Oturun nehrin kenarında

Ünlü filozof ve Çinli komutan Sun Tzu’nun meşhur sözünü hatırlayalım;“Nehir kenarında yeterince beklersen, düşmanlarının cesetleri yüzerek önünden geçer.”

Haberin Devamı

Sabırla beklemek, çok gürültü koparmamak, sağa sola çok sataşmamak, kozlarını akıllıca oynamak kazandırıyor insana.
Dünya strateji dünyası o yüzden bunu böyle kabul etmek gerekiyor artık.
Mesela bence Ebru Gündeş bu felsefeyi uyguluyor.
Tüm masalarda sohbet konusu bu mevzu. Herkes ‘Ebru Gündeş neden hiç konuşmuyor’ diye soruyor.
E neden konuşsun ki.
O geçmiş nehir kenarına, almış hasır sandalyesini, kollarını da bağlamış birbirine ve nehri izliyor.
Bakalım daha kimler gelip geçecek önümden diye düşünüyor.
O yüzden bana göre bir savaş stratejistidir artık Ebru Gündeş...

Kırılsın ellerin

Konya’daki hayvan barınağından gelen görüntüleri seyrettim.
Siz izlemediyseniz sakın izlemeyin.
Ne yapacağımı bilemedim, sinirden ağlayıp, olduğum yerde amaçsızca sağa sola yürümeye başladım.
Barınakta görevli olan bir cani, bir vicdansız, bir psikopat elindeki kürekle köpeğe vurup öldürüyor.
Yanında onu seyreden 3-5 psikopat daha var.
Diğer köpekler, öldürülen arkadaşlarına bakıyorlar çaresizce.
Barınağın bir başka köşesinde ise köpekler açlıktan birbirilerini yemeye çalışıyor. Niye biliyor musunuz?
Ne su koymuşlar, ne yemek...
Hiçbir şey yok.
Günlerce öyle bırakmışlar köpekleri.
Ah ah...
∆ Kimlere emanet edilmiş o sözde barınak.
Ah ah...
∆ Orada çalışan ve asla insan denemeyecek tipler neden hiç kontrol edilmemiş.
∆ O caniler belli ki özel hayatlarında mutsuz, arkadaş ortamlarından dışlanan tipler, hiç sevilmiyorlar, hatta aileleri bile sevmiyor onları.
O hayvanların çektikleri acıyı çekmenizi diliyorum...

Haberin Devamı

Keşke bir kararla çekip gitseler

Keşke kedilerimiz köpeklerimiz bir karar alıp çıkıp gitseler hayatımızdan bir süreliğine.
Hiç olmasalar mesela ortalıkta.
Biz de komple yalnız kalsak.
Eve geldiğimizde kapıya koşan olmasa.
Cevap alamadığımız ama yine de pes etmeden konuştuğumuz dostlarımız kaybolsa.
Sokakta pat diye kucağımıza oturan bir kedi bulamasak mesela.
Mahallede yürürken komşunun camından bize bakan tatlı bir çift göz göremesek.
Hani onlarla oynarken ‘bebek diline’ geçiyoruz ya bazen. O duyguyu yitirsek.
Biz de birbirinin ayağını kaydırmaya çalışan, yüzüne gülüp arkadan iş çeviren, asla mutlu olmanı istemeyen insanlarla baş başa kalsak...
O zaman belki biraz vicdana geliriz.

Haberin Devamı

‘Halis’ ne demek diye sorsan...

Yaz başlarıydı...
Sessizce sosyal medya diline girdi bu ‘halis mi?’ sorusu.
Mesela diyorlar ki...
◊ Bu gördüklerim halis mi?
◊ Ben nasıl tatlı biriyim bu kıyafetim halis mi?
◊ Bu adam/kadın halis mi?
◊ Bu mekân halis mi?
Ben günaydına ‘güno’ denmesine alışmış adamım.
Ama bu ‘halis mi’ soru kalıbına alışamayacağım. Çünkü kelimenin anlamıyla kullanıldığı anlam arasında dağlar kadar fark var.
“Halis mi” demek, “katıksız mı, saf mı” demek. Ama bizim sosyal medya kullanıcıları bu kelimeyi ‘gerçek mi’ gibi bir anlamda kullanmaya çalışıyorlar. Kötü bir internet jargonu bu.
Keşke bunu kullananların internet erişimi kesilse de biz de rahata ersek...

Haberin Devamı

Eskiden psikopatlıktı şimdi Ghosting

En yeni ayrılma şekli bu. Eskiden adına psikopatlık denirdi. ‘Yahu vicdansız’ falan diye sitem edilirdi.
‘Bir ara bir sor Allah aşkına’ diye şarkılar söylenirdi.
Şimdi adı ‘ghosting’ oldu.
Mesela sevgilinizle ayrılma kararı aldınız.
Öncesinde bir uyarı, bir işaret vermeden pat diye çekip giderseniz ve sonrasında o kişinin size ulaşma çabalarına kayıtsız kalırsanız ‘ghosting’ yapmış oluyorsunuz.
Yani hayalet olmak da denebilir buna. Ghosting yapanlar için sorun yok ama ‘ghosting yiyenler’ için sıkıntı büyük.
Hatta bazı uzmanlar ghosting’i bir duygusal istismar biçimi olarak görüyor. O yüzden bana da az biraz acımasızlık gibi geliyor.
Siz uzak durun ghosting’den.
Ayrılmadan önce hafif sinyaller verin. “Ben gidiyorum” deyin.
Hatta “aldattım seni, sevmiyorum seni” deyin gerçekten daha iyi.

Yazarın Tüm Yazıları