Kemeraltı’na çuvaldız

DEĞERLER keşfedilmeye muhtaçsa takdirin gecikmesi normaldir. Kemeraltı’ndan söz ediyoruz. 8-9 bin esnafı ile 240 hektara yayılmış tarihi çarşımız. 2020 yılında, Basmane, Kadifekale, Eski Smyra, Yeşilova ve Yassıtepe höyükleri ile birlikte Kemeraltı Çarşı’sı UNESCO Dünya Mirası geçici listesine alınmıştı. Kalıcı listeye dahil olmak için bu yıl Kültür ve Turizm Bakanlığı “Tarihi Liman Kentimiz” yerine İznik’i tercih etti. Belki de çeki düzen verme adına iyi oldu.Tabii ki arkeolojik höyüklerimiz için tıpkı Bergama ve Efes’te olduğu gibi ilave bir düzenlemeye gerek yok.

Haberin Devamı


Ama Kemeraltı, dünya vitrinine çıkartılırsa, zannedilmesin ki Barcelona ve Napoli gibi yabancı turistin hayran olacağı bir etki yaratır. Az sayıda tarihi binaların restorasyonu, genele yakın harap halleri ortadan kaldırmaya yetmiyor. Esnafına özeleştirisel bir gözle bakıldığında otantik değerlerini koruyan ve sayıları giderek azalmış olanlar bir yana, geriye kalanların “aşırı vasatlığı” bu çarşının acı gerçeğidir.
Ucuz tekstil ürünlerinin yollara taşılarak çığırtkanlarla satıldığı, fişin faturanın hak getire olduğu, akşam karanlığı çökünce ıssız ve ürkütücü bir havaya bürünen, bir UNESCO adayından söz ediyoruz. Üst ve orta gelirliler nezdinde cazibesini çoktan kaybetmiş, kuru kalabalıkların esnafını memnuniyetsiz kıldığı, lezzetli olmalarının kifayet ettiğini zannettiğimiz lokantalarıyla, Kemeraltı nasıl “dünya mirası” olabilir? “Tarihi Liman Kenti” derken, sosyologların raporlarıyla Kemeraltı ve yöresi bu kentin “çöküntü” alanıdır. Buraları kentimize gelmiş Güneydoğulu, Suriyeli, Afgan nüfusun ilk durağı ve ilk fırsatta terk ettiği yerlerdir.
Tabii ki, bu denli bir ümitsiz bir vaka değildir Kemeraltı. Ancak daha alınacak çok mesafesi vardır. Öncelikli olarak bu yerlere “gençliğin” ekilmesi elzem görünüyor. Onların enerjisi, pekâlâ “öğrenci yurtları” yatırımları ile Kemeraltı’na hareket getirebilir. Kemeraltı’nın geceleri de yaşayan bir yer haline getirilmesi son derece önemli. Tıpkı Urla, Alaçatı gibi sanat sokakları, kaliteli yeme-içme mekânları, kafeleri ile ışıl ışıl bir tarihi alan bir “Eski Şehir” hüviyetine büründürülmelidir. Kemeraltı’nın içinde yaşayan özel zanaat sahipleri bu sayede değerini bulur, otantik kimlik tarihi çarşıya bambaşka bir kıymet katar. Hele, Agora ve kısa bir süre sonra ortaya çıkartılacak tiyatrosu apayrı bir cazibe merkezi olacaktır.
Kemeraltı çarşısı; Valilik, Belediye ve Tarkem gibi kurumların katkısıyla rehabilite edildikçe, tarihi ibadethaneleri ile inanç turizmi yönünden de, bir çekim merkezi olmaya adaydır. Bu bölge, herkesin farkına vardığı gibi, bu kentin jokeridir ve çok özel bir mücevherdir. Eğlencenin, gastronominin, cep sinemaları, tiyatroları ile kültürün yoğunlaştığı Kemeraltı geç kalmış bir kent odağıdır.

 

Haberin Devamı

ARTIK SERT SONBAHAR ZAMANI

Haberin Devamı

İZMİR’de “Yaz” büyük bir heyecanla karşılanır. “Çoraplara itiraz” mayıs ayında başlamıştır bile. Nedense çekmiş, küçülmüş olsa bile eski t-shirtler, hafif ısınan havaya rağmen hemen tedavüle sokulur. “Karpuz kabuğu” beklenmeden denize girmek marifet bellenir.
Derken; haziran, temmuz, ağustos... doyasıya bir yaz yaşanır. Hani arada sıcaklıklar hafif azalsa, “bu sene kış çok geç gelecekmiş” diye mutlandırma tevatürleri yayılır. Eylül, sonun başlangıcı olsa da, mümkün değil güzel havaların bitişi ona yakıştırılmaz. “Deniz mutlaka durulacaktır, zaten daha sıcaktır, sayfiyeler gerçek sahiplerine kalacak, üstelik balık bollaşacaktır.”
Ama heyhat, artık geceleri, ince de olsa hırkasız oturmak ısırmaya başlamıştır. “Tam öğlen vakti yine pek bir sıcak”, “Hem bizler 29 Ekim’lerde bile denize girmez miydik?”
Derken eylül de biter. Kış ağırlığını hissettirmeye başlamıştır. Deniz rengi bile bir başka mavidir. Ürperterek köpürmektedir ve gelecek bahara kadar izin dilekçesi çoktan verilmiştir. Hala ısrarını sürdüren çılgınlar artık doktorlara havaledir. Esasında denir ki sonbahar ve kış hüzünlüdür. Ekim için, mümkün değil, bu durumu kabullenemeyiz.
Bu yıl Cumhuriyetin 99. yılını kutlayacağız. Gelecek yıl bir “şölen yıldönümü” olacak. Demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla işleyeceği sonbaharlara, sadece bu sebeple asla laf söylemememiz gerekiyor.

Yazarın Tüm Yazıları