‘Bir Türk Masalı’yla hem geleneğe hem geleceğe dönüş

Uzun süredir oyunculuğa ara veren Toprak Sergen, yapımcısı, yönetmeni ve senaristi olduğu fantastik bir yapım olan ‘Bir Türk Masalı’ sinema filmi ile izleyicilerine yeniden ‘merhaba’ dedi. Çok yönlülüğü ve farklı deneyimleriyle kendine her zaman renkli bir dünya kurmayı başaran sanatçı, bu kez bizimle yarattığı masal dünyasını paylaşıyor. Sergen, “Günümüzde de insanların kaderlerini yaptıkları iyi ya da kötü hareketler belirlemiyor mu?” diyerek bir anlamda masalların hayatımızın ayrılmaz bir parçası olduğuna da dikkat çekiyor.

Haberin Devamı

‘Bir Türk Masalı’yla hem geleneğe hem geleceğe dönüş

Fotoğraf: Zeynel Abidin Ağgül

En son yedi yıl önce doğada kurduğu hayatı üzerine sohbet ettiğimiz oyuncu Toprak Sergen ile bu kez kendisi için de bir ilk olan sinema filmini konuşmak üzere bir araya geldik. Sergen, röportajımızda “Elli yıldır masal geleneğinden kopan Türk sinemasında, kendi köklerimiz olan masalları insanlara yeniden hatırlatmak istiyorum” derken özünde iyilik, sevgi, paylaşım, sabır gibi öğretileri barındıran filmini Adile Naşit ve Barış Manço’ya adadığını da belirtti.
Uzun bir aradan sonra tekrar setlere döndünüz. Mutluluk ülkesinde geçen fantastik bir yapım olarak nitelendirilen Bir Türk Masalı filmi ile karşımıza hem yönetmen hem senarist hem de oyuncu olarak çıktınız. Sizin için de bir ilk sanırım?
Benim için bir ilk ama umarım son olmayacak. Hepsini iç içe yürütüp yapabilmek bir tür İsviçre çakısı olmayı gerektiriyor (gülerek). Bu da hoşuma giden bir özellik aslında.
Yarım asır gibi uzun bir zaman sonra Türk sinemasına yeniden bir masal filmi kazandırma isteğinizin altında hangi sebepler yatıyor?
Türk masalları Ankara Üniversitesi Dil Tarih’te yönetmenlik okurken yüksek lisans tezlerimden biriydi. Ta o dönemden beri çeşitli versiyonlarıyla üzerine çalışmıştık. Bir tiyatro oyunu da yapmıştım, radyo oyununa da dönüştürmüştüm. Ve gördüm ki masallar gerçekten çok müthiş bir kaynak. Herkesin tanıyıp, bilmesi gerekiyor masallarımızı. Biraz aslında o fikirden yola çıktım. Zaten bir film yapmak istiyordum. Acaba ne olur diye çok uzun boylu düşünmenin de anlamı yoktu. Sonuçta Bir Türk Masalı filmi ortaya çıktı.

Haberin Devamı

MASALLAR EVRENSEL BİR DİL

Filmde her masaldaki gibi iyinin ve kötünün olduğu, padişahın, peri kızının bulunduğu bir dünya yarattınız. Öte yandan filmin farklı ve evrensel olmasını hangi öğeler sağlıyor?
Film; yeniden uyarlama bir masal değil, tamamen sıfırdan yazılan ve yazılırken Anadolu coğrafyasının öğelerini işin merkezine alan bir masal. Arada tek tük filmler olsa da Yeşilçam sinemasının en son masalını yaklaşık 50 yıl önce çektiği ve dünya sinemasının bile büyük bütçelerle Anadolu hikayelerine yöneldiği düşünüldüğünde filmin önemi bir kat daha artıyor. Aslında filmin farkı bence şurada; tüm dünyada masalları uyguluyorlar, çok ciddi filmler çekiliyor, pek çok örnek var ama biz masal geleneğinden kopmuşuz. Ben de bizim kendi köklerimiz olan masalları insanlara hatırlatmanın yanı sıra, masallar üzerinden film yapmanın kendi başına evrensel bir dil olduğunu, bütün dünyanın masallarla birbirini algılayabildiğini bir anlamda kanıtlamak istedim diyebilirim. Evet masal kodları her zaman her yerde birbirine çok yakın ancak günümüzde de insanların kaderlerini yaptıkları iyi ya da kötü hareketler belirlemiyor mu? Bir anlamda da bunu anlatıyoruz öykünün özünde.

Haberin Devamı

‘Bir Türk Masalı’yla hem geleneğe hem geleceğe dönüşADİLE NAŞİT VE BARIŞ MANÇO’YA ADADIM

Günümüz dünyasında masalların devam etmesini hangi anlamda önemsiyorsunuz?
Aslında masallar her dönemde var. Ülkemiz özelinde konuşursak belki de en çok unutulduğu dönem bu periyotlardı diyebilirim. Bu yüzden önemsiyorum bu konuyu. Üstelik masallar bizim çocukluğumuzda Adile Naşit’in televizyondaki Uykudan Öncesi’nden tut, masal kitaplarımıza kadar hatta izlediğimiz çizgi dizilerden filmlere kadar hayatımızın bir parçasıydı. Sonradan üstünü bir toprakla örttüler ben de o toprağı kaldırmaya çalışıyorum (gülerek).
Filmi Adile Naşit, Barış Manço gibi ustalara adamanızın altında nasıl bir özlem var?
Laf lafı açıyor, sorunun cevabı da kendi içinde bir önceki soruda devam ediyor. İkisi de benim çok değer verdiğim insanlar, ikisi de çok özeller. Üstelik film sinema ve müzik dünyasındaki diğer bütün ustalarımıza da adanmış durumda. Tatlılıklarıyla, sevimlilikleriyle, bize öğrettikleri şeylerle hayata bakış açılarıyla, pozitif enerjileriyle, üretkenlikleriyle, ekip çalışmasına yatkın olmalarıyla da özellikle o ikiliye adandı.

Haberin Devamı

‘Bir Türk Masalı’yla hem geleneğe hem geleceğe dönüşAİLE FİLMİ OLSUN İSTEDİK

‘Sıfır cinsellik, sıfır küfür ve sıfır şiddet’ kısmına da özellikle dikkat çekiyorsunuz? Bu bir mesaj mı?
Evet bu bir mesaj! (gülerek) Çünkü çoğunlukla filmlere baktığımızda ya artı 8 ya artı 13, illa ki olayın içinde bir şekilde cinsellik ya da şiddet, küfür oluyor. Ha olmasın da demiyorum! Herkesin kendi üretimidir saygı duyuyorum ama biz herkesin birlikte izleyebileceği bir aile filmi olsun istedik. Ve içinde bu tip unsurlar yerine iyilik, güzellik, mutluluk, sevgi, paylaşım, enerji, sabır, kötülüğe karşı dayanma gücü, azim, irade gibi kavramları bu perspektiften anlatmaya çalıştık.
Filmde yeni nesil birçok oyuncu ile birlikte Yeşilçam sinemasının usta isimleri de var. Nasıl bir set süreci yaşadınız?
Bir aya yakın bir sürede 2 bin 200 km yol yaptık. Başlı başına bu bile bir şey! Post prodüksiyonuyla pre prodüksiyonuyla çok uzun bir periyot oldu. Zaten işin içine pandemi de girmiş olduğu için kat kat uzamış oldu. Ama bence yapılan her işin bir hikayesi var. Ve bir şeyin uzun sürmesi onun adına kötü bir şey değil bence. Pişiyor, demleniyor, yeni perspektifler üzerine ekleniyor. Tekrar düşünebiliyorsun. Bu aşamalardan sonrasında şimdi izleyicinin karşısında Bir Türk Masalı. Ve tabii dahası benim de ilk deneyimimdi. Pek çok kariyerli benden büyük oyuncularla çalışmak benim için çok büyük bir mutluluk. Aslında bizim film 1’den 100’e kadar yaş kuşağını öneriyoruz. Çünkü neredeyse oyuncularımız ve ekipte de 1 yaşından neredeyse 100 yaşına kadar herkes var (gülerek).

Haberin Devamı

BAL ARISI GİBİYİM!

Örnek aldığınız ustalarınızı sorsam? Hangi özellikleri ile sizi etkilediler?
Aslında o kadar çok üst düzeyde performansçı var ki hem bizim ülkemizde hem dünyada. Oyunculuk biçiminden hayata bakış açılarına, anlattıkları şeylerden tut rolü yorumlamalarından, içerde buldukları ipuçlarıyla insanlara gösterdikleri karakterlerdeki zekâ parıltılarına kadar etkilendiğim çok fazla insan var. Her birinin özelliklerini bal arısı gibi almaya ve dağıtmaya çalışıyorum.

HER ŞEYİ BAŞTAN CEBİNDE TUTMAK EN İYİSİ

Seslendirme sanatçılığı, tiyatro, müzik, dans, spor hayatınızda hep vardı. Çok yönlü olmak size neler kazandırdı?
Çok yönlü olmak dekatloncu bir atlet olmak, yani 10 ayrı kategoride atletizm sporuyla uğraşmak gibi. Bu bütün parçacıkların bir araya gelirken ki bağlantı noktalarının ne olduğunu anlaman açısından çok yararlı bence. Dahası spor ve dans zaten bir oyuncuda bence olması gereken şeyler. En azından bir tane disiplinde iyi olmak gerekiyor. Yakın dövüşle ilgili de çalışıyorum çok uzun zamandır. Onun da aynı şekilde oyunculuğa çok yararlı olduğunu düşünüyorum. Günün birinde bunlar senden istenebilir ama senin bunlara hazır olman gerekiyor. Çünkü bizde ön hazırlık süreci çok uzun olmadığı için ona yarattığın konsantrasyon ile bütüne yarattığın konsantrasyon arasında kaymalar olduğu anda bence bütünü yakalayamayabilirsin. O yüzden her şeyi önceden cebinde tutmak en iyisi.

Haberin Devamı

ANDA KALMAK ÇOK ÖNEMLİ

Oyunculukta sizin için önemli olan şeyleri nasıl sıralarsınız? Siz ne görmek istersin karşınızdaki kişide?
Bence en önemli unsurlardan biri anda kalabilmek. Çünkü karşındaki oynadığın kişinin enerjisine göre senin de enerjin değişiyor. Eğer bir monolog değilse o sahne. Mutlaka etkileşime girerek oynuyorsun. Evet sinemanın tekniği çok daha farklı, mekâna yönelik ve çok fazla tekrarlı çekilen bir iş olduğu için bütün parçacıklarda aynı konsantrasyonu sağlaman gerekiyor. Aslında hem rolü oynarken anda kalıp o rolün karakterinin tepkilerini vermeye çalışıp hem de bir yandan ekiple senkronize çalışabilmek kolay olmayan bir şey. Ama bu oluşunca da iyi sonuçlar ortaya çıkıyor. Bir de her zaman şunu yapmaya çalışıyorum; herhangi bir rolü ele alalım, ‘Nasıl oynanır, böyle oynanır. Peki başka nasıl oynanır? Böyle oynanır mı acaba? Böyle oynanırsa neler çıkar karşıma?’ diye düşüne düşüne, ipuçlarını entegre ede ede, rolün üstüne deseni işleyip en sonunda bir resmin çıkması gibi üretmeye çalışıyorum.

‘Bir Türk Masalı’yla hem geleneğe hem geleceğe dönüşKÖTÜ KARAKTER DE OLSA İZLEYİCİ EMPATİ KURABİLDİ

Uzun bir aradan sonra seyirciyi şaşırtan bir karakterle TV dünyasına güçlü bir geri dönüş yaptınız. Alpaslan Büyük Selçuklu dizisindeki Bizans tekfuru Kekavmanos karakteri kötü olmasına rağmen seyirci tarafından sevildi de. Nasıl hazırlandınız bu role?
Dünya üzerindeki bütün epik dramalarda bir karşı karakterle yani bir anlamda seyircinin izlediği cephenin karşı cephesinde kaldığı için kötü adamla karşılaşıyoruz. Bu çok bilindik, tarihte hep olan bir kalıp. Ama o ekstra bir şey sağlamıyor. Onun üstüne başka şeyler eklemek gerekiyor ki izleyicinin ilgisi o role dönsün ve bir şekilde empati kurmaya çalışsın. Bu rol karakter özellikleri doğrultusunda çok sevildi diye düşünüyorum. Sadece höt höt bir kötü adamdansa komik ve ne zaman ne yapacağı hiç belli olmayan, tepkilerinin aşırı olduğu, ilginç ve de eğlenceli bir karaktere dönüştü. Böyle olunca da izleyici takip edip eğlenmeye başladı. Hatta onun gibi “Güzeeel” demem dünyada pek çok yerde tekrarlandı ve viral videoları oluştu tabii bu da çok güzeel (gülerek). En önemlisi küçücük bızdıklar bu karakteri sevdiyse - ki zordur epik drama oynarken bunun oluşması - ama harikulade ve yetenekli ekip arkadaşlarımla birlikte bu tam oldu sanki (gülerek).

FARKLI DENEYİMLERLE TEKDÜZELİKTEN KURTULUYORUM!

Ara verdiğin süreçte dünyayı dolaştın, Dalyan’da uluslararası organik sertifikalı bir çiftlik kurdun. Şimdi geriye dönüp baktığında iyi kilerin neler? Keşkelerin oldu mu?
Hayatımda hiçbir zaman keşke demiyorum. Bu bir prensip çünkü keşkenin hiçbir yararı yok. Onu yaşanmış, bitmiş, tamamlanmış bir deneyim olarak beynimizin bir yerlerine atıp, benzer kötü bir durumla karşılaştığımızda bir önceki yaşananları hatırlayıp doğruyu uygulamak bizim yapabileceğimiz bir şey. O yüzden hayatta bol miktarda iyi kilerim var. Farklı farklı şeyler yapıyorsun. Yeni şeyler öğreniyorsun. Yeni dünyaların içine giriyorsun. Kendini tanıyorsun. Ve farklı çizgileri, renkleri, insanlara göstermeye çalışıyorsun. Bir anlamda tekdüzelikten kurtulmaya çalışmak gibi bir şey bu.
Bir Türk Masalı’nın devamı gelecek mi? Dijital platformlarla ilgili çalışmalar, farklı projeler var mı?
Bir Türk Masalı’nın çizgi versiyonu üzerine çalışıyoruz şu anda. Bakalım onu zaman gösterecek. Bu filmin kaderi belli olsun önce. Ondan sonrasında tabii ki devam etmek istiyorum. Dijitalle ilgili de hemen yakında TRT Dijital’in açılış işlerinden biri var, ona başlıyorum. O da hem fantastik süper kahramanlı hem de geçmişten ama günümüzde yaşanan bir tür Marvel evreninin bizim dünyamıza yansımış kısmı gibi. Onu da merakla bekliyorum. Türkiye’nin pek çok yerinde çekilecek bir şey. Her şeyi zaman gösterecek. Biraz zamana ve ülkenin şartlarına bağlıyız. Herkesi sevgiyle saygıyla selamlıyorum. İyilikler güzellikler bizi bulsun. En iyisi en güzeli olsun.

Yazarın Tüm Yazıları