Yeni dünya düzeninde hareketsizlik öldürüyor

Doç. Dr. Erkut Tutkun, teknolojinin yaygın olarak kullanıldığı yeni dünya düzeninde hareket etmeyi parmak ucuna indirgediğimize dikkat çekerek, “Sağlık, kaliteli yaşamın olmazsa olmazı ise egzersizin de bir yaşam tarzı olduğunu aklımıza kazımak zorundayız. Çünkü hareketsizlik bizleri her geçen gün öldürüyor,” dedi. Doç.Dr. Tutkun ayrıca vücut yapımızı fit görünmek adı altında mucize teknikler, reçeteler peşinde koşarak kendi ellerimizle bozduğumuzun altını çizerken, sağlıklı bir yaşam hedeflerken sağlık arayan bireylere dönüşebileceğimiz uyarısında bulundu.

Haberin Devamı

 

Yeni dünya düzeninde hareketsizlik öldürüyor

Uludağ Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Doç.Dr. Erkut Tutkun ile yakın zamanda okuyucusuyla buluşan “Doğru Sağlık” kitabı hakkında bilgi almak için bir araya geldik. Röportajımızda egzersiz ve beslenme alışkanlıklarında şehir efsanesine dönen çok fazla yanlış bilgi olduğunu anlatan Tutkun, kitap içeriğinde sağlıklı bir yaşam için doğru yaklaşımları ve kavramları bir araya getirmeyi hedeflediklerini belirtti.

Doğru Sağlık kitabı nasıl hayat buldu, içeriğini nasıl oluşturdunuz?

Bilmemiz gereken tek şey bizlerin hareket etmek ve beslenmek üzere kodlanmış olduğumuzdur. Ancak herkes mucizelerin peşine düşmüş durumda. Doğru sağlık; doğru egzersiz ve doğru beslenme ile mümkündür. Kitabın doğuşu da pandemi süreciyle başladı. Dr. Gizem Köse ile birlikte bilgi havuzumuzu değerlendirmek istedik. Ben egzersiz boyutunu, Gizem Hoca da beslenme boyutunu ele aldı. Bildiğiniz doğruları (!), şüphe ettiğiniz ya da yetersiz bulduğunuz bilgileri, takip ettiğiniz uzmanların söyleşilerini dinlerken, aklınızda oluşan soruları tespit edip; farklı yaklaşımları ve olması gerekenleri paylaştık. Beslenme, egzersiz ve spor hakkındaki şehir efsanelerini de ele aldık. “Gerçekten böyle miymiş?” cümlesini kurdurabiliyorsak başarmışız demektir. Çünkü bu soruyu sordurmak bir başlangıç, ondan sonraki aşamalar daha önemli zaten.

Haberin Devamı

Kendimizi neye inandırdık, gerçek olan nedir peki?

Yeni dünya düzeninde hareketsizlik öldürüyor

Vücut hareketleri yerine işaret parmağıyla kontrol edilen sanal bir dünya başlangıçta çok cezbedici görünse de; geçmiş insanın yaşam biçimi, ömrü ve sağlığı günümüz insanıyla karşılaştırıldığında, modern hayat bizlerden çok şey alıp götürmüşe benziyor. Beynimiz ve vücudumuz bu durumdan hiç hoşnut değil! Nasıl mı anlayacağız? Akşam eve döndüğünüzde yorgunluktan bitmiş, sanki dayak yemiş gibi mi hissediyorsunuz? İşe gitsem de dinlensem der gibi misiniz? Beyniniz sizinle konuşmuş! Yorgunluk, mide sancıları, şişkinlik, bıkkınlık ağrı vb. tüm sinyalleri göndermiş. Daha nasıl konuşmasını bekliyorsunuz ki? Bir yandan da hala “hiç zamanım yok” masallarını kendimize anlatmaya devam ediyoruz. Ölmek için neden bu kadar aceleciyiz? Aklımızın sadece hastaneye gidince başına gelmesi nasıl bir çelişkidir? Bu nedenle egzersizin bir yaşam tarzı olduğunu aklımıza kazımak zorundayız. Çünkü hareketsizlik bizleri her geçen gün öldürüyor. Teknolojiyi yaygın olarak kullanan ülkelerdeki erken ölüm oranları inanın hiç iç açıcı değil!

Haberin Devamı

SPOR VE EGZERSİZ KARIŞTIRILIYOR

Spor profesyonelce yapılan, düzenli antrenman gerektiren, artan bir ivmeyle başarı kazanmaya yönelik bir eylemdir. Dolayısıyla elinize çantanızı alıp, spora gidiyorum cümlesini kurmak doğru değildir. Fiziksel aktivite genel anlamıyla günlük yaşam hareketleridir ve ev işleri, bahçe işleri, yürümek gibi çoğu hafif yoğunlukta sayılır. Düzenli bir plan içermez ama gün içinde rutinlerimiz içinde yer alan fiziksel aktiviteleri geliştirebiliriz. Örneğin asansöre binmeyip, merdivenleri kullanmaya başlamamız sağlığımıza olumlu etki edecektir. Fiziksel aktivitelerin gerçek anlamda ‘egzersiz’ olarak algılanabilmesi için düzenli olarak (haftada en az 3 defa, 40-45 dakika) uygulanması tavsiye edilir. Ne zaman hareket etmediğiniz günü kendinize psikolojik olarak dert edindiyseniz siz o zaman egzersiz yapıyorsunuz demektir.

Haberin Devamı

HAREKET ETMENİN AMACINDAN UZAKLAŞTIK

Yeni dünya düzeninde hareketsizlik öldürüyor

Egzersiz yapmanın yaşı ve zamanı var mıdır?

Yaş ve çevreyle ilişkili olarak; egzersizin yapılması ve şekli konusunda, toplumumuzda genellikle “Bu yaştan sonra spor mu yapılır?” gibi yorumlarla karşılaşılabilir. Ancak her yaşa uygun bir aktivite mutlaka vardır. Sahip olduğumuz vücut yapısının korunması, hatta geliştirilmesi için, öncelikle sağlık kontrollerinden geçmek şartıyla, düzenli aralıklarla egzersiz yapılması gerekir. Bunun dengeli, yeterli ve mevsimine uygun doğal beslenme ile desteklenmesi de çok önemlidir. Herkesin bilinçli, programlı, düzeyli ama yarışmadan egzersiz yapmaya ihtiyacı var. Düzenli demek istikrar demektir. Bir hafta aktif olup 1 -2 hafta dinlenmek olmamalı. Egzersiz hakkında sık sık tekrarlanan en büyük yanlış da kalori yakma aracı olarak görülmesidir. Bu algılama biçimi, egzersizi amacından uzaklaştırıyor, araya ticari beklentiler ve malzemeleri sokuyor.

Haberin Devamı

KENDİNİZE ZAMAN TANIYIN

Bahsettiğiniz düzenli egzersiz bilincine sahip miyiz peki?

Biz, sabahtan akşama kadar keyif içinde yemek yiyoruz, sonra televizyonda gördüğümüz fit bir vücut ile yürümeye karar veriyoruz. Ama o vücuda üç günde sahip olunmayacağına inanmak zorundayız. Bu bilinci sanırım spor insanları olarak oluşturamıyoruz? Çünkü hala günümüzde egzersiz denilince akla tek gelen şey şu; belli miktarda parayı vereceğiz, salona gideceğiz, en iyi markaları giyeceğiz ve aynanın karşısında selfie yapacağız! Hem profesyonel destek almıyoruz hem de kaçak bilgilerin peşinde koşuyoruz. Sonrası ölüm, daha ötesi yok. 40 yıldır bir şey yapmadınız, son bir hafta pantolonun içine girmek için mi bu kadar uğraşıyorsunuz. Giremeyeceksiniz! Ya da mide ameliyatı mı geçireceksiniz yapmayın! Egzersiz için zamana ihtiyacımız var. Toprağa bir tohum ektiğimizde bir domates için altı ay bekliyoruz, domates kadar değeriniz yok mu? Kendinize bu zamanı neden vermiyorsunuz?

Haberin Devamı

BEDENİMİZİ TANIYOR MUYUZ?

Nereden başlayacağına emin olmayan kişiler için önerileriniz nedir?

Sorulması gereken ilk soru şu; bedenimizi tanıyor muyuz? Ciddi bir sağlık kontrolünden geçtik mi? Kalbimiz nasıl, hormonlarımız ne düzeyde? Temel anlamda bir doktor bize orta seviyede hareket edebilirsin dedi mi? Kişiye özel egzersiz önerileri için de uzman spor eğitmenlerine danışmak en doğrusu olacaktır. Başlangıç olarak her yaş grubunun rahatça yapabileceği en önemli ve en uygun fiziksel aktivite; doğru zamanda, doğru yerde, doğru kıyafetle yapılan yürüyüştür. Araçların olduğu yerlere değil doğaya, parka gidelim. İlk olarak minimum 30-45 dakika arasında bir parametre koyup, yavaş yavaş artırmak gerekiyor. Doğru tempoyu da çok basit şekilde ayarlayabilirsiniz. Yürürken ya da hafif tempoda koşarken şarkı mırıldanırken, konuşuyorken nefessiz kalmıyorsanız doğru tempodasınız demektir. Beynimizi dinlemeyi ihmal etmeyelim. O bize metabolik ikazlara uyarılarını zaten yapacaktır. Sağlık için hareket ederken kendi elimizle sağlığımızı bozmayalım.

NEFES ALIP VERMEYİ BİLMİYORUZ

Yeni dünya düzeninde hareketsizlik öldürüyor

Doğru nefes almayı biliyor muyuz?

Yürürken, bir iş yaparken, telefonla konuşurken nefes nefese kaldığınızı fark ediyor musunuz? Çoğumuz egzersiz yaparken de bir iş yaparken de nefesimizi tutmak eğilimindeyiz. Doğru olan sağlıklı bir burundan nefes alıp, ağızdan vermektir. Değilse hem ağızdan hem burundan nefes almakta sakınca yoktur. Birçok insanın nefes alışverişi yüzeysel ve çabuk olduğu için sindirim sisteminden, kalp hastalıklarına birçok hastalığın oluşumuna neden oluyor. Egzersiz sırasında ise vücudun oksijen ihtiyacı artar. Göğüs solunumu ile karın (diyafram) solunumu arasındaki farkı bilmek gerekiyor. Çok sayıda nefes egzersizi ve yapılış yöntemleri mevcut ancak altın kural yoktur. Siz kendinize ait doğru nefes ritmini bulmak zorundasınız

ÇOCUKLARIMIZA İHANET EDİYORUZ

Türkiye’de obezite ile ilgili rakamlar çok ciddi rakamlara ulaştı. Eskiden bilgisayarın başından kaldırmaya çalışıyorduk şimdi bilgisayarın başına geçsin diye uğraşıyoruz. Bir de önüne yiyecekleri yığıyoruz ki konfora da alışsın hiç hareket etmek istemesin. Veliler olarak çocuklarımıza ihanet ediyoruz. En fazla hareket etmesi gereken dönemde çocuklarımızı sınavlarla dolu bir hayatla boğuşturmak zorunda kalıyoruz. Bu bizim doğamıza aykırı. Çocuklarımıza özellikle okul öncesi dönemde de hareket etme bilincini, sokak oyunlarını unutturduk. Hiç ağaca çıkmadan, düşmeden, canları yanmadan oynamalarını istiyoruz. Şimdiki çocuklar düz yolda yürümeyi unutacak hale geldiler neredeyse.

BİLİNÇLİ BEDEN SAĞLIĞI SUNUYORUZ

Profesyonel sporcu olmak isteyen çocuklar için ailelere öneriniz nedir?

Öncelikle çocuk hareket etmeyi sevmeli diyoruz. Ekip arkadaşlarımla birlikte ne yaptığımızı anlatırsam; öncelikle genetik alt yapısına bakıyoruz. Sonuçlarla diyet kontrolü, psikolojik destek, saha testleriyle birlikte çocuğa uzun vadeli bir eğitim vermeye çalışıyoruz. Bu eğitimde hangi bölgemizde neyin eksikliği ya da fazlalığı var, neyi daha iyi rehabilite edebiliriz, düzenleyebiliriz kısmına bakıp, aylık bir çalışma programıyla beraber çocuğa ilgili duyduğu spor branşıyla ilgili bir yaklaşım sunuyoruz. Ama hiçbirinden Messi ya da Ronaldo yaratmaya çalışmıyoruz! Sadece farkındalığı yüksek bir antrenman, beslenme, ısınma ve soğuma hareketleri, bilinçli beden sağlığı sağlıyoruz. Genel olarak yapılan en büyük hatayı söylersem; büyüklere yapılan antrenmanların yarısının çocuklara yaptığımızda çocuk antrenmanı yaptığımızı zannediyoruz. Tamamen saçmalık olduğunu söylemem gerekiyor!

EKONOMİYLE GOL ARASINDA SIKIŞTIK

Profesyonel spordan bahsetmişken Bursa’daki spor aktiviteleri ve potansiyelini de kısaca değerlendirmenizi istesem?

Bizim spor bakışımız ekonomiyle gol arasında sıkışıp kalmış durumda. Evet, futbolun gücü ve cazibesi çok yüksek. Diğer branşlara baktığımızda cazibe merkezi olamadılar, belirli bir kitlenin de dışına çıkmaları çok zor. Ancak dünya değişiyor artık; gençler artık benim sevdiğim sporu yapmak zorunda değiller. Adrenalin dolu sporlara belki çılgınlık diyoruz ama yaratıcılığa, üretime bakmak gerekiyor. Bursa da hem dağa hem denize sahip bir şehir, ancak büyük söylemler yerine artık dağda ve denizde ne yapılacağını konuşmanın vakti gelmedi mi? Sadece senede birkaç hafta gençlik kampları, yaz kursları düzenleyerek spor şehri olunmuyor. Sürdürülebilir olması gerekiyor. Baktığınızda Türkiye’nin en şanslı şehri; ama nerede şehrin ayrıcalıkları? Tek başarı Bursaspor’a endekslenemez. Alttakilerin varlığı güçlenmediği için, Bursaspor da Bursa’ya yeteri kadar malzeme çıkaramıyor. Özetle; biz dünyanın en yetenekli kitlesine sahip bir ülkeyiz ama onlar da farkında değil bizde! Çocuklarımızı hep tesadüfen birilerinin keşfetmesini bekliyoruz. Yetenek bulunduğunda onu da zaten Avrupa’ya kaptırıyoruz!

Yazarın Tüm Yazıları