Reality show’ları yapay olduğunu bile bile izliyoruz

Bu saatten sonra artık aşk arıyorum...

Haberin Devamı

Fakat evleneceğim insan daha önce evlenmemiş olsun...
Kendi evi, düzenli geliri ve SSK’sı da mutlaka olmalı...
Başkasının çocuklarının sorumluluğunu almak da istemiyorum...
Sazanlar sakin olun!
“İzzet orta yerde aşk arıyor” diye fesatlık yapmayın! Okumuş olduğunuz cümleler yıllardır ekranlardaki izdivaç programlarında “adayların” en çok kullandığı sözlerden sadece bazıları.
Reality show’lar hayatımıza girdiğinden beri daha bunlar gibi onlarca trajikomik “demeçle” karşılaşıyoruz.
Adanın birinde kimler birbirini yiyecek diye merak içinde yaşıyoruz...
Ünlü sözcüğünün “zıt anlamlısının” gönüllü olduğunu düşünüyoruz...
Bir evin içine kapatılmış insanların, o “kafesin” içinde delirmelerini izlemekten zevk alıyoruz..
Son günlerde de opak çorap giymeden tarz olabilmenin neredeyse imkansızlığını öğreniyoruz...
Roma İmparatorluğu zamanında arenalara toplanıp gladyatörlerin çatışmasını seyreden tipler misali, bu reality show’larda olup bitenlerden öyle ya da böyle gözümüzü alamıyoruz.

* Peki nedir bizdeki bu “reality” tutkusu?

Bu sorunun cevabını merak edip sevgili “dostum” internete danıştım. Ayıptır söylemesi azıcık yabancı dilimiz olunca İngilizce sitelere de uğramayı ihmal etmedim. Bu sırada şovlara olan ilginin sebebini anlatan bir makale dikkatimi çekti, ikinci paragraftaki isim ise makaleden daha çok “ağzımı sulandırdı”. Niye mi? Çünkü o paragraf “Türk psikolog Lemi Baruh’un araştırmasına göre...” diye başlıyordu.
Uzun süre ABD’de yaşamış, şimdilerde ise Koç Üniversitesi’nde yardımcı doçentlik yapan Lemi Baruh’a ulaştım ve konuyla ilgili sorularımı e-mail yoluyla da olsa kendisine ilettim. İşte aldığım cevaplar...

* Reality show diyoruz ama bunlar gerçek hayatı mı yansıtıyor yoksa işin kendine ait bilmediğimiz bir matematiği mi var? Nedir bu tür programlara merakımız?
- Burada belki de sormamız gereken soru “gerçeklik” olarak izleyecilerin ne bekledikleri ve reality show’ların bu beklentiyi nasıl tatmin ettiği. Reality show’lar hakkında son 10-12 senedir yapılan araştırmalar, izleyiciler ile programlar arasında ilginç bir ilişki olduğunu ortaya koyuyor. Aslında bu tür programların müdavimleri, yarışmacıların ve yaşananların yapay olduğunun farkında. Ama yine de bu durum şovların çekiciliğine bir engel oluşturmuyor. Buna izleyici ve program arasındaki gerçeklik anlaşması diyoruz.

* Dünyada herkes bizim kadar “dikizlemeye” meraklı mı yoksa bu bize özel bir durum mu?
- İstersen buna dikizleme merakı demeyelim de sadece başkalarının hayatına merak diyelim. Bu eğilim ile reality show izlemek arasında güçlü bir ilişki var. Kültürlerarası farklılıklar olsa da, bu programlar dünyanın birçok yerinde reyting rekorları kırıyor.

BU ŞOVLAR AYRIMCILIĞI VE KADINA ŞİDDETİ MEŞRULAŞTIRIYOR

* Bir dönem “Biri Bizi Gözetliyor” tarzı şovlar çok revaçtaydı, şimdilerde de evlilik programları...
Sizce bu durum BBG’lerin yeniden dönüş sinyali mi?
- Reality show’ların da konseptinde zamanla bir dönüşüm olduğu kesin. BBG belki artık bizim eskiden bildiğimiz şekli ile yok ama orada kullanılan hayat kesiti sahneler, “Survivor” gibi programlarda hâlâ yer almaya devam ediyor.

* Bu tür şovların reytinglerde üst sıralarda yer alması, statü olarak daha düşük kişilerle kendimizi karşılaştırmaktan keyif almamızdan kaynaklanıyor olabilir mi?
- Her birey kendi durumunu değerlendirmek için sosyal karşılaştırma yapar. “Aşağı doğru sosyal karşılaştırma” kendimizi daha iyi hissetmek için yaptığımız bir şey ve psikolojik bir soruna işaret etmiyor. Reality show seyretmek ile aşağı doğru sosyal karşılaştırma yapmak arasında da böyle bir ilişki olduğunu gözlemliyoruz. Fakat bahsettiğim bu ilişki Amerika’da yaptığımız bir araştırmanın sonuçlarına dayanıyor.

* Bir makalenizde reality show izleyecilerinin programlardan seksüel haz aldığından bahsetmişsiniz. Ne demek bu tam olarak?
- Bu bağlantı da Amerika’da yaptığımız aynı araştırmada görüldü. Gördük ki oradaki programların içerikleri bolca cinsellik barındırıyor. Burada henüz böyle bir analiz yapmadım ama bu konuda Türkiye’nin Amerika’dan biraz farklı olduğunu düşünüyorum. Aslında bizdeki izdivaç programlarındaki içerik, cinsellik içeren programlardan çok daha tehlikeli. Cinsiyet ve kadın-erkek ilişkilerine yaklaşım, tamamen ataerkil bir şekilde sunuluyor. Bu durumun ayrımcılığı ve kadına şiddeti meşrulaştırması bizim asıl konuşmamız gereken sorun.

KATILANLARIN AMAÇLARI TEŞHİRCİLİK VE ÜNE KAVUŞMA ARZUSU

* Yarışmacılar hangi ruh haliyle, milyonların önünde komik ya da acınası duruma düşmeyi kabul edebiliyor?
- Sorunun en kolay cevabı, teşhircilik ve üne kavuşma arzusu... Bu istekle katılan birçok kişi var. Günümüz toplumunda ne kadar gözaltında olduğumuzu düşünün. Online iletişimlerimiz sürekli kayıt altında, güvenlik kameraları günlük hayatımızın bir parçası olmuş durumda. Böyle bir ortamda kişilerin “Beni, biraz da benim istediğim şekilde görün” demesi çok da şaşırtıcı gelmiyor açıkçası. Buna “güç veren teşhircilik” deniyor. Asıl sorun bu kişilerin kamera karşısına geçtikten sonra kendilerini, sömürmeye yönelik bir içerik-sansasyon-eğlence üçgeninin içinde bulmuş olmaları.

* Dizilerle reality show’lar arasında kıyasıya bir rekabet var. Sizce bu maçı kim kazanacak? Yoksa golü yiyen hep ekran karşısındaki seyirci mi oluyor?
- Açıkçası kimin kazanacağı sorusunun cevabı çok da önemli değil. Kâr amaçlı medya firmalarının baskın olduğu ve gerçek rekabetin olmadığı bir medya sistemi içinde bulunduğumuz sürece, kaybeden her zaman seyirci olacak. İşin acı tarafı da “Biz izleyici ne isterse onu veriyoruz” söyleminin aslında ancak reality show’lar kadar gerçeği yansıttığıdır.

Reality show’ları yapay olduğunu bile bile izliyoruz

Haberin Devamı

Utanmazlar Türkiye’de ne kadar utanmaz olacak?
Hayatını çalışmak yerine dolandırıcılıkla “kazanan” alkolik bir baba...
Bu “örnek” babanın birbirinden sorunlu olmaya meyilli 6 çocuğu...
Yıllar önce ortadan kaybolan anne...
Evin bütün yükünü taşıyan bir abla...
Kara, kara hem de kapkara bir komedi...

Efendim yazdıklarım ABD’de 2011 yılında başlayan ve daha dördüncüsü bile bitmeden beşinci sezonu için imzalar atılan “Shameless” dizisinin “ana konusu”. Dizinin hayranları senelerdir Gallagher ailesinin ‘maceralarına’ doyamıyor. Her hafta milyonlarca insan bu kaderin sillesini yemiş ailenin hayatını izlermek için ekran karşısına geçiyor.
“Eee bize ne?” diyor bazılarınız eminim...

Fakat bilmediğiniz bir şey var... Shameless bugünlerde “Türk versiyonları çekilen diziler” kervanına katılmaya hazırlanıyor. Söylenenlere göre, Med Yapım imzası taşıyacak dizi “Utanmazlar” ismiyle Kanal D’ye satılmış bile. Senaryosunu ise “Umutsuz Ev Kadınları”nın yerli uyarlamasını kaleme alan Hatice Meryem yazıyormuş. Asıl sürpriz ise dizinin ana karakteri olan babayı, son dakikada bir sorun çıkmazsa Haluk Bilginer’in canlandıracak olması..
“Utanmazlar” bizim seyirciyle Şubat ayında buluşmayı hedefliyor.

Hemen kafamda bazı “deli sorular” belirdi. “Shameless”ın bir bölümünü bile seyreden herkesin benzer sorular sorması kaçınılmaz diye düşünüyorum. Riskli ve aşırı “yetişkin” bir prodüksiyon olduğu için ABD’de bile paralı bir kanal olan Showtime’da yayınlanan bu dizi, bize nasıl uyarlanacak? Temel sorum bu, diğerleri de şunlar:
Bir: Dizinin hemen hemen her bölümünde var olan uyuşturucu sahnelerinin yerini ne alacak?
İki: Gallagherlar’ın yan komşularının sürekli değişen erotik maceraları, “Utanmazlar”da da olacak mı?
Üç: Gay olduğunu ailesinden gizleyen ve çalıştığı marketin evli sahibiyle ilişki yaşayan erkek kardeşin hikayesi değiştirilecek mi?
Dört: Ailenin en küçüğü, iki yaşındaki Liam’ın yanlışlıkla uyuşturucu yutup beyninde hasar meydana gelmesi yerine bizdeki ufaklığın üzerine kaynar su falan mı dökülecek?
Beş: Dizide sürekli içilen içki ve sigaradan dolayı ekranı hep “flu” mu göreceğiz yoksa bu kötü alışkanlıkların yerini çiçekler mi alacak?
Bu liste böyle uzar gider... “Utanmazlar”ın yapımcılarının ve yazarlarının işi cidden zor. Sonucu hep beraber bekleyip göreceğiz, ben de yayınlanana kadar merakla bekliyor olacağım.


Yazarın Tüm Yazıları