KHK’lı korgeneral göreve iade davasını kazanınca...

Kendisi hakkında bilgi edinmek üzere bilgisayarınızda arama yaptığınızda, ismine ve fotoğrafına muhtelif haber linklerinde 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden iki gün sonra “Bursa İnegöl’de Köftecide Yakalanan Darbeci General” başlığı altında rastlayabilirsiniz.

Haberin Devamı

Bu kişi, kalkışma sırasında korgeneral rütbesiyle İstanbul’da Üçüncü Kolordu Komutanı olarak görev yapmakta olan ve hadise üzerine tatilini kesip eşiyle birlikte İstanbul’a dönerken gözaltına alınan Erdal Öztürk’tür.

Açık kaynaklarda yapacağınız bu araştırmada, kendisinin polis tarafından İnegöl’de gözaltına alınıp tutuklanmasından sonra, o dönemde çıkartılan bir Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile rütbesi alınarak ordudan atıldığını ve 14 ayı aşkın bir süre hapis yattığını da okuyabilirsiniz.

Erdal Öztürk’e “Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme” ve “Darbeye teşebbüs” suçlamaları yöneltilmiştir.

Gelgelelim, aynı araştırma Öztürk’ün birinci derece mahkemede görülen yargılamasında 2019 yılında beraat ettiğini, bunu izleyen süreçte beraat kararının önce istinaf ardından temyiz aşamalarında onandığını da ortaya çıkartacaktır.

Haberin Devamı

Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi’nin onama kararını 18 Haziran 2020 tarihinde alması ve birinci derece mahkemenin buna katılması ile birlikte, Türk yargısının Öztürk hakkındaki kararı 13 Ekim 2020 tarihinde kesinleşmiştir.

Kesinleşmiş yargı kararı çerçevesinde, Öztürk, artık kendisine yüklenen darbecilik suçlamasından beraat etmiş, bir başka anlatımla masumiyeti teslim edilmiş bir vatandaştır. Bu durumda 15 Temmuz’dan sonra maruz kaldığı tasarruflar nedeniyle mağdur edildiği anlaşılmıştır.

Ancak geride bıraktığımız iki buçuk yıl içinde hakkındaki yargı kararı uygulanmış değildir.

Nedenine gelirsek...

*

Erdal Öztürk, kesinleşmiş yargı kararına dayanarak mağduriyetinin giderilmesi için Olağanüstü Halk Komisyonu’na başvurmuştur. Başvuruda, KHK ile hakkında verilen kamu görevinden çıkarma tasarrufunun iptal edilmesini talep etmiştir.

Gelin görün ki, OHAL Komisyonu’nun yedi üyesi 19 Ocak 2022 tarihinde oybirliği ile aldıkları bir kararla, kendisinin yargıda beraat ettiğini kabul etmekle birlikte, mahkemeye sunulan iddianamede yöneltilen suçlamaları aynen tekrarlayarak başvuruyu reddetmiştir.

Bu yönüyle baktığımızda, kesinleşmiş yargı kararını tanımayan, yargılama sürecinde zaten çürütülmüş olan suçlamaları geçerli kabul ederek, KHK ile yapılan işlemin doğruluğunu ileri süren bir zihniyet ile karşı karşıyayız.

*

Haberin Devamı

Ardından, Öztürk hakkındaki beraat kararının OHAL komisyonu tarafından geri çevrilmesi tasarrufunun düzeltilmesini sağlamaya dönük bir hukuk mücadelesi başlamıştır. Öztürk, idare mahkemesine başvurarak OHAL Komisyonu kararına karşı yürütmeyi durdurma talebinde bulunmuş, ancak bu başvurusu reddedilmiştir.

Aynı idare mahkemesinin OHAL Komisyonu’nun tasarrufu hakkında daha sonra “esastan” verdiği karar ise farklı bir yönde şekillenmiştir. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi’ne (UYAP) geçen 6 Şubat depreminden bir hafta sonra 13 Şubat tarihinde düşen Ankara 21’inci İdare Mahkemesi kararı Erdal Öztürk lehine çıkmıştır.

Bu kararda, önce Öztürk’ün yapılan yargılamada kendisine yüklenen suçlamalardan beraat ettiği, kararın Yargıtay’dan geçerek kesinleştiği hatırlatılıyor.

Haberin Devamı

Kararda daha sonra davacının 2016 yılında hakkında FETÖ/PDY terör örgütü ile bağlantısı-ilişkisi olduğu yönünde “değerlendirme bulunduğu” gerekçesiyle kamu görevinden çıkartıldığı anlatılıyor. Kararda, buna karşılık, yargılama sürecinde Öztürk hakkında örgüt ile irtibatı ve iltisakına yeterli hukuken kabul edilebilir bir bilgi ve belge bulunmadığı anlaşıldığından, “dava konusu işlemde hukuka uyarlılık bulunmadığı sonucuna varıldığı” belirtiliyor.

Anayasa’nın 125’inci maddesinin son fıkrası İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdürkuralını getiriyor. İdare mahkemesi, bu hükme dayanarak, hukuka aykırılığı saptanan dava konusu işlem nedeniyle Erdal Öztürk’ün “Yoksun kalınan parasal haklarının faiziyle ödenmesine ve özlük haklarının tanınmasına” oybirliği ile karar vermiştir.

*

Haberin Devamı

Öztürk’ün avukatı Ahmet Bilgin, geçen 24 Şubat’ta Milli Savunma Bakanlığı’na başvurarak mahkeme kararı çerçevesinde müvekkilin göreve iadesini, parasal haklarının faizi ile ödenmesini, tam özlük haklarının tanınmasını talep etmiştir.

Milli Savunma Bakanlığı ise 1 Mart tarihinde İdare Mahkemesi’nin Öztürk lehindeki kararını istinaf sürecine taşımıştır. Bakanlık tarafından Ankara Bölge İdare Mahkemesi Başkanlığı’na yapılan istinaf başvurusunda, önce 21. İdare Mahkemesi kararıyla ilgili yürütmeyi durdurma verilmesi, ardından dosyanın esastan incelenerek kararın reddi talep edilmiştir.

Bu arada, Bakanlığın dilekçesine eklenen Kara Kuvvetleri Komutanlığı Personel Dairesi tarafından hazırlanan ve “Gizli” damgası vurulan bir değerlendirmede, Öztürk hakkında aslında yargı sürecinde çürütülmüş olan iddialar büyük ölçüde tekrarlanmıştır.

*

Haberin Devamı

Ankara Bölge İdare Mahkemesi 15’inci İdari Dava Dairesi, geçenlerde aldığı bir ara kararla Genelkurmay Başkanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Ankara Emniyet Müdürlüğü ve Mali Suçları Araştırma Kurulu’na (MASAK) yazı yazarak, Öztürk hakkındaki istinaf başvurusunda dile getirilen iddialarla ilgili bilgi talebinde bulunmuştur.

Altını çizmemiz gereken bir husus, istinaf sürecinde yürütülmeye başlanan bütün bu yazışmaların, aslında daha önceki ceza yargılaması sürecinde zaten yapıldığı için, muhtemelen önemli ölçüde önceki egzersizin bir tekrarı şeklinde geçecek olmasıdır.

Burada ilginç bir nokta daha var. İstinaf mahkemesi, yürütmenin durdurulması isteminin bu ara karara cevap alındıktan ya da ara karara 30 günlük cevap verme süresi geçtikten sonra incelenmesini kararlaştırmıştır.

Geçen 28 Mart’ta alınan bu kararın UYAP üzerinden tebligatı 13 Nisan’da yapılmıştır. Bu tarihte işlemeye başlayan otuz günlük cevap süresi, 14 Mayıs’ın hemen öncesine denk düşüyor. Bir başka deyişle, seçimden sonraki bir zamanda bakılacaktır bu başvuruya.

*

Bütün bu süreçte dikkat çekici olan, yargıda kesinleşmiş bir kararın uygulanabilmesinin, OHAL Komisyonu tarafından reddedilmesi üzerine, yeniden uzun bir hukuk serüveninin konusu haline gelerek kilitlenmesidir.

Meselenin düşündürücü bir tarafı, OHAL Komisyonu’nun faaliyetlerinin yasa gereği geçen 22 Ocak’ta son bulmuş olmasıdır. Komisyon artık var olmasa da geride bıraktığı bu karar, Erdal Öztürk açısından hak arayışının daha uzun bir süre ötelenmesine yol açacaktır.

*

Aslında benzer bir sürecin FETÖ üyeliği ve darbe suçlamasından mahkemede beraat etmiş olan KHK’lı korgeneral Yıldırım Güvenç’in durumunda da yaşanması muhtemel görünüyor. Darbe girişimi sırasında Kara Kuvvetleri Komutanlığı Lojistik Başkanı olan ve 16 Temmuz günü Akıncı Üssü’nü darbecilerden geri alan Korgeneral Güvenç, uzun bir yargılama sürecinin sonunda geçen yıl 13 Nisan tarihinde birinci derecede mahkemede beraat etmiştir.

OHAL Komisyonu’na yaptığı başvuruya olumsuz yanıt alınca Güvenç, bu kararı idare mahkemesine götürmüştür. Ankara 28’inci İdare Mahkemesi, hakkındaki yargılama sürecinde Güvenç’in ne darbe girişime katıldığı ne de FETÖ ile bağlantısının bulunduğuna dair geçerli bir delil ortaya konmadığını belirterek, dava konusu OHAL Komisyonu işleminin iptaline karar vermiştir. Mahkeme geçen 14 Mart’taki bu kararında, tüm özlük ve mali haklarının davacıya ödenmesine hükmetmiştir.

Aktardığımız bu örnek kararlar, OHAL Komisyonu’nun tasarruflarının neden olduğu mağduriyetlerin giderilmesi anlamında Türkiye’yi önümüzdeki günlerde sıkıntılı bir dönemin beklediğini haber veriyor.

Tabii, bu generallerin durumunun meselenin yalnızca bir cephesini gösterdiğini unutmayalım.

Yazarın Tüm Yazıları