Bir işadamıyla ipekböcekçiliği anlaşması yapar. Ortağı, ‘‘Bu, parayla beynin ortaklığı’’ deyince Zirvali, şu karşılığı verir:

‘‘Sen ki, bunca kitap okumuşsun, uzun zaman önce bir sultanın annesinin, oğlu doğduğu zaman ne dediğini bilmiyor musun?

- Akıllı olman için dua etmiyorum. Akıllı olursan, aklını güçlülerin hizmetine verirsin. Talihli olmanı istiyorum ki, akıllı insanlar sana hizmet etsinler.’’

Zirvali, ‘‘Doğduğum zaman annem de benim için böyle dua etmiş olmalı’’ der ve sırıtarak güler!

Dün NTV'deki konuğum Ulaştırma Bakanı Necdet Menzir'di. Çiller'in son birleşme ve ittifak önerilerini sordum. Net bir tepki koydu:

‘‘Onun hâlâ orada durması şanssızlıktır. Önce hesabını vermelidir. Onlar karı-koca ortaktır. Eşinin mal varlığında bilirkişi haksız kazanç tespit etmişse birlikte hesap vermelidirler. Sonra ittifak da olur, birleşme de.’’

ASKERİN MORALİ Yılmaz ve Çiller... Akıl ve şans... Menzir, son gerilim için şöyle dedi:

‘‘Güvenlik ve emniyet güçlerinde en öncelikli ve önemli şey, moraldir. Kimse askerin morali ile oynamamalı.’’

Son krizin yapay ve durduk yerde büyütüldüğünü bir fıkrayla anlattı:

‘‘Adamın biri, tek göz odanın çoluk çocuk ile dar geldiğinden şikâyet eder. Hoca'dan çözüm ister. Hoca, 'İneği de odaya alın' der. Bir gün sonra aynı şikâyet. Hoca, koyunlarla kuzuların alınmasını önerir. Kedi köpekler de alınınca, adam iyice bunalır. Gidip, 'Hocam mahvolduk' der. Hoca, önce ineği çıkartır. Adam kendini rahat hisseder. Ertesi gün koyunla kuzu, sonra kedi ile köpek çıkar. Adam, 'Oh be, dünya varmış' der. Bizdeki durum bu.’’

Başbakan, yine çevresine takıldı. Yapıp etti, yağıp esti. Askerin Agah Oktay Güner, Eyüp Aşık ve Mehmet Keçeciler'e bakıp laiklikten ve irtica ile mücadeleden ödün vereceğini sandı. Canver'in dediği gibi, ‘‘Rahatladınız mı Başbakanım?’’ diye sormak gerekiyor.

GARNİZONLARA GİRMEYECEĞİM Benim de bir notum var: Ben askere laf söyletmem. O kültürde yetiştim. Ama, üç gazeteciye karşı alınan kararı duygusal buluyorum. Askeri yıpratır, başka işe yaramaz. Dost acı söyler. Farklı görüşlerimiz olsa bile, bizler aynı mesleğin mensupları ve demokrasi kampının değişmez elemanlarıyız.

O yasak kaldığı sürece, garnizonlara ben de gitmeyeceğim. Arz ederim.













Yazarın Tüm Yazıları