Bir yelkenliden öğrenilecekler

Bir yere gitmeye karar vermek güzeldir ama buna bir de rüzgarı eklemek gerekir.

Haberin Devamı

Gidilecek yere varılacak zaman, dümende kararlı bir kaptan çarpı rüzgarların keyfi olarak hesaplanmalıdır.
Kafanı kaldırıp göğe bakmak iyidir.
İnsanlar bunu çabuk unutmuş ve adımlarını izleyen yerebakanlara dönüşmüştür.
Halbuki gökte kocaman bir ay, sayısız yıldızlar, bulutsuz sabahlar, güneşin doğuşu ve batışında ton ton turuncular ve kanatlarını özgürce açan kuşlar vardır.
Göğe bakmayan bunları kaçırır.
Bedenin sudur. Sudan yapılmışızdır. Et ve kemik sanırız. Halbuki denizizdir biz.
Suyun üzerinde geçirilen günler, anne karnına dönmüş gibi olunur.
Karaya ayak basmadığımız o güzel günler yad edilir gibi olur.
Eğer her şey birbirine bir iplikle örülüyse, o iplik tuzlu sudan yapılmış olabilir.
Denizde sırt üstü yatıp durmak, en güzel teslimiyet anlarından biridir. Seni tutan sudur.
Hayata güvenmek lazımdır. Aslında o seni taşır, uçurur, uyutur.
O seni kucaklıyordur da senin haberin yoktur.
Teknolojisiz, benzinsiz, elektriksiz kalınır. Bal gibi de yaşanır.
Hatta daha özgür yaşanır.
Rüzgar, tonlarca ağırlığı olan bir yelkenliyi hızla taşıdığında, dalgaları yararak yol alırsın ve çok eski şeyleri hatırlarsın.
Dünyanın yuvarlaklığının da böyle keşfedildiğini.
Nefesin ve sevdiklerin oldukça, başka bir şeye ihtiyacın olmadığını.
Sırf hayatta olmanın, sana çoktan yetip de arttığını.
‘Gidilecek yer mi yapılacak yol mu?’ sorusunu sorarsın.
Muhakkak soracaksın bu soruyu.
Bir yelkenliye binmesen bile, havada asılı durur bu soru.
Çoğumuz gidilecek yere sabırsızızdır.
Bazılarımız gidilecek yerin matah bir şey olmadığını fark etmiş ve acelelerine son vermiştir.
Kendini yola bırakmanın asıl yolculuk olduğu aşikardır.
Hindistan cevizi kabuğuna binmiş sincap olsaydın, lotus yaprağında dinlenen kurbağa olsaydın, yunuslarla yarışan balıklardan olsaydın, uçurtma gibi rüzgara bırakılsaydın, yarın kara görmek umuduyla geceyi bir salda geçirseydin, gökyüzü ve denizle baş başa kalsaydın ne olurdun? Bir yelkenli!
Saçlarında rüzgarla, alnında güneşle, teninde tuzla, dalgaların sesiyle doğaya ‘anne’ demek nasıl olurdu?
İşte o da yelkenli.

Yazarın Tüm Yazıları