Sosyal medyanın yeni oyuncağı sergiler

New York’taki The Shed’de bugünlerde çok popüler bir sergi var.Arjantinli sanatçı Tomas Saraceno’nun “Particular Matter(s)” adlı sergisi.

Haberin Devamı

Saraceno’nun sergisinin en çok ilgi gören yanı yerden 28 metre yükseklikte kurulmuş, örümcek ağını anımsatan tel örgüler üzerinde yürüyen ve uzanan insanlar.
Sergi bu deneyim odaklı yönüyle çok popüler oldu ama popülerliğinin büyük bir kısmını da sosyal medya kullanıcılarına borçlu.
Çünkü sergiden çekilen TikTok videolarından biri 2.8 milyon kişi tarafından izlenmiş.
Şimdi bu tartışılıyor.
Bir serginin TikTok ya da Instagram reels’ı haline gelmesi ne kadar iyi bir durum?
Olaya iyimser bakarsak sosyal medyadaki on beş saniyelik videolar sayesinde sergiler daha çok insana ulaşıyor. Hatta izleyici rekoru kırıyor.
Refik Anadol’un İstanbul sergisinin kapısında oluşan kuyruğu anımsayın.
O kuyruğun bir nedeni de Anadol’un sergisini sosyal medyada görenlerin “Ben de orada olmalıyım” hissiydi.
Bir yandan da bu hızlı erişim -Tomas Saraceno sergisinde olduğu gibi- olayın Disneyland’e dönüşmesine de neden oluyor.
Sergiye gelenler sadece ve sadece video çekmeye odaklanıyor.
Serginin geri kalanıyla ilgilenmiyorlar bile.
Tek amaç iyi bir açıdan video çekmek, üzerine güzel bir müzik eklemek ve sonra takipçilerine bunu sunmak oluyor.
Saraceno’nun sergisi gibi deneyim odaklı sergilerin kaderi maalesef bu.
Benzer örnekler Contemporary İstanbul’da da zaman zaman yaşanıyor.
Büyük bir heykel görüldüğü zaman herkes onun etrafında pervane oluyor. Sırf iyi bir açıdan video çekmek için...
Bundan hoşlanan sanatçılar da var.
Yaptıkları eserlerin sosyal medyada çok fazla görünür olmasını seviyorlar.
Ama sergiler sosyal medya kullanıcısının bir oyuncağı sadece.
Sanat kimsenin umurunda değil.

Haberin Devamı

Esra Dermancıoğlu ve Alain Delon
Bir yanda “Gözümü kapayıp açana kadar 53 yaşında olmuşum. Niye yaşlanmıyorum?” diyerek fotoğrafçı arkadaşına özgüveni yüksek pozlar veren Esra Dermancıoğlu.
Diğer yanda “Yaşlanmak berbat! Büyük bir eziyet” diyerek ötanazi ile yaşamına son vermek istediğini açıklayan Alain Delon.
Dermancıoğlu “Niye yaşlanmıyorum” derken aslında yaşlanmayı elbette çok arzulamıyordur.
Sonuçta espriyle karışık diri haline övgüler yağdırarak genç görünüşünü kutluyor.
Bunun nefis bir şey olduğunun farkında.
Delon’un kararı ise yaşamdan yana olmadığı için ilk başta çok karamsar.
Ama çok da dürüst.
“Yaşlanınca hiçbir şey yapamıyoruz. Görünüşümüzü ve görme duyumuzu kaybediyoruz. Ayağa kalkamıyor, ağrı hissediyoruz” diyor Delon.
Kim ona “haksızsın” diyebilir?
Evet, “iyi yaşlanmak” diye bir şey de var.
Lakin genç kalmak ya da öyle görünmek iyi yaşlanmak denilen şeyden daha çok ilgi görüyor.
Tercih edilen hep genç kalmak.
O nedenle Alain Delon’un isteğine hak vermemek elde değil.

Yazarın Tüm Yazıları