Kuşların dilinden

Günümüzden 800 yıl önce, 1221’deki Moğol istilasında Orta Asya’da on binlerce kişi hayatını kaybetti. Onlardan biri de -muhtemelen- Ferîdüddîn Attar idi. Bir eczacı ve tabip olan “Attar”, İslam medeniyetinin en etkili şair-yazarlarındandı.

Haberin Devamı

Onun geniş kitlelerce sevilip pek çok dile çevrilen meşhur eseri “Mantıku’t-Tayr (Kuş Dili)”, adını Kuran’dan alır: “Süleyman, Davud’a vâris oldu ve dedi ki: Ey insanlar! Bize kuş dili öğretildi ve bize her şeyden (nasip) verildi. Doğrusu bu, apaçık bir lütuftur (Neml, 16)”. Süleyman Peygamber’den bahseden bu ayet Attar’a, Attar’ın eserleri de kendinden sonra gelen Mevlana gibi isimlere ilham kaynağı olmuştur.

Kuşların dilinden

KUŞLARIN PADİŞAHI KİM?

Mantıku’t-Tayr, biri büyük, diğerleri bununla bağlantılı pek çok küçük hikâye içerir: Günün birinde “Dünyada ne kadar kuş varsa bir araya” toplanır. Başlarına bir padişah seçmedikçe bir düzen kurmalarının zor olduğuna kanaat getirirler. Ve bu makama uygun birini bulmaya karar verirler. Derken Hüthüt kuşu söz alır. Kuşlara, zaten Kaf Dağı’nın ardında bir padişahlarının olduğunu söyler: “Adı Simurg’dur”. Onlara Simurg’un güzelliğini ve yüceliğini anlatır. Ne var ki kuşların Simurg’u görebilmek için uzun bir yolculuk yapmaları gereklidir. Hepsi bunu ister ama gitmemek için türlü bahaneler öne sürerler. Bülbül, dudu, tavus kuşu, kaz, keklik, hüma, doğan, üveyik, puhu... Hüthüt ise onların hepsini ayrı ayrı ikna eder. Nihayetinde yola çıkarlar...

Haberin Devamı

Kuşların dilinden

UZUN BİR YOLCULUK

Yüz binlerce kuş yola düzüldü... Birbirlerine yaklaştılar; kanat kanada, ayak ayağa, baş başa uçmaya başladılar”. “Ne artıyordu, uzuyordu bu yol, ne de eksiliyordu.” Bu zorlu yolculukta kuşlar ne zaman yılgınlığa düşseler, kılavuzluğa seçilen Hüthüt, anlattığı hikâyelerle onları canlandırır, yola aşkla devam etmelerini sağlar.

Kuşların dilinden

Kuşlar, Hüthüt’ün marifetlerine hayran kalıp ona sırrını sorarlar. Hüthüt bu hali altınla gümüşle değil, peygambere bağlılığıyla kazandığını anlatır: “[Hz.] Süleyman’ın gözü (nazarı) bir an bize düşüverdi. Ben bu makamı ne altınla elde ettim, ne gümüşle... Bu eriştiğim devlet (mutlu makam), o bakıştan meydana geldi”. Eğer onlar da bu hale erişmek istiyorlarsa asla ibadeti terk etmemelerini, ama ibadetlerine de asla güvenmemelerini tavsiye eder. Kuşlardan kimisi altın-para sevdasından, diğeri evine barkına aşırı bağlılığından, bazısı da nefsine yenik düşmekten yakınır... Hüthüt her birinin derdini dinler, onlara yol gösterir. Hatalarından korkanlara hiçbir zaman Allah’tan ümit kesmemek gerektiğini hatırlatır: “Bu yola bir an olsun doğrulukla gelirsen daimi olarak lütuf ve ihsanla karşılanırsın.

Haberin Devamı

YEDİ VADİNİN SONU

Kaf Dağı’na varıncaya dek önlerinde yedi farklı vadi vardır: İstek Vadisi, Aşk Vadisi, Marifet Vadisi, İstiğna (gönül tokluğu) Vadisi, Tevhit (birlik) Vadisi, Hayret Vadisi, Fakr u Fena (yokluk) Vadisi. Ancak kuşların bir kısmı vazgeçip yolda kalır. Bazıları gördükleri eğlenceli manzaralara kapılıp yolunu kaybeder. Kimi aslanlara yem olur... Yüzbinlerce kuştan sadece otuz tanesi varmayı başarır hedefe. Ne var ki ulaştıkları bu diyar bomboştur, hiçbir şey yoktur. Hepsi ümitsizliğe kapılır: “Yazık oldu yoldaki emeklerimize... Burası sandığımız alemden değilmiş.” Ne var ki nice halden sonra kuşların padişahı Simurg, nuru ve ihtişamıyla karşılarında belirir: “Fakat Simurg’a bakınca gördüler ki, Simurg o otuz kuştan ibaret! Şaşırıp kaldılar... Kuşlar Simurg’a bakınca orada ancak kendilerini gördüler.” (Si-murg, Farsça’da 30 kuş demektir.) Bu hali hiç anlamadılar, sırrını öğrenmek istediler: “Bu, bir aynadır. Kim gelir bakarsa, orada kendisini görür... Siz buraya otuz kuş geldiniz, aynada otuz suret peydahlandı... Daha çok kuş gelse yine kendilerini görür, kendilerini seyrederler.

Haberin Devamı

Kuşların dilinden

ATTAR’IN SEMBOLİZMİ

Mantıku’t-Tayr, “Allah görülebilir mi, ona ulaşılabilir mi?” gibi sorulara sembolik bir hikâyeyle yanıt vermeye çalışır. Hikâyedeki kuşlar, nefsin korkularından ve zorbalığından kurtulan ruhların manen yükselmesini sembolize eder. Yani insan inanç yolculuğunda sebat ederse dünya tasasından adım adım uzaklaşacak, egosundan kurtuldukça Yaradan’a yaklaşacaktır. Ne var ki kişinin Yaradan’ı dünya-madde gözüyle görmesi mümkün değildir. Zaten “O” her şekilden münezzehtir. Attar’a göre insan, Allah’ın varlığını ve birliğini ancak kendi zannınca, kendi kapasitesi kadar idrak edebilir: “Ne bilir ne tanırsan, o senin anlayışındır”. “O’na kimin canı erişebilir?” Çünkü Yaradan sonsuzdur, “can içinde gizli hazine”dir.

 

Yazarın Tüm Yazıları