Lavaboya tuvalet yapılmaz!

İnsan “tuvalet” demekten neden utanır ki?

Haberin Devamı

Lavaboya tuvalet yapılmaz

Bunu görünce hepimiz ne olduğunu anlarız. Utanacak bir şey yok yani. Foto Tim Mossholder -Unsplash

Bir süredir dilimiz tuhaflaştı. Kimi nesnelerin veya tanımların adını söyleyemiyoruz! Bir acayip utanma duygusu sardı ki anlaşılması güç. Kadın diyemiyoruz mesela! Onun yerine “bayan” veya “hanım” gibi hitap sözcüklerini kullanıyoruz yanlış olarak. Erkek derken hissetmediğimiz şeyleri neden kadın dediğimizde hissediyoruz, ilginç! (Bunun nedenini Erkek Denizinde Kadın Gemiler kitabımda anlattım uzun uzadıya.) Kısaca söylemek gerekirse “kadın korkusu” diyebiliriz! Kadın şeytandır, kadın günahtır veya günahkârdır, kadın insanı baştan çıkarır, kadın şudur, kadın budur!.. Uydur uydur söyle! “Peki neden öyledir kadın?” diye sorsak, ortada elle tutulur gözle görülür tek neden bulamıyoruz. Bazen birileri, Tevrat’ın öyküsüne başvurup, Cennet’ten kovulma öyküsüne sığınır ve kadını günahla ilişkilendirir. İşin kolayına kaçmaktır bu. Erkeklerin kadın korkusu, öyle bir işledi ki içimize, kadınlar bile kendilerine kadın diyemez hale geldi. Bu konuyu çok uzatmayacağım şimdilik ama şunu ısrarla tekrarlayayım: Erkek diyebiliyorsak, ki diyebiliriz tabii neden demeyelim, kadın da deriz. Kadına kadın denir çünkü. Bayan ve hanım, hitap sözcükleridir. “Adamın biri…” diye başlayan cümlenin diğer cinsiyet için karşılığı “Bayanın biri” veya “Hanımın biri” değildir, “Kadının biri”dir. Kendilerine kadın diyen diyemeyen tüm kadınların, şöyle bir oturup, neden siyasi partilerde, iş yerlerinde vs. bir “kadın kotası” olduğunu da derin derin düşünmelerini rica ederim. O zaman bu lüzumsuz utancın ve saçma dilin nedeni daha iyi anlaşılacaktır. Erk meselesi. Geçtik.

Haberin Devamı

UTANÇ VERİCİ TUVALET! ŞAKA ŞAKA.

Bir diğer yok yere utanç duyduğumuz laf da “tuvalet”. Onun yerine lavabo denir oldu. Ve aslında bu yaptığımız son derece iğrenç bir şey. Anlatayım. Ama önce tuvaleti bir açalım.
Küçükken çok uçuklardım. Benim uçuk ilacım da annemdeydi tabii. Bazen mutfakta meşgulken, “İlaç tuvalet masasının üzerinde, getir de sürelim” dediğini hatırlıyorum. O lafı başka bir sürü vesileyle de duydum elbette. “Tuvalet masası!” Çocuk aklımla düşündüklerimi hatırlıyorum: “Çişimizi, kakamızı yaptığımız yerin adı da tuvalet, annemle babamın yatak odasında, üzerinde krem, makyaj malzemeleri, saç fırçası gibi şeylerin durduğu, kocaman aynası olan masanın adı da tuvalet. Neden, nasıl, niye?” Bugünkü yaşımın diliyle, “Makyaj masası ile hela, nasıl aynı isme sahip olur kardeşim?” diye de sorabiliriz bu soruyu.

Haberin Devamı

MAKYAJ YAPACAKSAK EĞER

Efendim, tuvalet, Fransızcadan geçmiş dilimize. Ve evet, “makyaj masası” veya “makyaj odası” anlamına geliyor. Onun da kökü, üzerine resim yapılan kumaş veya bez anlamındaki “tuval”. Bu sözcüğün türetildiği zamanlarda makyaj bugünkü gibi değildi. Hem erkekler hem kadınlar, yüzlerini önce bembeyaz bir fonla (pudra – tene sürülen fon:fon-dö-ten) kaplar, ardından kırmızılıklar verilirdi ki kırmızının Fransızcasıdır “ruj”. Makyajın “tuval” ile ilişkisi buradan geliyor. Beyaz bir zemin üzerine renk çalışması. Pekâlâ.
Bizde de belli ki bir dönem önce yine “utanmak” girmiş devreye. Zira kayıtlara 19. yüzyılda, yani Osmanlı elitinin yurtdışı ile temas etmeye başladığı, Fransızca öğrendiği, hayatımızdaki Türkçe ve bolca Arapça/Farsça sözcükler yerine Fransızca sözcüklerin tercih edilmeye başlandığı 1800’lerde kullanılmış ilk olarak “tuvalet” kelimesi. (Bu dönemle ilgili güzel detaylar için bkz. Bernard Lewis, Hata Neredeydi, Çev.: M.Murtaza Özeren, Kronik Kitap) Öncesinde kullandığımız sözcük ise “hela”.
Peki “hela” ne? Hela Arapçadan dilimize girmiş bir sözcük ve anlamı ise “boşluk.” Muhtemelen tuvalet için kazılan delik/çukur kastediliyor boşlukla. Kimileri tuvalet deliği için “kubur” sözcüğünü kullanır ki çok yanlıştır. Evet çukur demektir kubur ama mezar anlamına gelen “kabir”in çoğuludur ve anlaşılacağı üzere hiç de doğru bir yaklaşım değildir! “Kubura mı düştün yahu?” diye soranlar, “Heladaki çukura mı düştün?” değil, “ölüp kaldın mı, mezara mı düştün?” demek isterler. En azından bu lafı kullanmaya başlayan eskiler öyle demek isterlerdi. Artık doğrusunu bilen kaç kişi var bilemiyorum.

Haberin Devamı

LAVABO İKİLEMİ

Lavaboya tuvalet yapılmaz

Foto Mindspace Studio-Unsplash

Evet 19’uncu yüzyılda dilimize giren tuvaletin kendisi zaten pis bir şey değil, makyajla ilgili bir sözcük. Bugün kafamızda nasıl bir anlam yüklediysek, tuvalet demeye utanıyoruz ve yerine lavabo diyoruz! Bir yere gittiğimizde utanıyoruz, “Affedersiniz tuvalet nerede acaba?” diye sormaya. Onun yerine lavabonun yerini soruyoruz. Tuvaletimiz geldiği halde lavaboyu sormak tuhaf gelmiyor mu? Benim küçükken “Hem kakamızı yaptığımız yere, hem de makyaj yapılan masaya tuvalet denmesi” üzerine endişelerim, bugünün çocuklarının zihninde, “Hem el yıkadığımız nesneye hem de tuvaletimizi yaptığımız yere lavabo denmesi” tedirginliği yaratıyor olabilir mi?

Haberin Devamı

GÖKYÜZÜNDEN DÜŞEN SİYAH TAŞLAR

Lavaboya tuvalet yapılmaz

Ne güzel bir el yıkama haznesi, yani lavabo. Foto Ryan Ancill - Unsplash

En iyisi gelin lavabo sözcüğüne de yakından bakalım. Sözcük ve karşılık geldiği kavram, ister inanın ister inanmayın Anadolu kaynaklıdır. Bu güzel vatanda binlerce yıl önce oluşan bir ana tanrıça düşüncesi olduğunu hepimiz biliyoruz. Kybele, en bilinen ismidir, başka isimleri de var ama şimdi onlara gerek yok. Kybele tapınaklarında, tanrıçayı temsil eden siyah bir taş bulunur. Kimilerine göre bunlar birer göktaşıdır, kimilerine göre de cennetten gelme taşlardır. Aslında cennetten gelmiş olmakla gökten düşmüş olmak aynı şeydir insanlık için zira cennettin gökyüzünde bir yerde olduğuna olan inanç da Kybele kadar eskidir ve daha önce birkaç yazıda ele aldığımız gibi gök kavramı ile tanrı ve cennet kavramları birlikte kelimelere dökülmüşlerdir. (Günümüzde bunun en belirgin örneği cennetin İngilizcesi heaven sözcüğünün aynı zamanda gökyüzü anlamına da gelmesidir.) Tanrıçayı temsil eden taşlar büyük ve çok titiz bir törenle belirli zamanlarda (daha ziyade 27 Mart’ta gerçekleşen Adonis Bayramı’nda, hatırlayınız Nevruz’u) tapınaktan çıkartılıp, şarıl şarıl akan dere veya ırmaklarda, özel görevlisi tarafından yıkanırdı. Bu törene “Ananın Arınması Töreni” denirdi. Bu topraklara Roma İmparatorluğu geldiğinde, ana tanrıçanın adı Magna Mater, törenin adı da Lavatio oldu. Lavatio, Latince “yıkamak, arındırmak” anlamına gelen “lavo” kökünden geliyordu.

Haberin Devamı

RAHİBİN KÂSESİ

Ancak bütün inançlar birbirinin bazı alışkanlıklarını alırlar. Hıristiyanlık, bir hafta önce kutlanan Paskalya’da da olduğu gibi, Paskalya’dan hemen önceki perşembe gününe “Kutsal Perşembe” adını verdi. Bu Kutsal Perşembe töreni sırasında rahibin elini yıkadığı özel kâsenin adıydı lavabo! Fransızcadan gelmişti ki oraya da Latinceden geldiğini artık biliyoruz. Latincedeki yıkamak anlamındaki “lavo” kökünün bugün İngilizcede “lave” şeklinde “yıkama, su dökmek suretiyle yıkamak” anlamına geldiğini, buradan da, dilimizde de kullandığımız “lavman” sözcüğünün türediğini söylemek istemezdim ama iyi ki söyledim, bilmek iyidir. Hatta tüm bu sözcüklerin bizim kırk yıllık “leğen” ile akraba olduğunu bilmek de ayrı bir güzel! Leğen, lavman, lavabo, lavatio… Kybele zamanlarına kadar giden yıkanma törenleri… Anadolu…

BÜTÜN İNSANLAR YAPAR

Lavaboya tuvalet yapılmaz

Umarım kimse bunların paketlerinin üzerine LAVABO KAĞIDI yazmaz. Foto Alexas Fotos - Unsplash

Şimdi… Tuvaletimiz geldiğinde arınma, temizlenme haznesinin yerini sormak iyi mi değil mi? Buna, sözcüğü bence yanlış olarak kullananlar karar versin. Bir türlü diyemez olduğumuz “tuvalet” ayıp bir şey değil ki. Tesadüfe bakın ki her iki sözcük de Fransızcadan girmiş dilimize ve ikisi de pis veya ayıp bir şeyi temsil etmiyor. Biri makyajla ilgili, diğeri temizlenmekle. Kusura bakmayın ama ben bunlardan birini tercih etmek zorunda kalacaksam, en azından iki asırdır dilimizde olan tuvaleti tercih etmek istiyorum. Temizlenilen, arınılan bir yere yapamayacağım! Son olarak, tuvalet sözcüğünü kullanmaktan çekinenler için şu notu da eklemek isterim ki, yeryüzündeki bütün ama bütün canlılar, hele ki istisnasız bütün insanlar tuvalet ihtiyaçlarını giderirler. Gidermeyen ölür! Bundan utanmak, insan olduğunu inkâr etmek gibi bir şey olsa gerek.

BU HAFTA SONU HAVA VE DENİZ

SERİN BİR HAFTA SONU

Nisanın ortası geldi neredeyse, halen sobalar kaloriferler yanıyor doğal olarak zira soğukça. Serin diyelim. Bu hafta sonu da öyle. Yağış beklenmiyor ama hava sıcaklığı düşük. Gündüzleri 10 derecelerde olan sıcaklık, geceleri sıfırın altına kadar düşüyor. Poyraz canlı, fırtına yok ama serin havanın üşütmesini sağlayacağı kesin. Önümüzdeki hafta içinde ılımanlaşmayı beklemek yerinde olur. Sağlıkla kalınız.

Yazarın Tüm Yazıları