Babam bana dev dünya atlası aldı

“Astın mı” diye sordu geçen gün.“Asmadım daha” dedim. O kadar kocaman bir boşluk bulamadım henüz duvarda.

Haberin Devamı

Ya aplikler var, ya kütüphane, ya da resim asılı. Bulacağım ama bir yer muhakkak.
Olmadı oğlumun odasında yatağının oraya asarım.
“Çok önemli mutlaka asman lazım” dedi babam: Dünyada küçücük olduğunu hatırlaman lazım.
Küçükken de hep duvarıma insanın kendini dev gibi hissetmesine yardımcı olan posterler, kartpostallar asardı.
Ortaköyden ikinci el Nietzsche de aldı, “İçindeki devi uyandır”ı da aldı, “Laurel ve Hardy” de aldı.
Belki okumayı sevdiğimi bildiğinden, bana hep kitaplar taşıdı babam. Peki şimdi neden bu dünya atlasında ısrar ediyor?
Söyleyeyim.
Bütün çocukluğumda beni devleştirmeye, içimdeki alevi harlamaya çalışan babam, şimdi beni küçültmeyi ve ateşimi de hafifletmeyi istiyor.
Dedi ki, “Kızım bu dev atlasa bakmak mühimdir, çünkü insan dünyanın sadece kendisinden ibaret olmadığını görür. Koskocamandır dünya. Kongo’da yağmur ormanlarını, (şimdi boyu biraz daha uzamış) Everest Dağı’nı, tersine akıp kuzeyde Akdeniz’e dökülen Nil nehrini bilirsen, dertlerin sana önemsiz gelir. Dünyada 7,78 milyar insan koşuşturup durur. Kimi para ve ün peşinde koşar. Kimi bir kabilede yaşar, geyik avlar. Kimi bütün gün teleskopla yıldızlara bakar, kara delik arar. Bu insan çeşitliliğini ve canlı zenginliğini her gün hatırlamak insanı rahatlatır. Telaşların, koşuşturmaların önemsizleşir, genelleşir, hafifler.”
Babamın söylediği bana, yıllar önce okuduğum, Seinfeld’in bir röportajını hatırlattı.
Seinfeld’in ofisinde dev bir uzay fotoğrafı asılıymış.
Bu sayede her sabah ofisine girdiğinde, kendini önemsiz bir toz parçası gibi hisseder, rahatlarmış.
Kendimizi büyütmemek için iyi bir yöntem demişti. Babamın yöntemi de ona benziyor.
Peki neden önce büyük hissetmeye, sonra da küçük hissetmeye ihtiyaç duyuyoruz?
Mesela ben de babamın bana yaptığı gibi, oğluma, küçük de olsa, içinde büyük bir güç saklı olduğunu fısıldıyorum.
Ona, gölgesi süper kahraman gibi görünen, küçük kahramanların kitaplarını okuyorum.
Pelerin hediye ediyorum. Sonra bir zaman geliyor, büyüdükçe büyümeye başlıyoruz.
Denizdeki istiridye gibi kabuğumuza dar geliyor, daha büyük kabuk, daha engin deniz, daha büyük kabuk derken, hiçbir yere sığamaz oluyoruz.
İşte o vakit, küçülmemiz gerekiyor.
Burası zor, dansın bu bölümü bilgelik gerektiriyor.
Kibre kapıldığın, dertlerini herkesin derdinden büyük gördüğün zamanlarda, bu dünya atlasları, bu uzay fotoğrafları iyi gelir.
Belki babam, annelik sonrası beni fazla telaşlı bulmuş ve bu hediyeyi getirmiş olabilir.
Belki size kendinizi mini minnacık hissettirecek şey başka bir şeydir. Yine de eminim herkesi rahatlatır.
Kendisinin kocaman bir şeyin küçücük bir parçası olduğunu hissedebilen biri, tamamlanmış olur.
Kendisinin zamanın nehrinde bir kayadan, ileride başka bir kayaya kadar seyahatte olduğunu kabul eden biri, hayata kendini bırakır.
Kainatta toz olmak, bir hiçlikte damla olmak, bir okyanusta kum olmak gücenilecek şey değildir.
O resimde var olmak bile, kutlanacak bir müjdedir. Bu hafta dünya atlasını asacağım.
İçimde okyanuslara, dağlara tepelere ve hiç gitmediğim yerlere yer açmanın, onları hatırlamanın zamanıdır.
Belki çocuklara bile şimdiden söylenmesi gereken en büyük sır budur.

Yazarın Tüm Yazıları