Ortak dertleri yaşadıkları kentleri

Hürriyet Ankara, gücünü okurlarından alan, kente değer katan bir gazete. Öyle ki, “Kalem Sizin, Söz Sizin” davetiyle okurlarına açtığı “Burada Okur Yazar” adlı köşe de bunun en büyük kanıtı.

Haberin Devamı

Hürriyet Ankara Haber Koordinatörü Fatih Tekeci’nin 1 Kasım 2013’ten bu yana aralıksız devam ettirdiği “Burada Okur Yazar” adlı köşenin benzerlerini geçmişte Nazım Hikmet ve Nahid Sırrı Örik gibi isimlerin de kaleme aldığını biliyor muydunuz? 

* * *

Öncelikle kısa bir özet geçeyim:

* Nazım Hikmet, yazarlığa başladığı yıllarda bir şehir/kent yazarıymış. İstanbul’a sevdalı kalemiyle hep yedi tepeli şehri anlatmış.

* Nahid Sırrı Örik ise 1936–1951 yılları arasında başkent Ankara’yı kaleme almış. Onun yazılarında da buram buram Ankara sevdası var.

* Fatih Tekeci de bugün bu iki ustanın izinden gidiyor, miraslarını devam ettiriyor. Onun da tek derdi, daha güzel bir Ankara...

* * *

Ve şimdi, Nazım Hikmet’ten bugüne kent yazılarına ve kent haberciliğine bir bakalım:

NAZIM HİKMET

Haberin Devamı

Ortak dertleri yaşadıkları kentleri

Yıl, 1936... Nazım Hikmet, “Orhan Selim” müstear ismiyle Akşam Gazetesi’nde kaleme aldığı yazılarla şehre ışık tutmuş. Kimi zaman İstanbul Sular İdaresi’ne soru sormuş, kimi zaman da yedi tepeli şehrin tramvay seferlerinin eksikliği konusunda dönemin tramvay şirketi yetkililerini uyarmış. Nazım Hikmet, yazdığı kent yazılarında akmayan sulardan kentteki müzelere, kent bekçilerinden işportacılara kadar sorunları yazmış. Şehrin birçok sorunu, Nazım Hikmet’in yazılarıyla çözülmüş. Bunları hep, okurlardan telgraf ile gelen iletilerle yapmış. Nazım Hikmet’in, “Orhan Selim” olarak kaleme aldığı yazıları, “Düz Yazılar” ismiyle kitap olarak da yayımlanmış.

Ortak dertleri yaşadıkları kentleri

Nazım Hikmet’in vatandaş dostu kent yazılarından birkaç örnek verelim:

“Gece saat 10’dan sonra işleri biten bir yığın şehirdaş vardır ki Eminönü-Bebek arasında oturur. Eminönü ile Bebek arasındaki mahalleler gece 10’dan sonra uyuyan mahalleler değildir. Tramvay şirketinin hiçbir vesile ile bu semtlerdeki halkı yirmi dakika bile bekletmeye hakkı yoktur, bu bir eziyettir... Eminönü’nde son tramvay 24’te kalkar, günün son vasıtaları hiç olmazsa 5-10 dakika geç kalkar, burada tam tersi erken kalkıyor. Hâlbuki burada iş tam tersi 5-10 dakika erken kalkıyor... Üçüncü olarak Dolmabahçe tramvay durağı. Herkes yağmurda, kışta, açıkta tramvay bekliyor. Buraya kapalı bir durak yeri yapılamaz mı?”

* * *

Tarih, 13 Eylül 1936...

Haberin Devamı

Nazım Hikmet, “Şehrin Yol Politikası” başlıklı yazısında şunları aktarıyor:

“İstanbul şehrinin yol ve imar politikasında birinci planda üstlerinde çocuklar boğulmayan, toz ve çamur miktarı hiç olmazsa yüzde otuz azaltılmış sokaklar tutulmalıdır. Bu sokaklar bilhassa şehrin en kalabalık yerleri olan kenar semtlerindedir ve kenar semtler şehrin can damarıdır.”

* * *

Tarih, 20 Eylül 1936...

Nazım Hikmet, “Adresi bende mahfuz olan” bir okuyucu mektubu aldığını belirtiyor. Okuyucusu Muharrem Mete’nin kaleminden Hacı Veysi Mahallesi’nin bakımsızlığını, yollarının bozukluğunu anlatıyor. “Bozuk düzen yollardan geçtikten sonra, bir iki dakika yürüdükten sonra bir korkunç yolsuzluk, ışıksızlık, sessizlik, kırık minareler, dişlek duvarlar, çamur, çamur, çamur... Nihayet bir bakkala rastladım, bana dedi ki ‘Ben gündüz bile yolumu zor buluyorum, akşamın bu vakti yürü, git evine.’”

* * *

Tarih, 21 Eylül 1936...

Haberin Devamı

Nazım Hikmet, “Böyle Mektup Göndermeyiniz” adlı yazısında okurlarına, “Lütfen halkın genelini ilgilendirmeyen mektuplar göndermeyin” demiş ve “Bana evden giden eşimi bul, muska yazdırmaya kime gideyim, sevgilimden ayrıldım türü alaycı mektuplar yazmayın” diye uyarmış.

* * *

Tarih, 21 Ekim 1936...

Nazım Hikmet, “Bir Kadıköylünün Mektubu” başlıklı yazısında, bir okuyucu mektubuna yer vermiş, Kurbağalı Dere’nin temizlenmesi ve Haydarpaşa’da lodostan yıkılan mendireğin tamir edilmesi istenmiş.

* * *

Tarih, 13 Kasım 1936...

Nazım Hikmet, “Tünel Gişesinin Ölçüsü” başlıklı bir yazı kaleme alıyor. Vapurdaki birinci, ikinci ve üçüncü mevki olarak ayrılan yer tasnifini espri dolu bir dille eleştiriyor. Bu mevkileri gişedeki memurun insanın yüzüne bakarak ayarladığını anlatıyor. Yazıyı da şöyle bitiriyor:

Haberin Devamı

“İstanbul’da herkes kaçıncı mevkide olduğunu gişeden bir bilet alsın anlar.”

* * *

Nazım Hikmet, “Yaya Kaldırımı” başlıklı bir yazısında ise “Taksim Ayazpaşa Caddesi’nden Dolmabahçe’ye inerken az kaldı gazetelere Orhan Selim dün akşam öldü diye yazacaklardı” ifadesiyle, kaldırımların çok geniş olduğunu ama halkın düşüncesizliğinden dert yanarak balkondan su döktüklerini, bunun da muhtemelen bir çamaşır suyu olduğu için kaldırımlardan yürüyemediklerini anlatıyor.

* * *

Tarih, 14 Kasım 1936...

Nazım Hikmet, “Şehir Tiyatroları Kaçta Başlamalı” başlıklı yazısında, “Şehir Tiyatrosu’nda Maksim Gorki’nin bir piyesi oynuyor, oyunun bitişi ile vapur saati birbirine uymuyor, üçüncü perde izlenemiyor. Çünkü izleyici vapura yetişmek zorunda kalıyor... Bence oyunlar 8.00 ya da 8.30 saatlerine çekilmeli, bu sorun da aşılmış olur” diyor.

Haberin Devamı

NAHİD SIRRI ÖRİK

Ortak dertleri yaşadıkları kentleri

Yine aynı dönem içinde yaşamış olan Nahid Sırrı Örik de tıpkı Nazım Hikmet gibi kimi zaman Ankara’nın sokaklarını, kimi zaman ulaşım sorununu, kimi zaman şair ve yazarların uğrak yerlerini anlatmış. Ankara Kalesi’nin sorunlarını, Ankara İmar Planı’nı, ilçelerindeki sorunlarını kaleme almış. Nahid Sırrı Örik, yazılarında okurların istek ve şikâyetlerinden yola çıkmış. Ankara’yı o yıllarda daha yaşanır hale getirmek için kalemine sarılmış. Ankara’nın Yahudi Mahallesi’ni, Gençlik Parkı’nı, Jansen Planı’nı, tarihi Ulus semtinin sorunlarının hepsini “Ankara Yazıları” adlı kitabında buluruz.

Ortak dertleri yaşadıkları kentleri

FATİH TEKECİ

Ortak dertleri yaşadıkları kentleri

Nazım Hikmet ve Nahid Sırrı Örik’ten yıllar yıllar sonra, iki büyük ustanın kent haberciliğini bir miras gibi devam ettiren bir isim var: Fatih Tekeci...

1 Kasım 2013’ten beri “Burada Okur Yazar” adlı bu köşesinde okur mektuplarından/iletilerinden yola çıkarak, Ankara’nın sorunlarına çözüm arıyor. Okurların yani vatandaşların gözüyle kente bakıyor. Ankara’da yaşayanlar, “Burada Okur Yazar” ile kentin yönetimine katılıyor. Yerel yönetimlerin daha şeffaf, etkin ve hızlı çalışmasını sağlıyor.

“Ortak akıl” dedikleri de bu olsa gerek.

Fatih Tekeci de zaman zaman tıpkı Nazım Hikmet gibi mizah yapar. Çocuklar için bir tehlike olan süs havuzları sorununa dikkat çekmek için “Çözülemeyen havuz problemi” başlığı atar. “Kent belleği” gibi yeni kavramları anlamak için kentleri okurun gözüyle yazan yazarların panoramasıyla gezmek ayrıcalıktır. Fatih Tekeci’yi her hafta Hürriyet Ankara’daki köşesinde okuduğunuzda, Nazım Hikmet’in Akşam Gazetesi yazılarına, Nahid Sırrı Örik’in Sonhavadis yazılarına rastlarsınız.

Mesela.

Tarih, 1 Ocak 2024...

Fatih Tekeci, “Burada Okur Yazar” köşesinden okur Mehmet Safuroğlu’nun, Yenimahalle’deki eski MİT arazisine yapılacak olan yeni Ankara Adalet Sarayı ile ilgili, “Yeni adalet sarayı inşaatı ne zaman bitecek?” sorusuna yer verdi.

Ertesi gün Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, o köşeye özel bir açıklama yaptı, “40 ay sonra bitecek” dedi. Bakan, binanın teknik özelliklerini de aktardı. Bu örnek, ustalardan devir alınan “okur ya da vatandaş” gözüyle yapılan haberciliğin gücüydü.

Okura sayfalarını açan Hürriyet Ankara, okurun kaleminden kimi zaman Ankara’nın ulaşım sorununu EGO’ya soruyor, kimi zaman Nahid Sırrı Örik gibi Ankara Kalesi’nin sorunlarını Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne anlatıyor ve soruyor, yanıt bekliyor.

İnsanların bilinci olur da kentlerin olmaz mı? Kent kültürü, şimdilerde kent belleği ya da kent okur yazarlığı Ankara’da hep bir birikimle oluşmaktadır. 10 yıldır ustalarının izinde okurun sorunlarını köşesinde aktarırken yazılarıyla Nazım Hikmet ve Nahid Sırrı Örik gibi birçok sorunu çözmüştür. Bunu her hafta kurumlardan gelen yanıtlar olarak da yayınlamaktadır. Ankara’da Ulus kent merkezindeki birçok sorun onun gündeme taşımasıyla çözülmüştür. Hacı Bayram Camii, Gençlik Parkı, vaktinde gitmeyen belediye otobüsleri, mahallede kapalı olan sağlık ocağı, tiyatroya, sinemaya hiç gitmemiş çocuklar için bir kampanya isteği... Hep Fatih Tekeci’nin “insana dokunan” yazılarıyla olmuştur.

Fatih Tekeci, ustalarından farklı olarak okura ulaşıyor, sorunu bir de onunla konuşuyor. Kimi zaman Nazım Hikmet gibi okur şakalarıyla da karşılaşıyor. Şimdilerde Ankara’da Ahmet Adnan Saygun Caddesi ile Celal Bayar Bulvarı’nın bulunduğu yerde yemyeşil bir park vardır. İçinde rengârenk çiçekler, yürüyüş parkurları... Adı “Burada Okur Yazar Köşesi Parkı..” Fatih Tekeci’nin köşesinin okurları, bu parkı yazdıkları okur mektuplarıyla asayiş vakalarından kurtarıp, yeniden Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne inşa ettirdiler. Yani bu parkla, “Burada Okur Yazar” köşesini ölümsüzleştirdiler.

Ortak dertleri yaşadıkları kentleri

Özetle “Burada Okur Yazar” ile ustaların mirası sahipsiz kalmadı. İbn-i Sina, “Aletlerin en faydalısı kalemdir. Bir şişe mürekkep bir külçe altından faydalıdır” derken, belki de bunları biliyordu. Kentler üzerine çalışan akademisyenler için bu tarz habercilik araştırılmalıdır. Onlar için bulunmaz kaynaktır. Nazım Hikmet, Nahid Sırrı Örik ve Fatih Tekeci türü “kent yazarlığı”, “vatandaş haberciliği” tez konusu bile olur, benden söylemesi...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları