Dünden bugüne Yalçın Gökçebağ

Geçen hafta sonu İzmir’de olduğum için yazıyı erkenden yazmak zorunda kaldım. Bu nedenle haftanın duyurularında eksiklik olursa kusura bakmayın.

Haberin Devamı

Yazıya başlamadan önce Cumhuriyet’te Can Dündar’ın kaleme aldığı usta ressam ve şair Bedri Rahmi Eyüboğlu ile sevgilisi Ermeni heykeltıraş Mari Gerekmezyan arasındaki aşk mektuplarını okudum. Bu topraklardan çıkan insanların geçmişte birbirlerine olan hitapları, duyguları ne muhteşem. 60-70 yıl önce hayatın hemen her alanında güzellikler yaşanan bu ülke, nasıl oldu da günümüzde böylesine estetikten yoksun, görmemişliğin, çirkinliğin adeta beğenildiği bir yer haline getirildi? Her şeyden önce çocuklarımız için, gelecek nesiler için ülkeyi bu zihniyetten kurtarmak ve bir daha önümüze çıkmaması için tarihin çöplüğüne atmak gerekmiyor mu?
Neyse, asıl konumuza dönelim. İki hafta önce Yalçın Gökçebağ’ın çalıştığı Armoni Sanat’ın bir proje hazırlığı içinde olduğunu duyurmuştum. Bu proje, Gökçebağ’ın çocukluğundan günümüze kadar olan yaşamını, eski ve yeni dönem çalışmaları dahil onlarca görseli içeren 380 sayfalık bir kitap. Kitabın her sayfası özenle hazırlanmış ve basılma aşamasına gelmiş. Kitap, sanatçının eski ve yeni dönem çalışmalarını bir arada görmek isteyenler için bulunmaz bir kaynak olacak. Gökçebağ’la ilgili kitabın tanıtımı için Armoni Sanat’ın yan kuruluşu olan Platform A’da (Taurus AVM) 15 Mayıs’ta “Dünden bugüne Yalçın Gökçebağ” isimli bir sergi açılacağını da duyurayım. Bir anlamda retrospektif bir sergi. Sergide Gökçebağ’ın eserlerinden satış olup olmayacağını ise siz en iyisi Armoni veya Platform A ile irtibata geçerek öğrenin.

YOYO YERİNE PASTEL

Kitaba dönersek, Gökçebağ’ın çocukluk yıllarından ilginç ve sizi geçmişe götürecek kimi zaman, “Evet ya, hakikaten eskiden böyleydi” dedirtecek ayrıntılarla karşılaşacaksınız. Örneğin İkinci Dünya Savaşı sonrası ABD’nin, Avrupa’nın yeniden kalkınması için Türkiye ve Yunanistan’ı da dahil ettiği ünlü “Marshall Planı”nın, Gökçebağ’ın sanat hayatında önemli bir rol oynadığını kim biliyor? İsterseniz gelin Yalçın hocanın anlattıklarını size aktarayım:
“Aslında insanın ne olacağı, çocukluk yıllarında kendini göstermeye başlıyor. Önemli olan bunu anlayıp, çocuğa o yolu açmak. Denizli-Çal’ın o zamanki adı Zeyve şimdi Akkent olan köyünde ilkokul 2. sınıf öğrencisiyim. 250 öğrenciyiz. Meşhur Marshall yardımından hepimize bir oyuncak geldi. Kurada bana yoyo düştü. Hala görüştüğüm Hüseyin Akdede isimli arkadaşıma ise pastel boya. O zamana kadar hiçbirimiz pastel boya görmemişiz. Hüseyin bir gün yanıma geldi, ‘Pastelle, yoyoyu değişelim mi?’ dedi. Kabul ettim. Çal’ın çekirdeksiz üzümü meşhurdur. Küfelerle üzüm satışı, aynı kurbanlık satışı gibi olur. Alıcı ile satıcıyı arabulucu bir araya getirir, artık saatlerce kollar sallanarak el sıkışılır, ta ki fiyat üzerinde anlaşmaya varıncaya kadar. Sallamaktan kolun çıktığına bile şahit olmuşluğumuz vardır. İşte bu pastel boyalarla üzüm pazarlığının resmini çizdim. Hem de profilden. Çocuklar için profilden resim yapmak zordur. Çocuklar çoğunlukla yüzleri karşıdan görünüm olarak çizer. Öğretmenimiz Hatice Hanıma gösterdim, çok beğendi. Pastel boyalar da geldi ya, ben artık sınıfın ressamı olmuştum. Öyle her resim için de kullanmazdım pasteli. Nereden bulacaksın bir daha? İki sene kullandım o pastelleri. Mesela harita yapardım, dağlar kahverengi, ovalar yeşil. Muhteşem olurdu...”

OTOBÜS ŞOFÖRÜ OLMA HAYALİ


Peki Gökçebağ, çocukluk yıllarında ne olmayı düşlüyordu? Bunun yanıtını da şöyle veriyor:
“Köy yerinde ne görürsen onun hayalini kurarsın. Otobüs şoförü olmayı istemiştim ben. Uzun burunlu otobüsler. Üzerinde bir aslanla, boğa yılanını boğuşurken gösteren resim; arka ve yan kapaklarında manzara resimleri bulunan otobüslerin şoförü olmak. Haftada iki kez bu otobüslerle bizim köyden Denizli’ye gidilirdi. Tıngır, mıngır tam dört saat yolculuk. Çok iyi hatırlıyorum bu otobüslerin içinde odun sobası vardı. Soba borusu bir camdan dışarı çıkarılırdı. Muavinin göreviydi sobayı yakmak. Arkada bavulların konulduğu yer odun deposuydu. Üşüyen oldu mu, bizim Ege ağzıyla ‘Len muavin’ diye çıkışır, sobaya odun atmasını isterdi.”

EŞEĞE DERS ANLATMAK

Yalçın hocanın ilk dönem resimlerinde sıkça gördüğünüz köydeki eşeklerin de bir hikayesi varmış. Sözlü sınava en iyi eşeklerle hazırlanırlarmış o zaman. Şöyle anlatıyor Gökçebağ:
“Sözlü dersi birisine anlatacaksın ki, çalışmış olasın. Köy yerinde kime anlatacaksın. Herkes işinde gücünde. Ahıra giderdik, eşeklere anlatırdık. Pek fazla kimse bilmez, eşek öyle insan gibi dinler. Sen anlatırsın dersi, o da anlarmış gibi dinler. Rahmetli Barış Manço’nun ‘Arkadaşım Eşek’ şarkısı boşuna değil yani.”
Daha ne hikayeler, resim çamışmalarıyla ilgili ne ayrıntılar var kimbilir Gökçebağ’da. Sanırım en iyisi “Dünden Bugüne Yalçın Gökçebağ” sergisini kaçırmamak ve kitabını okumak.

KENTTE NE VAR?

Haberin Devamı

“İşte Benim Zeki Müren” sergisi-6 Mayıs’ta açılacak (Çağdaş Sanatlar Merkezi/Çankaya), DYO 36. Resim Yarışması sergisi-6 Mayıs’ta açılacak (CerModern/Sıhhiye), Oyun Parkı- 8 Mayıs’ta açılcak (Galeri Nev/GOP), Mehmet Ali Uysal-26 Mayıs’a kadar (m1886/Tepe Prime), Ataç Elalmış-18 Mayıs’a kadar (Sepa Sanat/Ümitköy), Nükhet Ocak Balkan-5 Mayıs’ta açılacak (İ. Altınok Sanat Merkezi/Kolej), Ziya Gökalp Mülayim-20 Mayıs’a kadar (Medya Sanat/Çankaya), Karma Sergi-8 Mayıs’a kadar (Ziraat Kuğulu), Karma Sergi -8 Mayıs’ta açılacak (Galeri Akdeniz/Yıldızevler), RC resim müzayedesi-10 Mayıs (Bilkent Center).

Yazarın Tüm Yazıları