Ah caddeler, vah sokaklar

“EDİBE bu sokağı al götür görmek istemiyorum.”

Haberin Devamı

Ankaralıların başlattığı ve değiştirilen sokak/cadde isimlerinin geri verilmesini isteyen imza kampanyası, İlhan Berk’in bu dizesini getirdi aklıma.

Sonra da Emek’e, Bahçelievler’e, Çankaya’ya başka ülkeleri yerleştiren Kazakistan, Bişkek, Taşkent, Aşkabat, Kuveyt gibi değiştirilen cadde isimlerini...

* * *

Sadece caddeler, isimler mi?

Kırk yıllık sokaklarının -yerleşmiş- numaraları iskambil destesi gibi karılıp yeniden dağıtılan Emek-Bahçelievler yarım asırlık sakiniydim, 2 yıl öncesine kadar. (Lafın gelişi sakiniyim, yoksa bu mevzuda sakinlik müşkül kelime)

İsim ve numaraları değiştirilen sokakların, caddelerin bir semtin, bir mahallenin kimliğini nasıl hırpaladığını, kent hafızasını nasıl flulaştırdığını bizzat yaşıyorum.

Zira sokaklar, caddeler isimleriyle, hatta numaralarıyla da hafıza mekanıdır.

* * *

Sadece o da değil.

Gözünüzün önüne getirin.

Haberin Devamı

Diyelim ki birisi size 16. Sokak’ı soracak.

Siz onu yarım asırdır bildiğiniz 16. Sokak’a, yani Bahçelievler semtine, Başkent Hastanesi’nin oralara göndereceksiniz.

Ama olmadı.

Zira 16. Sokak, Emek Mahallesi’ne 8. Cadde’nin oralara taşınmış!

Ve oradaki eski 73. Sokak’ın yeni numarası olmuş. 

Bir de esnafı, kuryeleri filan düşünün.

* * *

Gelelim bu rastgele değişimin bir başka sorununa...

Eski 60. Sokak 19. Sokak oldu. Yani Bahçelievler’in 60-70 yıllık 19. Sokak’ı, bir günde Emek’e taşındı.

Onu kesen sokakların numaralarının birbirini izlememesi de “numarataj” açısından bir dert.

O bir yana... Oradaki caddenin adı da Abdullah Gabdulla Tukay Caddesi yapıldı.

Buyurun. “Banghabandu Şeyh Mucibir Rahman Bulvarı”na, “Abay Kunanbay”a rakip telaffuzuyla, ezberiyle uğraşılacak bir bulmaca daha.

* * *

Yeni dönemde sokak/cadde isimleriyle ilgili hem kent tarihine, hafızasına saygı gösteren, hem de karman çorman sokak numaralarını eskisi gibi düzenleyen makul adımlar atılabileceği düşüncesindeyim.

Elbet bu mevzudaki bilgim, ilgim kadar değil ama... Diplomatik ilişkiler çerçevesinde caddelere verilen isimlerin, o caddenin adını değiştirmeden formu, rengi, yazımı farklı bir “hatıra tabelası”yla o mekânda yer alması gibi çözümler geçiyor aklımdan.

Neden olmasın?

* * *

Haberin Devamı

Gelişmiş ülkelerde sokaklar, caddeler ismini tarihinden, yerel coğrafyasındaki manasından ya da kuruluşundaki sistemden alır.

Meselâ Londra’da İğne İplik Caddesi. İsminin ardında, iki yüzyıllık tarih yatar.

Sanayi Devrimi’nde terzilerin toplandığı caddedir orası ve öyle alır adını:

İğne İplik...

 Ki, o caddenin değil ismini, yahut iki yüzyıllık pirinç tabelasını, o tabelayı duvara rapteden pirinç çivisini bile değiştiremezsiniz.

Londra Belediyesi “Eskimişti” diye değiştirmeye kalkar da, kentli o çivinin “tıpkısının aynısı”nı isteyerek tepki gösterir. Öyle de düzeltilir mesele.

Çünkü çoğu sokak ismini, kızılderili isimleri gibi yaşayarak almıştır/kazanmıştır.

Haberin Devamı

Öyle yerleşmiştir kent hafızasına.

* * *

Şair Turgut Uyar’ın babası harita binbaşıymış.

Ankara’nın Latin alfabesiyle ilk sokak levhalarını, geceler boyu çalışarak ilk o yazmış.

Değil o tabelalar, Ankara’da sokak isimleri, numaraları bile değişti, yitirildi...

Oysa önemliydi o isimler, şairlere, Melih Cevdet Anday’a şiir yazdırırdı:

“Sevdiğiniz çiçek adları gibi /Sevdiğim sokak adları gibi

Bütün sevdiklerimin adları gibi /Adınız geliyor aklıma.”

Devam edeceğim.

Ah caddeler, vah sokaklar

Yazarın Tüm Yazıları