İşgal ettiğiniz makamdan utanın!

KIRŞEHİR’de 8 Eylül’de yaşanan olaylar ile ilgili güvenlik kameraları görüntüsünü izlemediyseniz, izlemenizi öneririm.

Haberin Devamı

Arkadaşımız İsmail Saymaz’ın Hürriyet ve Radikal’in internet sitelerinde yayınlanan bu haberi, bir yandan toplumumuzu nasıl bir psikolojinin esir aldığını gösterirken, diğer yandan da hepimizin hayatının nasıl bir pamuk ipliğine bağlı olduğunu anlatıyor.

Bir grup gösterici önce PKK’yı protesto etmek için bir gösteri yapıyor. Sonra ortaya orada toplananları gaza getiren birileri çıkıyor.
Bunlar profesyonel provokatörler midir yoksa kendiliğinden mi bu işe soyunmuşlardır bilemem.
Bunu bilmek ve gereğini yapmak savcıların işidir ama onların bu işle meşgul olmadığını da olaylardan sonraki süreçte görmüş bulunuyoruz.
Kalabalık gaza getirilince önce HDP Kırşehir İl Başkanlığı’nın bulunduğu binayı yakıyorlar.
İçeride insanlar var mı, onlar bundan zarar görür mü, umurlarında bile değil.
Sonra aynı kalabalık bir kitabevine yöneliyor. Sol görüşlü bir vatandaşımıza ait olduğu ileri sürülen kitabevi yakılıyor. Yine içeride insanlar var, canlarını zor kurtarıyorlar.
Bu arada yağma da sürüyor. Çantalar, defterler yağmalanıyor, kitaplar “dövülüyor”, standlar devriliyor ve ateşe veriliyor.
Kitabevi yanarken çıkan kara dumanlar binanın üst katlarında insanların yaşadığı evleri sarıyor. O evlerde oturanlar da canlarını zor kurtarıyorlar.
Kalabalık daha sonra bir tatlıcıya yöneliyor, orayı da yıkıp dağıtıyor. Bu olay neresinden baksanız bir saate yakın sürüyor.
Bu süre içinde ortalıkta görebildiğimiz tek kamu görevlisi “doğalgaz aracı” ile geliyor, koşarak binanın arka tarafına geçiyor. Muhtemelen bir doğalgaz patlamasını önlemek için.
Bütün bu sürede bir tek polis, jandarma vs ortada görünmüyor.
Kırşehir gibi küçücük bir kentte polisin olay yerine intikal etmesi bilemediniz beş dakikayı alabilir. Ama bir tane bile gelmiyor. Belli ki bırakıyorlar vandallar istedikleri yeri yıksınlar, istedikleri yeri yaksınlar.
Bu kentte bir Vali var. Bir Emniyet Müdürü var. Bir Jandarma Alay Komutanı var. Vali çağırdığında olaylara müdahale edecek askeri birlik var.
Ama hiçbiri kılını kıpırdatmamış olmalı ki vandallar, kentte terör estiriyorlar. Mülki idare amiri başta olmak üzere bütün yetkililer tam siper olmuşlar. Neden?
“Bırakalım yakıp yıkıp rahatlasınlar” diye düşündükleri için mi, yoksa o vandallığı onayladıkları için mi?
Bütün bu olayların sonunda gözaltına alınanlar 13 kişi ve çoğu sonradan serbest bırakılıyor.
Madımak Oteli’ndeki gibi onlarca kişinin hayatını kaybetmemiş olması tamamen bir tesadüf.
Kırşehir Valisi, Emniyet Müdürü ve diğer yetkililere sadece şunu söyleyebilirim: İşgal ettiğiniz makamdan utanın.

Haberin Devamı


Adamına göre muamele

 

Haberin Devamı

DİYARBAKIR Baro Başkanı Tahir Elçi hakkında, televizyon programında “PKK bir terör örgütü değildir” dediği için önce yakalama kararı verildi.
Kararın gerekçesi, Elçi’nin “yurtiçinde bir yerlerde saklandığı ve kendisine ulaşılamadığı” şeklinde açıklanıyor.
Oysa Elçi o sırada Diyarbakır Barosu’nda görevinin başındaydı, ama kimin umurunda!
Yakalamaya karar vermişler, bir gerekçe lazım, onu da uyduruveriyorlar işte.
Elçi’nin sözlerine katılırsınız veya katılmazsınız. Sonuç olarak bir “terör eylemi” değildir, suç olan bir eylemi de övmek değildir.
Nitekim bu sözü söyleyen sadece Elçi değil, yandaş medya yazarları içinde de bunu yazanlar var, iktidar partisi içinde de bunu söyleyen milletvekilleri oldu.
Bir adım ileri gidip Abdullah Öcalan’ı dünyanın en vizyon sahibi lideri ilan eden yandaşlar bile oldu, bu köşede yayınlamıştım, hatırlarsınız.
Mahkeme Elçi’nin tutuklanması istemini kabul etmedi. Savcı da zaten neden istedi anlayabilmek mümkün değil. Yeri belli, işi belli, kaçma niyeti olsa zaten kaçardı vs.
Savcı tutuklama istedi çünkü muktedirin HSYK’sının kılıcı tepesinde sallanıyor, topu yargıca attı, “O düşünsün” dedi!
Elçi vücuduna bomba sarıp patlatmak isteyen bir terörist olsaydı devletin bütün güvenlik güçlerinin gözünün önünde bu eylemini gerçekleştirene kadar yakalanmazdı, eylemden sonra parçaları ele geçirilirdi!
Bir sürü internet sitesi IŞİD’i övüyor, terör örgütü olarak görmüyor, IŞİD’e adam devşirenler serbestçe faaliyet gösterebiliyor ama onlara yönelik olarak kimsenin kılı da kıpırdamıyor.
Bunun bir tek nedeni var: Türkiye’de yasalar adamına göre uygulanıyor.
Eğer solcuysanız ya da Kürt’seniz, söylediğiniz bir söz için bile yakanızı bırakmazlar. Eğer cihatçı örgütlerden birinin üyesiyseniz sizi seyrederler, takip bile etmezler ki eylemlerinizi rahatça yapabilesiniz.
Türkiye’de yargının bugünkü durumu işte budur!

Haberin Devamı


Çocukları yine perişan ettiler


DERSHANELERDEN “temel lise” haline dönüştürülen okullara geçen öğrencilerin başarı puanlarında önemli düşüşler olduğu ile ilgili haberi Hürriyet’te okudum.
Gamze Kolcu’nun haberine göre ders saati farklılığı nedeniyle öğrenciler, devlet liselerinde başarılı oldukları bazı derslerden “borçlu” geçmiş sayılıyorlar ve bu nedenle başarı puanları düşüyor.
Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileri bununla ilgili yeni bir düzenleme yapılacağını açıklamış, onu da belirteyim.
Sadece bu olay bile dershanelerin temel liselere dönüştürülürken hiçbir şeyin zamanında düşünülmediğini, her şeyin rastgele yapıldığını ortaya koyuyor.
Çünkü eğitim ve öğrencilerin gelecekleri AKP iktidarının umurunda bile değil.
Beş yaşındaki çocukları ilkokula kaydedip, hayatlarını altüst etmek de bunlarda, her sene sınav biçimini değiştirip çocukların başını döndürmek de bunlarda.
Ve bunun bir tek nedeni var: AKP’nin doğru dürüst bir eğitim politikası yok, umurunda da değil.
Tek dertleri imam hatiplerin sayısını arttırmak, bir zamanlar kan kardeşi gibi oldukları cemaati, yolsuzluklarını açığa çıkardığı için cezalandırmak.
Bu arada çocuklar perişan oluyormuş, onların umurunda bile değil.
Ve bu AKP “istikrar” için bir kez daha tek başına iktidar olmak üzere oy istiyor!
Oy vermeden önce çocuklarınıza neler yaptıklarını da bir kez daha düşünmenizi öneririm.
Çünkü yaptıkları, bundan sonra da yapacaklarının teminatıdır!

 

Yazarın Tüm Yazıları