BM’deki oylamaya bakarsak dünya Gazze’deki trajedi karşısında nerede duruyor?

GAZZE’deki büyük trajedinin önemli sonuçlarından biri; Birleşmiş Milletler sisteminin krizin önlenmesinde etkisiz kalması nedeniyle, bu kurumla ilgili zaten yaygın bir şekilde var olan işlevsizlik algısını daha da güçlendirmesi oldu.

Haberin Devamı

BM Güvenlik Konseyi’nde yapılan dört ayrı oylamada, farklı tasarılarda özellikle ABD ve Rusya’nın kullandıkları karşılıklı vetolar sonucu bağlayıcı bir karar alınamadı.

Ancak en azından 26 Ekim’de acil gündemle toplanan Genel Kurul’dan, kuvvetli bir çoğunlukla “ateşkes” çağrısı yapılan bir kararın çıkabilmiş olması, metin bağlayıcılık taşımasa da uluslararası camiaya bir nebze soluk aldırdı.

Aslında alınan karar, BM sistemini oluşturan devletlerin, yaşanan bir insanlık trajedisi karşısında nerede durduklarını, bir ucunda İsrail ve ABD’nin yer aldıkları bir çekişmede uluslararası alandaki güç dengesinin nasıl şekillendiğini göstermesi bakımından önem taşıyor.

Bu nedenle kararın oylama kalıplarına yakından bakmak, uluslararası camiada kimin nerede durduğunu görebilmek açısından çarpıcı bir fotoğraf sunuyor.

Haberin Devamı

ABD VE İSRAİL HANGİ KONUDA RAHATSIZ?

Oy dağılımına geçmeden önce kısaca BM Genel Kurul kararının içeriğine bakalım. Bu kararla ilgili yapılabilecek birinci tespit; öncelikle açık, net bir ateşkes çağrısında bulunmasıdır. Metinde “Acil, kalıcı ve sürekli bir insani ateşkes” çağrısı yapılıyor, “çatışmaların durdurulması” isteniyor.

Ateşkese karşı olan İsrail ve ona destek çıkan ABD’nin, BM kararında en çok rahatsız oldukları noktalardan biri budur.

Kararın vurgulanması gereken bir tarafı, özellikle saldırıları konu alan başlıklarda ne İsrail ne de Hamas’ın spesifik olarak isminin geçirilmemesidir. Örneğin metnin girişinde “7 Ekim’de başlayan saldırılar” gibi bir ifade kullanılıyor ama bu saldırıların öznesine, yani Hamas’a atıf yapılmıyor. 

Benzer bir durum İsrail açısından da geçerlidir. Örneğin ateşkes çağrısı yapılırken, adı geçirilmese de adres öncelikle İsrail’dir. Benzer şekilde uluslararası hukuka dönük vurguların, savaşın geldiği aşamada yürüttüğü askeri harekâtta ayrım gözetmeyen ve çocuk-kadın binlerce sivil kayba neden olan İsrail’e yöneldiğini söylemek mümkündür.

Kararda, “İsrailliler ve Filistinlilere yönelik terör faaliyetleri ve ayrım gözetmeyen saldırılar dahil her türlü şiddete” açık bir “kınama” yer alıyor. Mesajın adresi hem İsrail hem de Hamas’tır.

Haberin Devamı

ADİL OLMANIN GEREĞİ

Bu arada yasadışı şekilde rehin tutulan bütün sivillerin, “bir an önce ve koşulsuz serbest bırakılması” çağrısı yapılırken, burada talep, doğrudan 200 kadar İsrailli sivil ve askeri Gazze’de rehin tutan Hamas’a gidiyor.

Genel Kurul’daki görüşmeler sırasında en büyük tartışma isimlendirme konusunda çıkmıştır. Kanada temsilcisi verdiği bir önergeyle, Hamas’ın ismi geçirilerek sorumlu tutulmasını talep etmiş, Pakistan temsilcisi buna karşı çıkarak, “Adil olunacaksa hem İsrail hem de Hamas’ın isminin geçirilmesi gerektiğini” söylemiştir. Kanada’nın karar tasarısına ilişkin değişiklik önergesi yapılan oylamada kabul edilmemiştir.

İSRAİL VE ABD’NİN BM’DEKİ YALNIZLIĞI

Haberin Devamı

Ardından Ürdün’ün sunduğu ve Türkiye’nin de aralarında yer aldığı 50 kadar eş sunucunun imzaladığı kararın oylamasına geçilmiştir. Oylamadan sonra açıklanan tabloya baktığımızda; 120 ülkenin kararı desteklediğini, 45 ülkenin çekimser kaldığını görüyoruz. Toplam 14 ülke ise, aleyhte oy kullanmıştır.

Kayda değer bir nokta; ABD ve İsrail’in yanı sıra Avusturya, Hırvatistan, Çekya ve Macaristan olmak üzere 4 Avrupa Birliği üyesinin de kararın aleyhinde oy kullanmasıdır.

Bu gruptaki diğer ülkelerin çoğu Fiji, Tonga gibi Pasifik Okyanusu’ndaki küçük ada devletleri ya da Latin Amerika’dan Paraguay  ve Orta Amerika’dan Guatemala gibi ülkelerdir. Sonuçta İsrail ve ABD, Genel Kurul’da büyük ölçüde yalnız kalmıştır.

Haberin Devamı

Çekimser” kalan ülkelerin de çok farklı coğrafyalara dağıldığını görüyoruz. Sırbistan ve Makedonya gibi Balkan ülkelerinin yanı sıra Batı dünyasından Kanada ve Birleşik Krallık, ayrıca Japonya dikkat çekiyor. Hindistan çekimser kalan bir başka önemli ülkedir. Tunus gibi bir Arap ülkesi de çekimser kalmıştır.

Öte yandan, kararın sunucuları arasında yer alan Irak’ın ismi oylama sonucunu gösteren elektronik panoda çekimserler arasında çıkmıştır. Irak Daimi Delegesi, teknik bir hata olduğunu, kararı desteklediklerini belirterek tutanağın düzeltilmesini talep etmiştir. Bu durumda çekimserlerin sayısı 44’e düşerken, kararı destekleyenlerin toplamının 121’e çıkması gerekiyor.

Haberin Devamı

AB CEPHESİNDE DAĞINIKLIK TABLOSU

BM oylamasının dikkatlere takılan yönlerinden biri, AB ülkelerinin Genel Kurul’da tam bir parçalanmışlık tablosu çizmiş olmasıdır.

AB ülkelerinin oylarına bakınca şu dağılımı görüyoruz: 27 AB ülkesi arasında en kalabalık grubu 15 ülke ile çekimserler oluşturuyor. Buna karşılık 8 ülke Genel Kurul’daki çoğunlukla birlikte hareket ederek BM kararına destek vermiştir. Değindiğimiz 4 AB ülkesi ise, Genel Kurul’da İsrail’in yanında yer almıştır.

Çekimser kalan AB ülkeleri şöyle beliriyor: Almanya, Bulgaristan, Danimarka, Estonya, Finlandiya, İsveç, İtalya, Letonya, Litvanya, Hollanda, Kıbrıs Rum Yönetimi, Polonya, Romanya, Slovakya, Yunanistan.

BM kararını destekleyen ülkeler ise şunlar: Belçika, Fransa, İspanya, İrlanda, Lüksemburg, Malta, Portekiz, Slovenya.

AB üyesi olmayan Norveç ve İsviçre gibi önemli iki Avrupa ülkesi de karara destek çıkmıştır.

AB’DE GAZZE KRİZİ SANCISI

BM’de karşılaştığımız bu görüntü aslında Gazze krizinin AB cephesinde ne kadar sancılı bir meseleye dönüşmüş olduğunu gösteriyor.

AB, kriz patlak verdikten sonra belli bir süre üst düzey yöneticilerinin açıklamaları ve sergiledikleri tutumlar itibarıyla göze çarpan bir çok sesliliğe sahne olmuştur.

AB ülkeleri, liderlerinin mutabakatlarıyla kurumsal düzeydeki ilk ortak tutum açıklamasını 15 Ekim’de yapılabilmiş, ardından geçen hafta cuma günü düzenlenen AB Zirvesi’nden ilk açıklamayı genişleten ikinci bir ortak tutum beyanı gelmiştir.

AB’nin son 27 Ekim açıklamasında, ismi geçirilerek Hamas’ın 7 Ekim’de gerçekleştirdiği “Vahşi ve ayrım gözetmeyen terör saldırıları kınanıyor” ve örgütün bütün rehineleri serbest bırakması çağrısı yapılıyor.

İsrail’i ilgilendiren başlıca ifade, bu ülkenin kendisini savunma hakkı teslim edilirken, bunun uluslararası hukuk ve uluslararası insani hukuka uygun olması beklentisinin kayda geçirilmesidir. Ayrıca, sivillerin korunmasının önemi vurgulanıyor, sivil kayıplar için büyük üzüntü ifade ediliyor.

AB’NİN İBRESİ KİMDEN YANA?

Özetle Hamas’a dönük ismi geçirilmek suretiyle kuvvetli vurgular yapılırken, İsrail’e dönük beklentiler genel, diplomatik bir çerçevede ifade ediliyor. Keza, insani koridorların oluşturulması ve insani ihtiyaçların karşılanması için çatışmalara “ara verilmesi” isteniyor. Bu ifade ateşkes beklentisinin gerisindedir.

Genel bir gözlem olarak AB’nin ibresinin “kâğıt üstünde” daha çok İsrail’den yana durduğunu söylemek hata olmaz.

AB’nin kurumsal tutumu bu şekilde formüle edilirken, BM Genel Kurulu’nda, bu resmi açıklamaların yansıttığı ‘görünüşteki’ ortak paydanın da korunamadığı, üye ülkelerin farklı yönlere savruldukları çarpıcı bir görüntüyle ortaya çıkmıştır.

Yazarın Tüm Yazıları