Linç geleneği...

Siyasi kavgalara taraf olabilmek uğruna linç etme hastalığını gelenekselleştirmişiz ve sürekli kendimizi alkışladığımız için de hiç vazgeçmiyoruz...

Bu sorumsuzluğa ‘Yeter artık’ diyebilmeliyiz...

Bıktırıp usandırmayalım insanları...

*

Bu ülkeye hizmet edenleri küstürerek en büyük kötülüğü yine ülkeye ve kendimize yaptığımızı hâlâ fark edemiyor muyuz?

Yıllardan beri ‘Beyin göçü’ diyerek hayıflanıp yırtınanlar beyinleri taşlamaktan hiç vazgeçmedi...

Vazgeçmeliyiz...

Ve linç edilenleri seyretmekten de...

*

Kendisini yıllar önce tanımıştım...

TBMM Florya Köşkü’nde bazı siyasetçi dostlarla birlikte sohbet ederken projelerini dinlemiştim...

O dönem Heron’lar vardı...

Ve bu ülke yine terör ile mücadele ediyordu...

Dağ taş bombalanıyordu ama bir sonuç alınamıyordu...

*

15 Temmuz darbe girişiminden sonra FETÖ örgütüne mensup güvenlik ve istihbarat kadrolarının ne haltlar çevirdiğini de yeni öğrenmiş oluyoruz...

PKK ile derin işbirliği yapan bu ihanet şebekeleri yüzünden ülkenin her yerinde bir terör eylemi gerçekleştiriliyordu...

Terör örgütleriyle girilen derin ilişkilerin gerçek yüzünü, kamuoyu birçoğunu bilmese de, az çok nelerin döndüğünü biliyoruz...

*

İsrail ve ABD’den getirtilen veya kiralanan Heron’lar ile terör eylemleri bitirilmeye uğraşılıyordu ama sürekli ya yanlış istihbarat ya da yanlış koordinatlar yüzünden hedefler vurulamıyordu...

İşte bu dönem kendini Heron projelerine adayan Özdemir Bayraktar ağabey Yenibosna’daki sanayi tesislerinde projesini hayata geçirebilmek için gecesini gündüzüne katıyordu...

Ve öylesine heyecanlı idi ki...

*

Uzun çabaları sonucu Heron’lardan yani insansız hava aracından birkaç tane yapabilmiş ama seri üretime geçeceği dönemlerde sabotaja uğramıştı...

Savunma Sanayi Müsteşarlığı’nın ihalesine girmişlerdi.

Sinop’ta test uçuşları yapmışlardı.

Baykar’ın hava aracı ihalede öngörülen bütün şartları yerine getirmişti.

İhale sonuçları açıklandığında görüldü ki Baykar şirketi yerine test uçuşunda başarılı olamayan başka bir firmaya verilmişti...

Özdemir ağabey yaşadıklarına çok üzülmüştü ve kalp krizi geçirmiş, günlerce yoğun bakımda kalmıştı...

Daha sonra bir kalp krizi daha geçirmiş aort damarı yırtılmıştı...

Evinde ziyaret ettiğimde kendisi hasta yatağında dahi İHA’lardan bahsediyordu...

*

Ve oğlu Selçuk Bayraktar o dönemlerde Amerika’da MIT’de robotik kontrol sistemleri üzerine doktorasını yapıyordu...

İnsansız uçaklar üzerine ise master yapmıştı...

Selçuk Bayraktar da babası ve diğer kardeşleri gibi kendini bu projelere adamıştı...

İsrail şirketlerinin Baykar’a yaptığı ortaklık tekliflerini ise Özdemir ağabey sürekli reddetmiş ve ‘yerli ve milli’ kalmayı tercih etmişti...

*

Kısacası, daha çok şeyler yaşandı o süreçte ama bugün gelinen noktada İHA ve SİHA’ların terörle mücadelede ne kadar başarılı olduğunu görüyoruz...

Ayakları üzerinde duran yerli ve milli şirketleri, insanları sürekli taşlamanın, iftira atmanın, itibar suikastlarıyla kamuoyunu yanlış bilgilendirmenin kimseye bir faydası yok...

Bu ülkeye yapılmış en büyük ihanettir...

Özdemir Bayraktar ve çocukları Haluk, Selçuk ve Ahmet kendilerini bu ülkenin savunma sanayisine adamış bir aile...

İstanbul’daki modern tesislerini Selçuk Bayraktar ve kardeşi Haluk ile birlikte gezmiştik...

Gördüklerimden oldukça heyecanlanmıştım...

*

Karalama kampanyalarıyla, yalan ve iftiralarla bu güzel insanları ve daha başkalarını taşlamaktan vazgeçmeliyiz...

Yoksa bir gün kimse bir şey yapmayacak...

Bize göre en tehlikeli virüs budur...

Kimin ne söylediğine değil ne yaptığına bakmak gerekiyor...

Lafla peynir gemisi yürüterek vatan, millet ve bayrak sevilmiyor...

Ülke için bir şeyin ‘Bayraktar’lığını yapan ve birinci önceliği para olmayan bu aileleri takdir etmek, desteklemek bize göre herkesin sorumluluğu olmalı diyoruz...