Türkiye'nin bakkal amcası

Her şey 1960’lı yıllarda, Ankara’nın merkez semti Cebeci’de ufak bir bakkal dükkânında başladı… Ticarete atıldığında henüz 13 yaşındaydı ama daha o günlerde bile bir ‘işkolik’ olduğunu söylüyor. İki milyonu aşkın üyesiyle bugün Türkiye’nin en büyük kuruluşlarından Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu’nun (TESK) 30 yıldır tepe ismi olan Başkan Bendevi Palandöken ile eski günleri konuştuk…

Haberin Devamı

1) Doğduğu yerin de haşmetli isminin de bir hikâyesi var… Bendevi Palandöken, 1948 yılında Malatya’da dünyaya geliyor. Anlatmaya, “Palandöken tabii Malatya’yı çağrıştırıyor” diye başlıyor: “Büyük dedem Erzurumlu. Birinci Dünya Savaşı’nın başladığı 1914 yılında dedem süvari kaymakam, amcam da zabıt kâtibiydi. İkisi de Ruslara esir düşünce babaannem, baba ocağı olan Malatya’ya kendi ailesinin yanına dönüyor. Babam Malatya’da doğuyor. Torunlara isimler aile büyükleri tarafından verilirdi. Rahmetli babaannem de manalı isimler olsun istemiş. Büyük ağabeyimin adı Penahi. Benimki Farsça ‘yücelmek, yükselmek, azad edilmek’ anlamına gelen Bendevi. Bir de kız kardeşimiz var. O da Serpil…” Aile, özellikle de babaanne, ‘Agah Efendi’nin kızkardeşi’ olarak Malatya’da çok tanınıyor. Ticaretle uğraşıyorlar. Baba Selahattin Palandöken’in bakkal dükkânı var. Ayrıca Malatya’nın meşhur bahçeleri için alım, satım işleri yapıyor… Ancak Bendevi Bey 7-8 yaşlarındayken, baba ani bir rahatsızlıkla hayatını kaybediyor…

Haberin Devamı

Türkiyenin bakkal amcası

Dükkâna aldığı ilk teraziyi de saklıyor…

KADERİ BABA MESLEĞİ

Anne Nazire Hanım, önce bir süre üç çocuğuyla Malatya’da kalıyor. Sonra 1956 senesinde bir diğer amcanın ‘Buraya gelin, çocuklar okula devam etsin’ çağrısıyla Ankara’ya taşınıyor. Malatya’daki mal mülk satılıyor. Ankara’nın Cebeci semtinde mütevazi bir giriş kat dairesi satın alınıyor. Büyük çocuk Penahi ve Serpil, planlandığı üzere okula devam ediyorlar. Ortanca çocuğun kaderindeyse baba mesleği var! Henüz ortaokul ikinci sınıftayken ticarete atılıyor. Mahalledeki ‘Bakkal Amca’dan aldığı sakızları okulda satarak günlük harçlığını çıkarıyor. Bu arada ailenin gelir ihtiyacı artıyor. Bendevi Bey devam ediyor: “1962’de Cebeci’de bir bakkal dükkânı açtık. Sonra da hayat mücadelesi başladı… Hem okula gidip gelir hem iş geliştirmek için fikirler üretirdim. Ailenin tüm yükünü taşıyan kişiydim. 13 yaşında esnaf oldum. Çok haşarı olmamakla birlikte işkoliktim! ”

Haberin Devamı

Türkiyenin bakkal amcası

‘KİRDEN’DEN SOĞUK GAZOZ

Mesaisi sabah erkenden dükkânı açarak başlıyordu… Palandöken devam ediyor: “Ezandan önce kalkar, namaza gelenlere ekmek, peynir, zeytin satardım. Yazlık sinemalar vardı. Gece dönüşünde millet gazoz içerdi. O zamanlar ‘kirden’ denen bakır kazanlar soğutucu olarak kullanılırdı. Komşulardan buz alır, soğutup sinema çıkışında gazoz satardık. Ürünleri almak için çuvalı sırtımıza alıp Samandağ’a giderdik. Hayatımda hiç dinlendiğimi hatırlamıyorum. Bu yaşıma kadar hep ayaktayım. En büyük zevkim, dükkânı kapattıktan sonra evin yolundaki yokuşun merdivenlerinden kaymaktı!”

Türkiyenin bakkal amcası
Dükkânın ilk şeker çuvalı…1962’den kalma…

2) İADE YOKTU VİCDAN VARDI

Haberin Devamı

Gel zaman git zaman işler büyüyor… Bendevi Bey, anlatıyor: “Beşeri münasebetlerin geliştiği, insanlarla iletişim kurduğun bir meslekti bakkallık… Müşteri portföyümüz çok zengindi. Müşterilerin bir bölümü ayakta kalalım diye özel ihtimam gösterirler, başka yerden alabileceklerini de bizden alırlardı. Komşu esnafla da aramız hep iyiydi. Kasap Sabahattin Abi’yle dükkânlarımıza göz kulak olurduk. Aileyi geçindirebilecek düzeye erişince önce dükkânı biraz büyüttük. Sonra borçla mülkiyetini aldık. Tabiri caizse, ‘Biraz palazlandık!’ Bu sefer borcu ödemek için daha fazla gayret ettim. Liseyi tamamlayamadan okul hayatım bitti. Tam zamanlı bakkal oldum. Farklı işler de yapmaya çalıştık ama çevre esnafa zarar olmamasına dikkat ederdik. Şimdiki gibi market düzeninde ‘Efendim buzdolabını da ben satayım, ekmeği de…’ anlayışı yoktu. İnsanlar birbirine çok saygılıydı ve ticari ahlak vardı; ahilik kültürü. Kasap kasaptı. Tavuk bile satmazdı. O zamanlar çek, senet yoktu! Söz itimattı. Halen bazı dükkânlarda tabela vardır; ‘İtimatı lütuf sanıp borca sarılma, bir gün isteyecekler sonra darılma! (gülüyor)’ Veresiye defterine yazılırdı. Müşteriye hiç ‘Yok’ denilmezdi; ‘Geliyor, ben sana birazdan getireyim’ denirdi. Ticari ahlak, esnaflığın en büyük prensibi kendi yemediğini bir başkasına yedirmezsin. Beğenmediğini bir başkasına satmazsın çünkü o zamanlar iade filan yoktu. Senin vicdanın vardı.”

Haberin Devamı

Türkiyenin bakkal amcası

EŞİMLE BAKKALDA TANIŞTIK

“Eşim Maksude, dükkâna alışverişe gelirdi. Ben de ona devamlı ilgi duyardım. Üç, dört sene bakıştık. İstemeye karar verince başta ‘Bakkal’ diye çok rağbet görmedik. 1978’de evlendik. Flörtümüzle beraber 50 yıla yakın bir beraberlik! Bugün bir çocuğumuz ve iki torunumuz var. Torunlar; Ecrin Nazire ve Bendevi Barış. Dükkânın tabelasında ‘B. Palandöken’ yazar. Ben Bendevi, oğlum Barış ve torunumuz Bendevi Barış’ın çift ‘B’si’. Halen devam ediyor.”

3) MAHALLENİN VERESİYE DEFTERİ

Palandöken, sakızları aldığı ‘Bakkal Amca’dan bir hüner daha öğrenmişti; veresiye defteri tutmak!  Bendevi Bey anlatıyor: “Bakkal Amca’nın hafızası çok iyiydi ama okuryazar değildi. Veresiyeyi aklında tutardı. Ben onun için yazardım. İsimleri şöyle yazardık; yukarıdaki gazeteci hanımın annesi, doktor beyin kayınvalidesi… 17 yaşında Bakkallar Derneği’ne üye oldum. ‘Elim kalem tutuyor’ diye beni ‘murakip üye’ yaptılar. Sanki üç üniversite bitirmişim (gülüyor)! 1983’te Ankara Bakkallar Derneği Başkanı oldum. Oradan üst kuruluş Bakkallar Federasyon yönetimine girdim. Son 32 yıldır da başkanvekilliği ve ardından TESK Başkanıyım.”

Haberin Devamı

Türkiyenin bakkal amcası

4) DEĞİŞMEYEN BAŞKAN DEĞİLİM MUTFAĞIN BAŞINDAKİ ADAMIM

TESK’in bugün iki milyonu aşkın üyesi var. Ufak bir Avrupa ülkesi kadar! Neredeyse yarım yüzyıl iktidarda olmanın sırrı nedir? Palandöken şöyle yanıtlıyor: “‘Değişmeyen başkan’ değil de çok uzun süredir mutfağın başında olan adam oldum! Mesleğin her kademesinde bulundum. İktidarlar değişti, biz hep bu işin başındaydık. Başarının sırrı öncelikle sebat etmek. İkincisi de iletişimde kopukluk bırakmamak. Ben halen bakkalım. Esnafın problemlerini çok iyi biliyorum. Esnaflık Türkiye’deki çalışma hayatının, KOBİ’ler dahil bütün ticaretin yüzde 56’sının döndüğü bir iş. Bugünkü büyük ticaret insanlarının çoğu bu meslekten gelir. Bu yolda siyasetten hep uzak durdum. Bütün partilerle ticari münasebetim olduğu gibi mesafeli davrandım. Benim işim gelen müşterinin partisini, ırkını, cinsini sormak değil. Hedefim ‘Onlara bir şey satabilir miyim?’ oldu.”

 HELVANIN KIRINTISI PASTIRMANIN ÇEMENİ

“Eski günlerde ticaret yapmak bir keyifti. Mesela helva keserken hafif kırıntı düşer, ağzına atarsın. Pastırmayı doğrarken çemenini sıcak ekmekle yemek çok nefis olurdu. Müşteri samimiyeti ve insanlarla diyalog çok önemli… Çocukluk hayalim başkalarına muhtaç olmadan, karnımı doyurabileceğim bir işti. Özlemini çektiğim her şeye kavuştum. Yaptığım işte sindire sindire kendi alanımda büyümeye gayret ettim. Bizim işin emekliliği yok. İşimi seviyorum. Zaman zaman dükkâna gittiğimde halen mutlu oluyorum.” 

Türkiyenin bakkal amcası
Yarı öğrenci yarı esnaf Palandöken, ödünç bisikletle...

PERAKENDE YASASI ÇIKMALI

Peki başladığı günden bugüne ‘esnaf’lıkta neler değişti? Yanıtı: “Bugün bakkallar güçlü sermaye holdinglerle karşı karşıya... Haksız rekabet var. Perakende Yasası’nın çıkması gerekiyor çünkü esnaf perişan oluyor. Büyük bir sermaye 10 bin dükkân açıyor. Tarladaki çiftçiye tohumu veriyor, ‘Ek ve benim mağazama gönder’ deyince o adam işçi oluyor. İş yapamayan esnaf tezgâhtar oluyor. İki güreşçiyi bile kilolarını alıp karşı karşıya çıkarıyorsun. Bugün en büyük mücadelem bu...” 

ÜÇ ‘İ’NİN SIRRI
Eskiden ‘kahraman bakkallar büyük süpermarketlere karşı’ eğilimini konuşurduk. Bunun yerini şimdi e-ticaret mi aldı? Bendevi Bey, “İnternet alışverişi oranı yüzde 50’leri buluyor. Biz de yeni alışveriş imkânlarını iş ortağı olarak görüyoruz. Çıraklar motorize oldu. ‘Dükkânımda oturup işimi yaparım’ diyemiyorsun. Teknolojiye karşı gelinmez. Mahallelerin yerini siteler alıyor. Buna rağmen bakkallar hâlâ evinin anahtarını bırakacak kadar güvendiğin bir mahalle sakini olarak kalmaya devam edecek. Üç ‘i’yi çok çok iyi bileceksin… Birincisi işin erbabı olacaksın. İki; işini seveceksin. Üç; inovasyonu ve dünyayı takip edeceksin. Bunları yapamazsan başarılı olamazsın.”

Yazarın Tüm Yazıları