Yıllar sonra mesleğe başladığı yerde

İngiltere’de, University of Surrey’de otel, yiyecek-içecek eğitimi aldıktan sonra Bodrum’da kendi otellerinin işletmeciliği ile iş yaşamına atılan, ardından 1994 yılında Gümüşlük’te Karaf adlı ilk restoranını açan Kaya Demirer, 26 yıl sonra yeni projesiyle tekrar Bodrum’da.

Haberin Devamı

Kaya Demirer’le yazılı basına ilk geçtiğim dönemde Referans gazetesinde (yıl 2004 ya da 2005 olmalı) “Kent ve Yaşam” sayfasını hazırlarken tanışmıştım.

Ortağı Yücel Özalp ile birlikte Niş’te buluşmuş, bana iyi yemek ve iyi müziğin bir arada olabileceğini kanıtlamak istedikleri yeni konseptlerini anlatmışlardı. Daha sonra Topaz gibi başarılı markalar yaratan ikili yollarını ayırdı.

Kaya Demirer yine birlikteliğine inandığı üçlü “eğlence, iyi müzik ve iyi yemeğin” bir arada olduğu Frankie’yi açtı. Frankie kısa sürede İstanbul’da türünün en iyileri arasına girdi.

Demirer’in sivil toplumcu yanı da güçlü. 2001 yılından bu yana Turizm Restoran Yatırımcıları ve İşletmecileri Derneği TURYİD’in başkanlığını sürdürüyor.

O da benim gibi Türkiye’nin turizmde bir cazibe merkezi olmasında gastronominin katkısına inanıyor.

Haberin Devamı

Kaya Demirer, uzun süredir aklında olan hayalini nihayet bu yıl gerçekleştirdi. Torba’da açılan Susona Bodrum’un içinde farklı konseptte iki yeme-içme mekânı projesini hayata geçirdi. İlkinin adı, yerel diyalektte ‘ebegümeci’ anlamına kullanılan ‘Malva’.

MALVA VE EGE MUTFAĞI

Yerel, mevsiminde taze mottosuyla yola koyulan ‘fine-dining’ konseptli Malva’nın kimliğini Ege mutfağı oluşturuyor.

Öncelik Bodrum malzemelerine veriliyor, bulunmayanlarda ise halka genişliyor. Tam bir gastronomik deneyim sunan menüde denizden de karadan da tabaklar var.

Bölgede bugüne dek pek kullanılmayan, başka balıkları yediği için yakalandığında öldürülen aslan balığından yapılan ‘Ceviche/seviçe’, kılıç pastırma, çimçim karidesli dereotlu gambilya favası, asma yaprağında bıldırcın, Ezine peynir fondü, Ödemiş patates, Bodrum otları eşliğinde ızgara ahtapot, yanında soğan dolması ve merverdi Antep fıstıklı oğlak pirzola gibi yerel otlarla ve coğrafi işaretli ürünlerle eşleştirilmiş yemeklerin her birinin hem felsefesi var hem de lezzet çıtası yüksek.

Mutfağın başındaki Serkan Aksoy’un adını yakında daha çok duyacağız.

Yemeğin sonuna doğru canlı müzik de başlıyor. Cuma akşamı açılışta Nükhet Duru, cumartesi ise Güvenç Dağüstün ve Burçin Büke “Siyah Beyaz Şarkılar”ıyla sahneye çıktılar.

Haberin Devamı

Ardından da konuklar arasında bulunan Zeynep Özyılmazel ısrarlara dayanamayarak çok sevdiğim şarkısı “Zaman Olur”u ve birkaç şarkıyı daha seslendirdi.

Salı ve cuma akşamları da Ada Sanlıman sahneye çıkacakmış.

İyi yemek, iyi müzik ve muhteşem bir manzara, üçü bir arada kolay bulunmuyor.

Umarım Malva yakın gelecekte İstanbul’a da gelir. Menüsünü mesela Trakya ağırlıklı Marmara bölgesinin ürünleriyle ve özel yemekleriyle oluşturarak...

SAHİLDE UZUN ÖĞLEN YEMEKLERİ

Kaya Demirer’in Susona içindeki ikinci yeri Frankie Beach Club’da ise yine mevsiminde bölge ürünleri ve yemeklerinden oluşan bir menü tasarlanmış.

Saat 14.00’te başlayan, akşam saat 20.00’ye dek müzik eşliğinde süren geç öğlen yemeği servisinde istenirse her şey ortaya paylaşımlık geliyor.

Haberin Devamı

Antep fıstığı pesto ve çim çim karidesle sunulan bütün köz patlıcan, Bodrum zeytini ve çökeleği, pembe domatesi ve kırmızı soğanlı köy salatası, deniz ürünlü pizza, Ödemiş taze patatesli kömür ateşinde ahtapot, deniz ürünlü domatesli pilav, fırında oğlak kol...

Hangisini denerseniz deneyin her biri damakta tam bir lezzet patlaması yaratıyor.

Kapanış için önerim de karadut dondurmalı unsuz çikolatalı kek ya da orman meyveleri ve ballı taze peynirle gelen odun fırınında şeftali.

Kış aylarında Frankie İstanbul’da da sahne alan Alya, yaz boyunca pazar günleri akşamüstü saat 18.00’den 20.00’ye dek sahnede olacakmış.

Alya hareketli şarkıları ve danslarıyla izleyenleri etkisine alıyor.

Haberin Devamı

Cumartesi akşamları sahneye çıkacak olan Ayhan Sicimoğlu ise her zamanki enerjisiyle izleyenleri farklı diyarlara götürüyor.

Sunset ve Park Şamdan işbirliği 

Sunset’le 25 yılı geride bırakan Barış Tansever, kriz dönemlerinde her zaman yaratıcı çözümler bulur.
Birkaç hafta önce İstanbul’un en ünlü buluşma noktalarından Park Şamdan, Les Ottomans’ın kapanmasıyla yersiz kalmıştı.
Barış Tansever, yaz süresince Sunset’in bar bölümünün işletmesini Park Şamdan Bar’ın sahibi Ersoy Çetin’e verdi. İstanbul yeme-içme sahnesinin iki ünlü markası bir araya gelmiş oldu.
Sinerji yaratacaklarına hiç kuşkum yok. Dileyenler mekânın ünlü atıştırmalıklarıyla geceye devam edecek ya da bar sonrası yemeğe Sunset’e geçebilecekmiş.
Tansever ayrıca iş yemeklerinin azaldığı ve yurtdışından turistlerin gelmediği bu dönemde yerinde bir strateji benimseyerek fiyatlarını düşürdü.

 

Yazarın Tüm Yazıları