Öfkeliyim!

Haberin Devamı

"Bir süredir olanlara bakıyorum; ihmal edildiğim kesin, 2. sınıf insan muamelesi görüyorum. Neden o benden daha makbul, hatta üstün sayılıyor, her yaptığı hoş görülüyor da bana gelince; kınanıyor, dışlanıyorum. Bu doğru değil; düpedüz haksızlık! Hiç kusurum yokken aşağılanıyorum, sevilip sayılmadığım aşikar.. Hep onun yüzünden, rol çalıp duruyor; resmen hakkımı gasp ediyor. Eşitsizlik var! Bu kabul edilemez. Haksızlığa müdahale etmek hakkım!" dediğimde, "Vesveseye kapılıyorsun, sevilmiyor değilsin. Haklı haksızı ayırabilecek halde olamayabilirsin bu bencil öfkeliliğinle, sakinleş. Hasedi bırak, kibirle hareket etme. Belki de yapabilecekken yapmadın tam elinden geleni! Durumunu daha iyisini başarmak için bir fırsat olarak gör, bu hal geçici, topla kendini, koru iyi niyetini, arttır gayretini, güven adaletine düzenin" diye ukalalık edince yanımdaki işbirlikçi, dayanamayıp yapıştırdım tekmeyi haine. Kafaya koymuştum, gidip görüşecek, haddini bildirecek, kim olduğumu hatırlatacaktım mağduriyetimin müsebbibi o sözde kardeş olacak herife..

Haberin Devamı

Susmadı yolda yanımdaki; "Korkarım öfkene kapılıp yanlış birşey yapmayasın, haddi aşmayasın. Aman, günahtan kaçınmalısın. Otur, bi sakinle. İçindeki kötü hislerden Tanrı'ya sığın, o affedicidir. Kendine zulüm edenlerden olma. Hallolur meselen de zamanla" deyince mendebur, susturdum bir yumrukta. Haketmişti ağzını burnunu dağıtmamı. Öfkem daha da arttı. Belli ki herkes bana karşı birleşmişti. Kuyumu kazıyorlardı. Bunların hepsi kardeşimin suçuydu. O aradan çekilmedikçe mesele hallolmayacaktı.. Karşısına çıktığımda doğrusu kardeşim de beni kışkırttı. Zalimlik etmede nefsime uyup Tanrı'ya isyankar olursam, kendi günahını da üstlenerek cehennemlik olmakla tehdit etti beni. Onun için konuşmak kolaydı. Ne de olsa kayırılan iyi evlattı. Kararım o an kesinleşti, cezasını verecek, öldürecektim onu. Yanımdaki herhalde dayağa doyamamış olacak araya girdi; "Dur yapma, doğru değil bu düşünüş, bu davranışların, karşı koy seni arzulayan kötülüğe, hakim olabilirsin kendine. Haklıysan da haksız duruma düşersin ancak böyle". Önce o gevezenin kafasını kırdım. Artık bana engel olacak kimse kalmamıştı sıra kardeşime geldiğinde. O da karşı koymadı nedense. Nefsiyle hareket etmeyecek, şiddete başvurmayacakmış ne olursa olsun; Allah korkusundanmış. Bence benden korkuyordu. "Kardeşim sakın, insanlığı öldürme sakın!" zavallı haykırışları da engel olamadı sonunu getirmeme. Hakettiğini buldu. Nihayet sustu. Yazık, karşı koysaydı daha iyi olacaktı. Neyse, meydan sonunda bana kaldı. Hakkedene. İşte şimdi zaferi kutlamalı, dünyanın keyfini çıkarmalı…

Haberin Devamı

O da ne! Yanımdaki hala orada, ayaktaydı. "Ne yaptın kardeşine sen, lütfen bari tövbe, istiğfar etsen?" diyordu güçlükle. "Bana ne, korusaydı madem kendini, dünya mücadele arsası, güçlü olan kalır ayakta, kimsenin yükünü taşıyacak değilim omuzumda" dedim sanki cevap vermeliymişim gibi. Yeterince sıkmıştı canımı. Zaten şahit bırakamazdım. Üzerine çullandım. Hem sahi kimdi bu başından beri yanımdan ayrılmayan serseri. Son nefesini vermeden sormak aklıma geldi. İyice dağılmış bedeni, yerdeydi. Sanırım ilk defa baktım gözlerine, alışılmadık bir parlaklıktaydı. Sorumu cevaplarken gözlerinin ışığı başının üzerinde bir nur halesi şeklini aldı. "Ben senin vicdanınım, daha da doğrusu ben senin aslınım" dedi, ama öyleyse ben kimdim ki? O nur topu zerafetle yükselirken göğe etraf da karanlıklaşıyordu gitgide. Bir ses kulağıma fısıldadı; "Sen korkunç bir hiçlik olmaktasın şimdi!". Ortalık iyice karardı, korku bedenimi sararken olanca yakıcılığıyla, bir karga gördüm sanki, kimin için acaba, bir mezar kazmaktaydı. Ölmek bu muydu? Sahi ne yaptım ben? N'olur biri bana cevap versin zifiri karanlık göğsüme çökmeden, çığlığım sessizleşmeden; "Son pişmanlık fayda eder mi? Çok pişmanım, fayda eder mi? N'olur!"…

Haberin Devamı

Kendimce kurguladığım, aslında Adem'in ilk iki oğlunun, kardeş ademoğularının arasındaki ilk ölümcül husumetin, ilk cinayetin kutsal metinlerde bahsedilen hikayesi. Ola ki bu ibretlik anlatıda gizlidir insanlar arasındaki hasetlik, gadab ve türlü şiddet eyleminin çözümlenmesi gereken kodları. Şiddet dolu insanlar gördükçe etrafımda, içimde kabaran öfkenin baskısını hissettikçe kursağımda bu kadim hikaye gelir aklıma. Korkarım insanlığım adına…

Öfkeyle kalkan zararla otururmuş. Öfke ki hakikati örten nefs perdelerinden birisi. Ancak nefsani öfkesini alt edebilende parlar Allah rızası için zuhura gelen "Celal" esması.. Celallenmek O'ndan, Rahmani, öfkelenmek ise nefsimizden, şeytanidir. Sonuçları da buna göre olur. O halde, öfke sarmalına kapılmamak için, hele ki "Fitne zamanında, koşuyorsan yürü, yürüyorsan dur, duruyorsan otur, oturuyorsan yat, yatıyorsan uyu"(hadis)… Yoksa karanlıkta kalırsın, sen de, biz de.. Merak etme, meydan boş değil, zamanın bir sahibi var, memlekeketin de. Yerinde sorumlular. Dolduruşa gelmeyelim, meşru yollardan sapmayalım, fatura daha da ağır olmasın; sermayemiz dar. Önce kendi kusurlarıyla uğraşıp, onları giderene söz; Rabbim'den vakti gelince fazlası için destur çıkar!

Haberin Devamı

Allah selamet versin memleketimize, hepimize. Şehitlerimiz cennetteler inanıyorum ki. Atalarımızdan onları orada karşılayacak yeterinden fazla kahramanımız mevcut. Bir o kadarı da gerekirse burada yek vücut.. Bu vatan böyle bir vatan. Yazık ki "ah-ü vah" etmede geride kalan. Allah'tan tüm şehit yakınlarına metanet, kolaylık, gönül ferahlığı niyaz ederiz. Her türlü zulüm, şiddet, terör mağdurlarına da selametlik… Hamd'olsun 'Kayin'lerden taraf değiliz. Cemalini özleriz Ya Rahman! Ya Selam!

* not. kurmaca hikaye için esinlenilen orijinal kaynaklar :

Tora / 1. kitap, 'Bereşit' - 12. bölüm 'Kayin ve Evel' - 4/3-13

… Bir dönem bitti. Kayin bir miktar toprak meyvesini Tanrı'ya sunu olarak getirdi. Ve Evel - o da davarının ilk doğanlarından, (bunların) şişman olanlarından (bazılarını) getirdi. Tanrı Evel'e ve sunusuna önem verdi, ancak Kayin'e ve sunusuna, önem vermedi. Kayin çok kızgın ve üzgündü. Tanrı Kayin'e "Neden bu kadar kızgınsın? Neden üzgünsün?" diye sordu. "Doğru davransan affedilmeyecek misin? Ve (bil ki) eğer doğru davranmazsan günah kapıda pusudadır. Seni arzulamaktadır; ama sen ona hakim olabilirsin". Kayin, kardeşi Evel'e (birşey) söyledi. Sonra kırdayken Kayin, kardeşi Evel'e kalktı ve onu öldürdü. Tanrı Kayin'e "Kardeşin Evel nerede?" diye sordu. "Bilmiyorum" diye cevap verdi (Kayin). "Kardeşimin bekçisi miyim ben?". Tanrı "Ne yaptın?" dedi. "Kardeşinin kanının sesi topraktan Bana doğru haykırıyor. Şimdi sen, kardeşinin kanını senin elinden almak için ağzını açan topraktan daha da lanetlisin. Toprağı işlediğin zaman sana kuvvetini vermeyecek. Dünyada göçebe ve yalnız olacaksın"…

Haberin Devamı

Kuran / 5 Maide suresi 27-32. ayetler (Habil ile Kabil'in hikayesi)

• Onlara, Adem'in iki oğlunun haberini gerçek olarak oku. Hani ikisi de birer kurban sunmuşlardı da, birinden kabul edilmiş, ötekinden kabul edilmemişti. Kurbanı kabul edilmeyen, "Andolsun seni mutlaka öldüreceğim" demişti. Öteki, "Allah ancak kendisine karşı gelmekten sakınanlardan kabul eder" demişti. "Andolsun! Sen beni öldürmek için elini bana uzatsan da ben seni öldürmek için sana elimi uzatacak değilim. Çünkü ben alemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım". "Ben istiyorum ki, sen benim günahımı da, kendi günahını da yüklenip cehennemliklerden olasın. İşte bu zalimlerin cezasıdır". Derken nefsi onu kardeşini öldürmeye itti de onu öldürdü ve böylece ziyan edenlerden oldu. Nihayet Allah, ona kardeşinin ölmüş cesedini nasıl örtüp gizleyeceğini göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi. "Yazıklar olsun bana! Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini örtmekten aciz miyim ben?" dedi. Artık pişmanlık duyanlardan olmuştu.

• Bundan dolayı İsrailoğullarına şunu yazdık: "Kim, bir insanı, bir can karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse, o sanki bütün insanları öldürmüştür. Her kim de birini yaşatırsa sanki bütün insanları yaşatmıştır. Andolsun ki, onlara resullerimiz apaçık deliller getirdiler. Ama onlardan birçoğu bundan sonra da yeryüzünde aşırı gitmektedir".

Yazarın Tüm Yazıları