Kutsala hakaret

İFADE hürriyetinin sınırı hakaret yasağıdır; kamu düzeni, nefret suçu gibi hukuki kavramlardır.

Haberin Devamı

AİHM’nin 1976 tarihli ünlü Handyside kararına göre, sadece bilgi ve fikirler değil, devleti ve nüfusun bir bölümünü “inciten, şoke eden, rahatsız eden” görüşler de ifade hürriyetine sahiptir.
Fakat mesela antisemitizm, ırkçılık ve diğer nefret suçları, ifade hürriyeti kapsamında görülemez. Çünkü bu nitelikteki “ifade”ler, başkalarını aşağılamaktadır. Daha önemlisi bunlar “tehlike suçu” niteliğindedir. Farklı hassasiyetlere sahip kitlelerin çatışmasıyla kamu düzeninin bozulması gibi tehlikeler doğurabilir.
Bu gerekçelerle, ifade hürriyetinin sınırları vardır. Bütün kanunlarda bu yönde düzenlemeler mevcuttur.


AİHM’NİN KARARI

AİHM 1994 yılında Katolik Avusturya’da Allah’ı, Hz. İsa ve Meryem’i aşağılayan bir filmin sinemalarda gösterilmesinin yasaklanmasını uygun buldu. (Otto-Preminger Institute vs Austria, No. 13470/87)
Karardaki şu satırlar önemlidir:
“Baba Tanrı, Anne Meryem ve Oğul İsa Katolik doktrininde olduğu gibi buna inananların dini anlayış ve ayinlerinde de çok önemli ve merkezi figürlerdir... Genel olarak Hıristiyanlıkta da böyledir. Film bunlara saldırı niteliğindedir.”
Böylece AİHM, Avusturya’da Katolik dindarların inanç hürriyetini korumak için, filmin yasaklanmasını onaylamıştır.
AİHM, aynı kararında dinlerin eleştirilebileceğini, farklı bir dinin de savunulabileceğini, fakat bunun, o dinin mensuplarında hakaret ve kendi özgürlüklerine saldırı duygusu yaratmayacak şekilde yapılması gerektiğini belirtir.


SORUN NEREDE?

İslam açısından baktığımızda, Hz. Peygamber, Allah’tan sonra, onun kulu ve elçisi olarak İslam’ın temelidir. Bir Müslüman’ı en fazla rencide edecek, öfkelendirecek hareket, Peygamberimize hakaret edilmesidir. Bu nitelikteki karikatürlerin yasaklanmasını ben sadece Müslüman olarak değil, hukukçu olarak da doğru buluyorum.
Bugün Türkiye’de İslam’ı eleştiren, ateizmi savunan kitaplar serbestçe yayınlanıyor. “Hakaret” değil, “eleştiri” niteliğindeki bu kitaplara ne kanun ne de halktan kimse bir şey demiyor. Doğrusu da budur.
Batı’da da İslam hakkında yığınla kitap yayınlanıyor. Saygı duyanlar, objektif olanlar, eleştirenler...
Sorun, İslam inancında “merkezi” değere sahip Hz. Peygamber’e hakaret eden karikatürlerle ilgilidir.
Eleştiri ifade hürriyetine dahildir, sorun hakarettir.


KARŞILIKLI ANLAYIŞ

Dünya öyle bir sarmal ki, İslamofobik yayınlar ve hareketler, Müslümanlar arasında radikal ve şiddet yanlısı akımları besliyor. Bunların şiddet eylemleri de İslamofobi’yi besliyor.
Başbakan Davutoğlu, Almanya’da son iki yılda 94 camiye saldırı olduğunu açıkladı. Halbuki Türkler, radikal akımların dışında, Alman kanunlarına saygılı yaşayan insanlardır. Neo-Nazi ve İslamofobik saldırılarda kaç Türk feci şekilde yanarak hayatını kaybetti?!
Selefiyeci-terörist saldırılarla İslamofobik hareketlerin birbirini körüklediğini herkes görmelidir.
Bu yüzden bilhassa Batı’daki Müslümanların hayatı zorlaşıyor. Paris katliamından sonra artırılacak güvenlik tedbirleri de yine en çok Müslümanları sıkıntıya sokacak.
Bu noktada Müslümanlar, sadece İslamofobikleri eleştirmekle kalmamalı... Taliban’ların, El Kaide’lerin, Boko Haram’ların, IŞİD’lerin vahşi eylemlerini kınamakla da kalmamalı, onları böyle davranışlara iten “cihadizm” anlayışını da eleştirmelidir.
Müslümanlar ve Batılılar ya karşılıklı hoşgörü ve anlayış içinde yaşayacaklar veya karşılıklı husumetlerle felaketleri körükleyecekler. Önce herkes bir sakinleşmeli.

Yazarın Tüm Yazıları