Yerli sanayiye karayolları kazığı

DEVLETLER kendi sanayilerini, kendi üreticilerini kollarlar.

Onların üretim yapmasını sağlamak, onların istihdam yaratmasını teşvik etmek için her türlü imkánı yaratırlar.

Liberal ekonomi, globalleşme gibi kavramlar, ülkelerin kendi üreticilerini, kendi sanayilerini yok etmek için gerekçe değildir.

Ama Türkiye'de durum her zaman tam tersi olur.

Türkiye'de devlet, daha doğrusu devletin içine çöreklenmiş bazı ‘‘kan emiciler’’, küçük çıkarları uğruna, yerli sanayiyi, yerli üreticiyi yok etmeye çalışırlar.

Bunların pek çoğunu bu köşede yıllardır teşhir ediyoruz.

İşte size bir örnek daha.

Bu kez KGM'den, yani geçmiş yıllarda büyük yolsuzluklarla sarsılan Karayolları Genel Müdürlüğü'nden.

Uzun süredir rezilliklerden uzak durduğunu düşündüğümüz bir kurumdan.

Karayolları Genel Müdürlüğü, karayolu güvenliği ve yolların aşırı yıpranmasını engellemek, yollardaki ağır taşıt trafiğini kontrol edebilmek için yollara taşıtların seyir halindeyken ağırlıklarını ölçebilecek gelişmiş bir ‘‘kantar sistemi’’ yaptırmak için ihaleye çıkar.

İhalenin uzun teknik şartnamesi vardır ve elbette olacaktır.

Ancak ihalede ‘‘ödeme’’yi konu alan 10. madde son derece ilginçtir. Eğer ihaleyi yabancı firma kazanırsa ödeme şartları şöyledir: ‘‘Mukavele fiyatının yüzde onu avans olarak imzadan sonra 30 gün içinde, yüzde 80'i malların yola çıkarılması esnasında akreditif yoluyla, kalan yüzde 10'u ise malların teslim alınmasını takibeden 30 gün içinde ödenecektir.’’

Yani eğer yabancı bir firma iseniz daha işi yapmadan paranın yüzde 90'ını alacaksınız, işi yaparken de geri kalan yüzde 10'u size ödeyecekler.

Yok eğer ihaleyi yerli bir firma kazanırsa ödeme şartları müthiş:

‘‘Mukavele fiyatının yüzde 10'u avans olarak mukavelenin imzalanmasını takip eden 30 gün içinde, geri kalan yüzde 90'ı ise kesin kabulden sonra 30 gün içinde.’’

Yani eğer ihaleyi alan yerli bir firma ise paranın yüzde 10'unu avans olarak alacak, gerisi ise 24 ay sonra.

Yabancıya yüzde 90'ı hemen, yerliye yüzde 90'ı 24 ay sonra.

İşte ‘‘adalet’’.

Anlayacağınız, yabancı firma aldığı avansı bankaya koysa, bir ihale parası da oradan kazanacak.

Yerli firmanın ise işi yabancının iki misli fiyata yapsa bile para kazanma şansı olmayacak.

Sonra da bunun adına ihale diyecekler. Bu kadar farklı ödeme şartlarıyla yerli bir firmanın yabancılarla nasıl mücadele edeceğini umuyorlar acaba?

İşin güzeli, Karayolları Genel Müdürlüğü kendini ‘‘milliyetçi’’ olarak tanımlayan bir partinin bakanına bağlı. Ya bir de ‘‘milliyetçi’’ olmasalardı ne olacaktı acaba?

Bülent El Tıkrıti Washington'da


BAŞBAKAN Bülent Ecevit'in Amerika ziyaretinin ne amaçla yapıldığı konusunda benim kafam biraz karışmaya başladı.

Başbakan Ecevit, ABD'ye Türkiye'nin çıkarlarını konuşmak ve korumak için mi gidiyor, yoksa ABD ile diplomatik ilişkisi olmayan Irak'ın sözcüsü ve ‘‘gayri resmi elçisi’’ olarak mı?

Çünkü Ecevit'in açıklamalarından anladığım kadarıyla, Başbakanımızın ajandasında Irak'la ilgili meseleler ön planda.

Saddam'ın mesajlarını ABD'ye iletmek ve Saddam ile Bush arasında arabuluculuk yapmak benim Başbakanımın işi değil.

En azından ‘‘birincil’’ işi değil.

Irak meselesi, Türkiye'nin çıkarları doğrultusunda elbette masadaki yerini almalı, ama benim Başbakanımın öncelikli işi Irak'ı savunmak ve onun çıkarlarını kollamak için kendini ateşe atmak olmamalı.

Türkiye'de politika oluşturanların, Irak'ın mevcut statükosunun korunması konusunda neden bu kadar gayretkeş olduklarını da anlayamıyorum.

Çünkü Irak'ın şu anki durumu, Türkiye'nin en aleyhine olan durum.

Irak'ta bugünkü statükonun oluşmasından sonradır ki, Türkiye'de PKK etkinliği artmış, Kuzey Irak'taki terör yuvaları güçlenmiştir.

Türkiye'nin en istemediği şey olan Kuzey Irak'taki bir Kürt devleti, bugünkü durumun bir meyvesidir ve biz ne kadar inkár etsek de orada durmaktadır.

Irak'ın bugünkü durumu, Türkiye'nin dış ticaretinde de büyük yaralar açmıştır.

Ve Türkiye her nedense bugünkü durumu korumak istemektedir.

Benim merak ettiğim, Bülent Bey'in soyadı ‘‘Ecevit’’ midir, yoksa ‘‘El Tıkrıti’’ midir?

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?


Halkı ve devleti soymanın yeni yolu ‘‘yarı resmi vakıflar’’ olmadığı zaman.
Yazarın Tüm Yazıları