Atatürk'e göre 1071 nedir? 'Malazgirt gelir değil dönüştür'

Atatürk, bu gerçeği kanıtlayan ‘Anadolu’daki Tamgalar’da o yıllarda henüz okunamasa da davranış ve sözleriyle Türklerin Anadolu’ya 1071’de gelmediğini açıklamaktan çekinmemiştir. Çünkü 1936’da masrafını cebinden (500 lira) vererek Alacahöyük’teki kazı çalışmalarını başlattığında, Türk Tarih Kurumu’na gönderdiği mektubunda aynen şöyle der:

Haberin Devamı

“Tarih kurumumuzun Alacahöyük’teki çalışmaları, 5500 senelik maddi Türk tarih belgeleri, cihan kültür tarihini yeni baştan taktik ve tamik ettirecek mahiyettedir.”

Fakat bulunan yazıtlar o yıllarda okunamadığı için oradaki yerleşimlerin MÖ 4000–3000 yıllarında başladığı çok sonraları anlaşılmış ve Atatürk’ün sezgisiyle öngördüğü 5500 yıllık uygarlık, gecikmeli olarak da olsa doğrulanmıştır.

(Kaynak: Türkiye Cumhuriyeti Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığının resmi sitesi http://www.atam.gov.tr/index.php?Page=FikirDusunceler&IcerikNo=54)

*

Peki Atatürk, Alacahöyük yazıtları okunmadığı halde böyle diyebilme gücünü nereden alıyor? Söylediğinden emin olmayan bir lider böyle konuşur mu?

Dahası var. Aynı mektupta Türklerin Anadolu’ya 1071’de gelmediklerini de anlatır.

Haberin Devamı

Atatürk Araştırma Merkezi’nin sitesinde bunları okuyabilirsiniz.

Atatürk bunları çok okuduğu için bilebilir mi?

Kaldı ki, neyi okuyabilir?

O zaman Kazım Mirşan, Haluk Tarcan ve kitapları mı vardı ki okusun?

İlgi alanı metafizik olmayanlar, ruhani yardım alan insanların tümünün bu özelliklerini öne çıkartıp övüneceklerini sanır. Halbuki bu tamamen ‘vazifeli varlığın’ göreviyle alakalı bir durumdur.

Atatürk’ün vazifelerinden en önemlisi, 1400 yıl önceki Arap geleneklerinin etkisi altındaki İslam şeriatının Türk toplumunu cahil bırakan, uyuşturan etkisini kırmak; insanlarımızı gaipten yardım beklentisinden kurtarmak, kadını erkekle eşit yaparak özgürleştirmektir.

Bu nedenle Atatürk’ün 1937 yılında TBMM’yi açarken yaptığı konuşmayı okuyunuz.

HER DEREYE HES YAPILMASIN

ELEKTRİK Mühendisleri Odası’nın (EMO), HES teknik gezisi kapsamında Giresun ve Trabzon’daki bazı santralları ziyaret ederek çalışma sistemleri ile ilgili incelemelerde bulunduğunu yazmıştık. Bugün diğer gözlemlerimize devam edeceğiz. Santralları gezerken EMO Başkanı Gazi İpek şu değerlendirmeyi yaptı:

“Tetkiklerimiz en kısa zamanda bir komisyon tarafından raporlanacak, kamu kurumlarına ve kamuoyuna sunulacaktır. Karadeniz’de HES’lerin bu aşamada durdurulmasını ve yatırım yapılmamasını öneriyoruz. Türkiye’de yeterli enerji yatırımı mevcuttur. Bu aşamada yeni bir master plan yapılarak tüm kaynaklarımızın üretiminin ona göre planlanmasını öneriyoruz.”

Haberin Devamı

Evet, Türkiyeye enerji gerekli ama enerji politikaları doğru ve verimli yapılmalı. EMO mühendislerinin bazı vurgulamaları şöyle:

“Hem ekonomik, hem de ekolojik hesap yapmak gerekli oluyor artık. Yaylalar betonlaştı. 10 yıl sonra Karadeniz diye bir şey kalmayacak. Her dereye HES yapılması gerekmiyor. Elektrik GES, RES ve BES’ten üretilmeye başlanmalı, üretim fazlası satılmalıdır. Akıllı şebeke sistemine geçilmelidir. Her il ve ilçede paydaşlar bir araya gelmeli. Paydaşların içinde belediye, kalkınma ajansı, EMO, EMMO, il tarım, çevre, DSİ Ticaret ve Sanayi odaları, kooperatif ve birlikler, STK’lar, şirketler ve yerel halk bulunmalı...”

 

 

TÜRKİYE’NİN HEDEFİ %100 YENİLENEBİLİR ENERJİ OLMALI

Haberin Devamı

EUROSOLAR Türkiye Yenilenebilir Enerji Birliği Başkanı Prof. Dr. Tanay Sıdkı Uyar, Karadeniz gezisine katılarak ilginç çözümler ortaya attı. “Enerjinin etkin kullanımı öncelikli olmak üzere ‘yerel’in karar ve sahipliğinde yüzde 100 yenilenebilir enerjiye geçişin hedeflenmesi gerekiyor. Bunun için de kendi enerji geleceğini, geleceğin teknolojileri ile planlanmalı ve her kent ve ülke kendi stratejik yol haritasına sahip olmalıdır” dedi.

Diyarbakır, Van, Burdur ve Çanakkalenin yenilenebilir enerjiye geçişte yol haritasını ortaya koyan bir akademisyen olarak hizmet veren Uyar, Karadeniz kentlerinde de uzun vadeli bir destek modeli oluşturulmasının tek çözüm olduğunu söylüyor.

 

Haberin Devamı

BİLİYOR MUSUNUZ?

TARİHİMİZDE iki İstiklal madalyalı tek Kuvay-ı Milliye’ci olan, Denizli ve Çal’da müftülük yapmış Ahmet İzzet Çalgüner’in 30 Ağustos Cuma günü Çal Belediyesi ve Pamukkale Üniversitesi ev sahipliğinde yapılacak panel ve toplantılar ile anılacağını...

RAMAZAN ve Kurban gibi dini bayramlarımızda uygulanan otoyol, köprü ve toplu ulaşımdaki ücretsiz ulaşım imkânlarının 30 Ağustos Zafer Bayramı, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda da sağlanmasını isteyen CHP Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, bu konuda bir yasa değişikliği teklifini TBMMye sunduğunu...

Haberin Devamı

ADD Batıkent Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Hamza Saykan’ın 7. kişisel ‘Geldikleri Gibi Giderler: Atatürk Resimleri’ sergisinin yarın Kuşadası’nda açılacağını; sergide çoğu ahşap üzerine olmak üzere cam, tual ve taş üzerine işlenmiş yaklaşık 70 adet siyah-beyaz yağlı boya Atatürk resmi yer aldığını...

 

Kişi insan olarak doğmaz ona verilen şekille olur

HOLLANDA’da 35 yıl yaşayan öğretmen ve eski parlamenter Bekir Cebeci, Emine Bulut cinayetinden yola çıkarak,  “Hollanda’da yaşadığım bu sürede hiçbir yerde ne bir kavga, ne bir bağırtı, ne bir silah sesi duymadım. İki yıl önce Türk basını da yazdı. Hollanda hapishaneleri boş olduğu için kiraya veriliyor” diyor. Ve Hollanda’nın bunu nasıl sağladı konusunu şöyle açıklıyor.

 

ÇARE EĞİTİM

 “İstanbul Emniyet Müdürü  Dr. Mustafa Çalışkan  yaptığı akademik çalışmada, geçmiş birkaç yıl içinde kadına yönelik şiddet olaylarıyla ilgili polise yapılan başvuruların 100 bine ulaştığını açıklamış “Çare eğitimli nesillerde” demişti.

Evet çare eğitimli nesillerdedir. Hollanda’nın dünyaca meşhur filozofu Erasmus şöyle der: ‘Kişi insan olarak doğmaz. Ona verilen şekille insan olur. Peki bu şekil nedir? Bu şekil aile terbiyesidir.Kişi ancak aileden aldığı terbiye ve okuldan aldığı tahsille toplumun istediği iyi insan olur.”

Terbiye (opvoeding) Hollanda’da temel konulardan birisidir. Çocuklar, terbiye ve etik kurallara göre ailede yetiştirilir. Çünkü anne kucağı, terbiye ocağıdır.

Aile terbiyesi, tahsil ve dinin hedefi eğitimli nesiller yani iyi insanlar yetiştirmektir.

Bakınız bir Hadis terbiye konusunda ne buyuruyor: “Hiçbir baba çocuğuna güzel bir terbiyeden daha iyi bir miras bırakamaz.”

Atatürk de terbiye konusunda şunları söylüyor: “Terbiyedir ki; bir milleti ya hür, müstakil, şanlı yüksek bir topluluk halinde yaşatır yada bir milleti esaret ve sefalete terk eder.”

Yeni yetişecek çocuklarımızın çok iyi bir terbiye alması için anne, baba ve ailelerin bu konularda çok iyi eğitilmesi gerekiyor.

 

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları