Sen nasıl düşünürsen öyle

Hakkında yeterli bilgimiz yoksa bir kişi hakkında kendi zannımıza göre karar veririz. Onunla ilgili varsayımımız iyi de olabilir (hüsnüzan), kötü de (suizan).

Haberin Devamı

DEDELERİMİZ, ninelerimiz yakından tanıyıp kesin bilgi sahibi oldukları kişiler için “Kendisi yakînimdir” derlerdi. Bu tabir günümüzde “Kendisi yakınımdır” biçiminde kullanılıyor. Peki ama nedir “yakinen” bilmek?

Sen nasıl düşünürsen öyle

‘YAKİNEN’ BİLİR MİSİN

Kuran’daki “yakînen bilmek” kavramını, eskiler şu basit örnekle anlatırlardı: “Biri sana baklava diye bir tatlıdan söz etti; sana baklavanın her türlü özelliğini anlattı. Artık baklavanın ne olduğu öğrendin, yani “ilme’l-yakîn” oldun. Sonra gittin tatlıcıda baklavayı gözlerinle gördün, tanıdın, yani “ayne’l-yakîn” oldun. Eğer o baklavayı bir de yiyip tadını aldıysan artık her şeyiyle eksiksiz bildin, yani “hakka’l-yakîn” oldun.”

*

Haberin Devamı

Sözlü-yazılı bilgi (ilme’l-yakîn) ve gözlemle ulaşılan bilgi (ayne’l-yakîn), çağdaş bilimsel yöntemin de esasını oluşturur. Bunların ötesinde, kesin bilgi sahibi olmadığımız şeylerse zandır: “İyi biri olduğunu zannediyorum” cümlesindeki gibi. “Zannetmek” günümüzde “sanmak” kelimesiyle büyük ölçüde yer değiştirmiş durumda. “Varsayımda bulunmak” da benzer anlamda kullandığımız bir ifade.

İYİSİ KÖTÜSÜ

Zannın iki türlüsü var. Bunun ilki olumlu varsayımdır, yani “hüsnüzan”. İslam’da Allah’tan başlayarak insanlar hakkında iyi ve güzel düşünmek tavsiye edilir. Hz. Peygamber’in ifadesiyle “[Allah hakkında] hüsnüzan beslemek, güzel bir ibadettir.”

*

İkinci tür ise “suizan”, yani kötü zandır. Bu İslam’da kınanan bir davranıştır. Çünkü kötü zan, çoğunlukla düşüncede kalmaz... İnsan nefsine yenik düşüp kötü zannını başkalarıyla paylaşır ve ister istemez “çekiştirdiği” kişiyi “töhmet altında” bırakır. Hatta bu durum, iftiraya kadar gidebilir. Resulullah bu konuda şöyle demiş: “[Kötü] zandan sakının. Çünkü zan, yalanın ta kendisidir.” Ayrıca suizanna dayanan her iddia, ispat zorunluluğu getirir.

KİME GÜVENİLİR Kİ

Peki ama, etrafımızda kötü niyetli insanlar varken biz herkese “hüsnüzan” ile bakarsak bundan zarar görmez miyiz? Elbette insanlara iyi niyetli yaklaşmakla “tedbirsiz” olmak aynı şey değil. Bu noktada hem aktarılmış tecrübelere hem de deneysel bilgiye başvurmak gerekiyor. Nitekim Hz. Peygamber şu ölçüyü getirmiş: “Mümin aynı delikten (yılan deliğinden) iki defa sokulmaz.”

Haberin Devamı

NASIL BİLEBİLİRİZ

İnsan doğası gereği, bilgimizin bittiği noktada zanda bulunmak kaçınılmazdır. Örneğin “elle tutulmayan, gözle görülmeyen” Yaradan’ı nasıl bilebiliriz? İslam, bu sorunun cevabını şu hadis-i Kutsi ile vermiş: “Kulum benim hakkımda ne zannediyorsa (ne düşünüyorsa) ben öyleyim. Ve bana dua ettiğinde ben onunla beraberim.” Erzurumlu İbrahim Hakkı, Allah’ı güzel düşünmeyi şöyle ifade etmiş: “Hak şerleri hayreyler/Zannetme ki gayreyler/Arif anın seyreyler/Görelim Mevla’m neyler/Neylerse güzel eyler.

*

Mevlâna, Mesnevi’de hakikate “can gözüyle” bakmak, her türlü bilgiyi “can kulağı” ile dinlemek gerektiğini söyler. Çünkü “can kulağının” aksine “zan kulağı” kötüyü düşünmeye meyillidir. Gelin biz de vesveselerin yön verdiği kötü zanla değil, gönlümüzün yön verdiği iyi zanla hareket edelim. Atalarımızın dediği gibi: “Niyet hayır, akıbet hayır.

Haberin Devamı

BİR ESER
YENİDEN DOĞAN CAMİ

HAZAR Denizi kıyılarının adeta incisidir Bakü... İşte bu güzel şehirde 1990’lı yıllarda inşa edilmiş 700 yıllık (!) tarihi bir cami yükselir. 30 yıllık caminin nasıl 700 yıllık olduğuna gelirsek...  Bibi Heybet (Bibiheybet) Camii, aslında Şirvanşah II. Ferruhzad tarafından 1280 yılı civarında yaptırıldı. Ne var ki Azerbaycan’ı 1920’de ele geçiren Sovyet yönetimi camiyi 1936’da tamamen yıktırmıştır. Elbette bu kültür katliamı, rejimin din karşıtı politikasının bilinçli bir sonucuydu.

Sen nasıl düşünürsen öyle

*

Yok edilen 650 yıllık ibadethane, Azerbaycan 1990’da bağımsızlığına yeniden kavuştuktan bir süre sonra, aslına uygun olarak yeniden inşa edildi. Cami, Hz. Ali ve Hz. Fatıma soyundan gelen, Şiiler için 8. İmam kabul edilen Musa el-Kazım’ın kızı Hekime Hanım’ın türbesi üzerine yapılmıştır. Ona hürmeten camiye “Bibi” adı verilmiştir ki bu kelime, eski Türk kültüründe soylu kadınlar için unvan olarak kullanılırdı.

Haberin Devamı

BİR AYET

ONLARIN çoğu ancak zannın ardından gider. Oysa zan, hak namına hiçbir şeyin yerini tutmaz.  (Yunus, 36)

BİR HADİS

ALLAH şöyle buyurur: “Kulum benim hakkımda nasıl düşünüyorsa ben öyleyim. Ve bana dua ettiğinde ben onunla beraberim.” (Müslim, Zikir, 19)

Yazarın Tüm Yazıları