İstanbul’un en güzel yanı şehirden çıkması...

Şehrimizi övüyoruz da bazen bunu iş olsun diye yapıyoruz. Misal ben bu aralar ne zaman başka bir şehre gitsem, her seferinde ‘Bunların yaşam kalitesi bizden yüksek’ diyorum.

Haberin Devamı

Yahya Kemal’in “Ankara’nın en güzel yanı İstanbul’a dönüşüdür” sözünü biliyorsunuzdur. Pek sevilir, bol kullanılır. O zamanlar öyleydi belki bilinmez ama kimse kusura bakmasın, günümüzde ne Ankara’nın ne de başka bir yerin İstanbul’a dönüşü güzel falan değil. Bir kere nereden geliyorsanız gelin, İstanbul’a yaklaşmaya başladığınızda şehrin güzide trafiğinin içine düşüyorsunuz. Bu trafiğin içinde evine çabuk varmaya çalışan hemşerilerimiz makaslar atarak ilerliyor. Siz de yolun zaten yorgun olarak girdiğiniz son kısmında, en zor etaba konsantre olup kazasız belasız şehre ulaşmaya çalışıyorsunuz. Mesela bu yolu geçen hafta Ankara’ya doğru aldım. Ankara’ya varınca şehre temiz temiz giriyorsunuz.

Bu konulara nereden geldik, derseniz ben bu aralar İstanbul’dan çıkıp nereye gitsem ‘Bunlar bizden baya bir daha iyi yaşıyorlar’ diyorum. Bu konseptte bu haftaki konuğumuz Ankara’ydı ve aynı şeyi yine dedim. Evet sevgili izleyenler, Ankaralıların yaşam kalitesi biz İstanbulluları her türlü katlıyor.

Haberin Devamı

FRANSIZ BALKON ZIRVALIĞI

Bir kere barınma meselesinde her türlü öndeler. Malum ben hobi olarak emlak fiyatlarını takip ediyorum. Gittiğim şehirlerde de bu evi kaçtan kiralıyorlar acaba gibi boş işlerle uğraşmayı seviyorum. Ankara şehrinde nezih semtlerin göbeğinde koca koca evler tutabileceğiniz fiyatlara bizim İstanbul’da parkta bank kiralayabilirsiniz anca.

Sonracığıma çok güzel ağaçlı sokakları, az katlı binaları ve balkonları var. Biz İstanbul’a en son balkonu 90’larda inşa ettik, o da depremde yıkıldı. Şimdi Fransız balkon denen zırvalıkla muhatabız.

Sonra mesela fiyatlar. Dışarıda yeme-içme işi bizim buraların ortalama yüzde 40 civarı altında. Az ileride gözüme otoparkın üzerindeki yazı takılıyor. Bir saat 15 lira. Sonra her saat başı 1 lira diyor. Bizim sokaktaki otopark bir saat 30, sonra saat başı 10, 10 yapıştırıyor.

Geçenlerde sokakta yer bulamadım. “Arabayı şuraya koyayım, sonra yer açılınca çekerim” dedim. Bir süre sonra da üşendim, “Kalsın sabaha kadar” dedim, demez olaydım. Sabah sabah zönk diye 100 lira kaybederek başladım güne.

Haberin Devamı

Mesela yine Ankara’da dikkatimi çeken ve bizde pek olmayan bir şey daha. Koyduğun binayı aynı yerde buluyorsun. “Şurada” diyorsun, “30 yıl önce şey vardı”, bakıyorsun, aa yine var. Buralarda 10 yıl önce gördüğün yapıyı tekrar görürsen ‘Ne güzel, henüz yıkılmamış’ diye seviniyorsun.

İş halletme ve güne devam etme kısmıysa zaten inanılmaz. 20 kilometrelik bir yere gidip üç saat sonra da Ulus’ta olmam gerekiyordu.

Şimdi cumartesi trafik falan derken dönüşte geç kalırız diye korktum. 17 dakika sürdü 20 kilometreyi almam 17! 45 dakikada her şeyi halledip dönmüştüm bile. 17 dakikada hafta sonu arabayla İstanbul içinde 500 metre ileri ya gidersin, ya gidemezsin. Böyle bir program, gitmesi ve gelmesiyle minimum 4-5 saatini alacak ve gününü yiyip bitirecek demektir.

Haberin Devamı

Bir de şunu ekleyeyim; Ankara’nın entellik seviyesi de ortalamada bizden iyi. Önümde iki tane 20’lerinin ilk yarısında oğlan yürüyordu. “Geçen hafta konsere gittim, çelloyu şu çalıyordu, onu şeyde de dinlemiştim” falan diye konuşuyorlardı. ‘Aslanlara bak aslanlara’ dedim içimden. Bizimkiler anca sokağımda bira içip duvara işesin. Ha bir de başkentin döneri de bizden iyi. O da önemli bir kalem.

İstanbul’un en güzel yanı şehirden çıkması...

Şimdi bunları deyince mutlaka bir arkadaşım çıkıp “Ama orada deniz yok” diyor. Buna cevabım şöyle: Yemişim denizini affedersin, sanırsın hepimiz her hafta sonu yelkene çıkıyoruz. Bizi bu şehirde harcıyorlar matmazel. Bu iş bu kadar net.

Yazarın Tüm Yazıları