Dört mevsim romantik olabiliyorum yeter ki bana imkân verilsin!

Bezgin Karadeniz kadını tiplemeleriyle tanındı, şimdi Instagram’da 6 milyon takipçisi var. Komedyen Yasemin Sakallıoğlu, “Sadece Karadeniz değil, tüm kadınların içinde o bezmişlik var. Hepimiz bezmişiz” diyor. Onu nelerin bezdirdiğini merak ettim; bankada başlayan çalışma hayatından girdik, kilo eselesinden çıktık.

Haberin Devamı

Bankacılıktan komedyenliğe geçtiniz. Ne oluyor bu şubelerde: Sıra no makineleri mi çok kafa dengi, para sayma cihazları mı fırlama?

- Ben çağrı merkezinde çalıştığım için gün boyu en az 200 kişiyle konuşuyordum. Biri “Ben kartımı iptal ettirmek istiyorum” diyor, diğeri “ATM kartımı yuttu” derken belli bir süre sonra beyinler yanmaya başlıyor ve istifa bayraklarını çekiyorsunuz.

İstanbul’da doğmuşsunuz, sonra 6 yıl Rize’ye gönderilmişsiniz, sonra oradan yine İstanbul’a. Kargo hatası mı, sevilmeyen bir çocuk muydunuz?

- Yok ya... (Gülüyor) Annem o sıra kendi evinin sahibi olma telaşına düştüğü için babamla hunharca çalışıyorlardı. Benim payıma da köye gitmek düşmüştü.

“Karadenizli bezgin kadın” taklitlerinizle tanınıyorsunuz. Kızdıkları oluyor mu, hoşlarına mı gidiyor?

Haberin Devamı

- Çok seviyorlar. Çünkü aslında sadece Karadeniz değil, tüm kadınların içinde o bezmişlik var. Hepimiz bezmişiz.

Aydın Üniversitesi’nde drama oyunculuk okudunuz. Sahnede hangisinde daha rahatsınız: Doğaçlama mı, tekstten mi?

- Kesinlikle doğaçlama. Ben asla yazılı bir metne baştan sona bağlı kalamıyorum. Hiçbir şey yapamasam arada öksürürüm.  Muhakkak benden bir şey olmalı.

Dört mevsim romantik olabiliyorum yeter ki bana imkân verilsin

“Zengo” adında bir film çektiniz. Fikir sizin miydi, Şahan Gökbakar’ın mı?

- Zengo benim Instagram hesabımda türettiğim tiplemelerden biriydi. Çok sevilince “Filmi olsun” dedi yapımcımız ve ben de senaryosunu yazdım.

“Dış Güzellik Yasaklansın, Ruh Güzelliğine Geçelim” kitabınız... Temenni mi, medyumluk var mı?

- Temenni. Çünkü geçici bir şeye bu kadar bel bağlamak sonunda hüsran yaratabiliyor. Çünkü bir gün sizi güzel bulan, ertesi gün bulamayabiliyor. Aslolan karakter ve o iyiyse işte ona doyulmuyor.

Pozitif ama sıkıcı insanlar mı, negatif ama ilginç insanlar mı?

- Sıkılmaktansa ilginç olanı çözmeye çalışmak bana daha çok keyif verebilir. Ayrıca devamlı pozitif olmak bana gerçek dışı geliyor.

Haberin Devamı

BANA “ANDA KALDIRACAK” MAKİNE LAZIM

Para saadet getirir mi, getirmez mi?

- Nerede kullandığınıza bağlı... Mesela çok parayla var olan saadeti de bozabilirsiniz. O, paranın kimin eline geçtiğiyle alakalı.

Mantık mı, içgüdü mü?

- Çoğu zaman içgüdülerime göre hareket ederim. Eğer bir yerin ya da insanın enerjisini sevmediysem çok mantıklı da olsa orayı ya da o kişiyi tercih etmem.

Bir şeyi gece planlamak mı, sabah planlamak mı?

- O şeyi yapmadan 5 dakika önce planlamak! (Gülüyor) Çünkü ben önceden planladığım her şeyden, yapana kadar vazgeçiyorum. O yüzden en garantisi 5 dakika önce karar vermek.

Hangisinin aklını okuyabilmek isterdiniz: Sevgilinizin mi, en büyük düşmanınızın mı?

Haberin Devamı

- Hiç kimsenin aklını okumak istemezdim. Çünkü öylesi bana konfor alanı sağlardı. Ben risk almayı ve başıma gelecek şeylere karşı o an çözüm üretebilme gücünü seviyorum.

Sizce hangisi daha avantajlı: Zengin ama çirkin doğmak mı, fakir ama güzel doğmak mı?

- Artık ikisine de çözüm var. Zengin ve çirkinseniz ortalık plastik cerrah dolu. Fakir ve güzelseniz zaten bilin ki ileride zenginsiniz. 

Zaman makinesi icat ettiniz, nereye giderdiniz: Geçmişe mi, geleceğe mi?

- Dur daha anı yaşayamıyoruz. Kaldı bir de ilerisi, gerisi... (Gülüyor) Bana “anda kaldıracak” makine lâzım.

Hatır için çiğ tavuk... Yenir mi, yenmez mi?

- Yenmez vallahi. Hayata bir kere geliyoruz. Yedikten sonra kimse “Sağ ol, iyi ki yedin” demiyor. Sen yediğinle kalıyorsun. (Gülüyor)

Haberin Devamı

Dört mevsim romantik olabiliyorum yeter ki bana imkân verilsin

ÖZEL MESELELER

Ağladığım anlarda video çeker, sonra izlerim

Eşiniz Burak Yırtar da sizin gibi sektörden. Evliliğiniz bir film olsa... Macera mı olurdu, romantik komedi mi?

- Eşim oyuncu değil ama hayatımız bir film olsaydı kesin benim haksız yanlarımı göstermek için oynardı ve o film romantik olmaya çalışanların komik halleri olurdu.

Aşkta alıcı kuş musunuz, çantada keklik mi?

- Sadece aşk değil, tüm iletişimlerde kolay görünen ama çok zor biriyim. Zor sever, çok zor güvenir, zor teslim olurum.

Flörtte hangisi çok iç gıcıklar: Gülümsemek mi, göz kaçırmak mı?

- Ben gülen insanı çok seviyorum yaa... Sadece flört değil, gündelik iletişimde güler yüzlü insan hep 1-0 öndedir.

Haberin Devamı

Yılın hangi dönemi daha romantik? İlkbahar-yaz mı, sonbahar-kış mı?

- Dört mevsim romantik olabiliyorum. Yeter ki bana imkân verilsin! (Gülüyor)

En çok hangi dekoltenize güvenirsiniz: Sırt mı, bacak mı?

- Bacak ama bugüne kadar hiç iddialı bir bacak dekoltesi vermedim. Acaba o kadar da güvenmiyor muyum? (Gülüyor)

Hangisi daha kötü senaryo: Kimselere âşık olamamak mı, her aşkınızın kötü bitmesi mi?

- Bir kere bir insanın her aşkı kötü bitiyorsa sorun kendisindedir. Azıcık uyumlu olsun o da her kimse! (Gülüyor)

Aşkın karşıtı: Nefret mi, kayıtsızlık mı?

- Eğer kişi hâlâ aşıksa nefret. Ama sevgisi bitmişse kayıtsızlık. Çünkü bana göre biri nefret ediyorsa ya çok hırslıdır ya da çok âşık olmuştur.

Hangisini tercih edersiniz: Tek başınıza ağlamak mı, birinin omzunda ağlamak mı?

- Tek başıma. Çünkü ben genelde aynaya bakarak ağlarım. Bazen de ağladığım anlarda video çeker, sonra izlerim. Ağlamamı beğeniyorum. (Gülüyor)

Affetmek mi, unutmak mı?

- Duruma göre değişir bunun cevabı. Gururum incinmediyse affetmek. İncindiyse unutmak.

Bir renk olsanız: Ateş kırmızısı mı, deniz mavisi mi?

- Ateş kırmızısı. Çünkü kırmızı bana hep hızı anımsatıyor. Kararlarım, yaptıklarım alelaceledir benim. Çok hızlı yaşarım her şeyi.

Bir yemek olsanız: Tatlı mı, tuzlu mu?

- Tatlı olurdum. Yerken çok keyifli ama sonra düşündüren... Benim mizahım da öyle çünkü. Önce gülerler ama sonra yaşadıklarını düşünmeye başlayıp hayatı sorgularlar.

KÜÇÜK KEYİFLER

Telefonum denize düşecek ben de arkasından

Bir daha asla sosyal medya kullanmamak mı; bir daha asla film izlememek mi?

- E sosyal medyadan da kısa film izleyebilirim ki! (Gülüyor)

Çaycı mısınız, kahveci mi?

- Çaycı. Tek başıma koca bir demlik içerim.

Tren yolculuğu mu, gemi yolculuğu mu?

- Bende müthiş bir deniz korkusu var. Ödüm kopar telefonum denize düşecek, ben de arkasından düşeceğim diye. O yüzden tren.

Deniz-kum-güneş mi, orman-ağaç-temiz hava mı?

- Yüzmeyi bilmediğim için bana orman-ağaç-temiz hava daha güvenli geliyor.

Hangi üçlü sizinki: Rakı-balık-Ayvalık mı, kebap-şalgam-Adana mı?

- İyi bir içici değilim ama Ayvalık ve balık kısmını seçiyorum. Ayvalık bana çok iyi geliyor. Oranın ruhunu çok seviyorum.

Kedi mi, köpek mi?

- Tüm hayvanları severim ama kedilerle özel bir bağım var. Canı isterse gelip kendini sevdiriyor. Bulunduğu yeri sahipleniyor. Kendi değerlerinin ve özel alanlarının bu kadar farkında olmalarına saygı duyuyorum. 

Biraz yoldan çıkmak istediniz: Mantı mı, iskender mi?

- Eğer yoldan çıkmayı göze almışsam mantı başlangıç tabağım olur! (Gülüyor) Pizzayla da finallerim...

Birinden vazgeçmek zorunda kalsaydınız... Kırmızı et mi, deniz mahsulleri mi?

- Kırmızı et. Zaten benim hayatıma Burak’la girdi kırmızı et. Yoksa ben sebzeciydim. Burak’a kalsa kuşbaşılı omlet yiyeceğiz.

GÜNDELİK HALLER

Galiba bende telefon bağımlılığı var

Asla hatırlamadığınız biri size çok samimi davranıyor. Yekten hatırlamadığınızı mı söylersiniz, dolambaçlı sorularla kim olduğunu mu anlamaya çalışırsınız?

- Eğer vaktim varsa sorular sorarak kim olduğunu anlamaya çalışırım. Ama yoksa o an ben de aynı samimiyetle davranırım. Sonra tüm günüm “Bu kimdi?” demekle geçer. (Gülüyor)

Mangal partisinde köfteleri beğenmediniz. Tabakta bırakmak mı, çaktırmadan köpeğe vermek mi?

- Ben tadını beğenmediğim şeyler yüzünden çok kilo aldım. O yüzden artık bir şeyi sevmediysem yemiyorum. Varsa o an yanımda köpek ona veririm.

Evdeki halinizi hangi üçlü daha iyi tanımlar: Telefon-YouTube-sosyal medya mı, pijama-terlik-televizyon mu?

- Telefon-YouTube-sosyal medya. Son zamanlarda televizyondaki işleri de telefondan izliyorum. Galiba bende telefon bağımlılığı var.

Az tanıdığınız birine... Telefon açmak mı, mesaj atmak mı?

- Ben çok iyi tanıdığıma da mesaj atıyorum. Hiç sevmem telefonda konuşmayı.

Spor ayakkabı mı, topuklu mu?

- Ben tam bir Boğa burcuyum ve konfor benim yaşam biçimim. Topukluyu çok beğensem de onun verdiği rahatsızlığı asla göze alamıyorum.

HİÇ DÜŞÜNMEDEN HIZLI HIZLI...

Twitter mı, Instagram mı?

- Instagram.

Güneş mi, ay mı?

- Ay.

Bodrum-Gümüşlük mü, Çeşme-Alaçatı mı?

- Alaçatı.

Gün doğumu mu, gün batımı mı?

- Gün doğumu.

Nâzım Hikmet mi, Orhan Veli mi?

- Orhan Veli. O da Beykozluydu! (Gülüyor)

Dört mevsim romantik olabiliyorum yeter ki bana imkân verilsin

POPÜLER ŞEYLER

Komşum bana şarkı söylemeyi yasakladı

Gurmelerden... Vedat Milor mu, Mehmet Yaşin mi?

- Eşim! (Gülüyor) Burak bir şeyi tattığı an içinde kaç baharat var, ne kadar pişmiş, taze mi, organik mi, her şeyi anlar. Yemekleri o yapıyor evde. Pes ettim vallahi. “Madem bu kadar anlıyorsun, o zaman sen geç mutfağa” dedim. İşte ben de ondan geriye kalan işleri yapıyorum. Bolca soğan doğrama, patates soyma, bulaşıkları yıkama gibi onun gurmeliğini besleyecek
görevlerim var...

Masalların parodilerini yapıyorsunuz. Hangisi daha çok çekti: Külkedisi mi, Pamuk Prenses mi?

- Pamuk Prenses’e ne oldu sanki? Yattı, uyudu; öpüldü, uyandı. Külkedisi’nin elinden toz bezi düşmedi. Üstüne üvey anne, üvey kardeşler. O kız çok çekti be! Düşünsene bir de ayağı ödem tutsaydı da ayakkabı olmasaydı? Ondan sonraki kaderini düşünemiyorum bile.

Siz hangisine daha çok gülersiniz: Cem Yılmaz mı, Ata Demirer mi?

- İkisine de. Çünkü ikisi de şu an başarılı olmama sebep olan kulvarın bu ülkede kabul ve saygı görmesini sağlayan insanlar. Gülmekten ziyade ikisine de çok saygım var.

Dört mevsim romantik olabiliyorum yeter ki bana imkân verilsin

Ayşen Gruda mı, Perran Kutman mı?

- Perran Kutman.

Hangi Demet: Akbağ mı, Evgar mı?

- İkisi de çok başarılı. Fakat Demet Akbağ bugün ben dahil birçok komedi oyuncusunun etkilendiği, sevdiği ve çok saygı duyduğu bir isimdir. O yüzden Demet Akbağ diyorum.

Yeşilçam’dan: Türkan Şoray mı, Filiz Akın mı?

- İkisi de çok özel kadınlar ama Türkan Şoray. Çok farklı bir güzelliği var benim için.

Tarık Akan mı, Ediz Hun mu?

- Tarık Akan... “Canım Kardeşim”den ötürü hep çok severim o adamı.

Şimdikilerden... Kıvanç Tatlıtuğ mu, Burak Özçivit mi?

- Kıvanç Tatlıtuğ. Çünkü adam yaş aldıkça daha da yakışıklı oluyor. Kıvanç Tatlıtuğ özel bir seri ve çoğaltılmalı!

Farah Zeynep Abdullah mı, Serenay Sarıkaya mı?

- İkisi de. Zaten ten rengi olarak da benziyorlar.

Hangisiyle komşu olmak daha şamatalı olurdu: Çatlak Şanzel mi, Yıldız Tilbe mi?

- Ay şu komşu konusuna hiç girmeyelim. Komşumuz bana şarkı söylemeyi yasakladı. Belli ki ben herkesten daha şamatalıyım! (Gülüyor)

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları