Tarihi yarımadaya bakan ünlü oteli keşfe çıktım

Bugün İstanbul’un en yeni mekânlarından birindeyiz.

Haberin Devamı

Galataport’ta açılan The Peninsula’da.
Deprem felaketi nedeniyle şubat ortası kapılarını sessiz sedasız açan The Peninsula’yı keşfe çıktığımda şaşkındım. Çünkü üç ayrı binadan oluştuğunu bilmiyordum.
Yeni yapılan balo salonu, 1910 tarihli Çinili Han ve eski Karaköy Yolcu Salonu. Bu üç bina arasında bağlantılar yapılmış.
Birinden diğerine geçebiliyorsunuz.

Tarihi yarımadaya bakan  ünlü oteli keşfe çıktım

Dahası, üç binanın önünde tarihi yarımada ve denize bakan geniş alanlar var.
Bu alanları ünlü peyzaj mimarı Enzo Enea düzenlemiş.
Enea’nın bitki düzenlemesi klasik otel düzenlemelerinden farklı olmuş.
Klasik ve gösterişli bitkiler yerine doğal bir peyzaj çalışılmış.
Hatta alışık olmadığımız kadar yeşillenmiş deniz kenarı.
Özellikle yazın bu yeşillik kendini daha çok gösterecektir.
Şimdilik The Peninsula’da tek açık restoran, eski yolcu terminali binasının yüksek tavanlı lobisi ve bu lobinin önündeki bahçe.
Şef Fatih Tutak direktörlüğündeki Gallada isimli restoran ise nisan sonunda açılıyor.
Çinili Han binasında yer alan Gallada’nın terası gerçekten muazzam.
Terasın içinde yapımını Komşuköy’ün üstlendiği bir de küçük sebze bahçesi yapılıyor.
Bu bahçede yetişen tüm yeşillikler yemeklerde kullanılacakmış.

Haberin Devamı

Tarihi yarımadaya bakan  ünlü oteli keşfe çıktım


ZEYNEP FADILLIOĞLU İMZASI

The Peninsula’nın iç tasarımı ise Zeynep Fadıllıoğlu’na ait.
Fadıllıoğlu her zamanki gibi modern tasarımla geleneksel Türk motiflerini şık bir şekilde birleştirmiş.
Özellikle iç mekanlardaki camların zarif işçiliğiyle aydınlatmaların her biri ayrı bir seyir zevki.
En pahalı odalardan biri ise kendine ait özel havuzu, gym’i, hamamı ve butik sinema salonu olan Peninsula süiti.
Bir gecelik fiyatı dillere destan, 38 bin euro.

KADOORIE KARDEŞLER AÇIYOR

Keşif sırasında The Peninsula’nın tarihine de vakıf oldum.
Yirminci yüzyıl başlarında, Hong Kong’da otel konaklaması konusundaki büyük eksik olduğunu gören Ellis ve Elly Kadoorie (Bağdat’ın zengin Kadoorie ailesine mensup iki kardeş) “doğunun doğusundaki en iyi otel” olma hedefiyle The Peninsula’yı açmaya karar veriyor. 1928’de kapılarını açan otel büyük hayranlıkla karşılanıyor ve çok geçmeden The Peninsula dünya sosyetesinin uğrak yeri oluyor.
Şu anda Şangay, Pekin, Tokyo, New York, Chicago, Beverly Hills, Paris, Bangkok ve Manila ve İstanbul’da markanın otelleri var. Londra oteli ise yakında tamamlanıyor.

YENİDEN BİR DEĞİŞİM

The Peninsula’yla birlikte Karaköy’ün çehresi bir kez daha değişime uğrayacak gibi.
Nitekim otelin ana binasının karşısına denk gelen katlı otoparkın yıkılmış olması bile bu civarı rahatlatmış.
Otoparkın yerine meydan yapılacakmış.
Yanı sıra buraya yeni mekanlar da açılmaya başladı.
Hatta bazıları nisan ortası kapılarını açıyor.
Onlar da cumaya kalsın...

 

Yazarın Tüm Yazıları