Komünist kaptan benden rüşvet alır mı hiç

Deniz iyice köpürmüştü. Karadeniz’in açıklarındaki minicik sürat motoru dev dalgaların arasında ceviz kabuğu gibi sallanıyordu.

Haberin Devamı

Benzinleri tükenmek üzereydi. Teknenin içindeki iki adamın son umudu, az önce yanlarında beliren Rumen şilebi Plehanov’du. Bir yandan koskoca gemiye çarpıp dibi boylamaktan korkuyorlar, diğer yandan da güvertedeki tayfalara sesleniyorlardı.
Fakat Plehanov’un kaptanının bu iki davetsiz misafiri konuk etmeye hiç niyeti yoktu.
Bir ara motorun dümenindeki Refik Erduran, dalgaların sesini bastırmak istercesine “Üzerinde hiç para var mı?” diye bağırdı.
Yanındaki sarı saçlı, mavi gözlü adam şaşkınlıkla sordu “Burada can pazarındayız, ne yapacaksın parayı?”
“Kaptana rüşvet teklif edeceğim” dedi Erduran. Gözleri öfkeyle parladı Nazım Hikmet’in ve o gür sesiyle haykırdı: “Komünist kaptan benden rüşvet alır mı hiç be adam?”
Çok değil, bu olaydan birkaç gün önce Refik Erduran, annesinin akrabası olan zamanın Kuzey Deniz Saha Komutanı Münci Paşa’yı ziyaret etmişti.
Kısa bir sohbet sonrası, Erduran yeni bir film senaryosu yazdığını, çekimleri Boğaz’da yapacaklarını söylemiş, İstanbul Boğazı’nın çıkışında kontrol olup olmadığını sormuştu. Paşadan ‘hayır’ cevabını aldıktan sonra içi rahatlamıştı.
Artık planını uygulayabilirdi...
3 Haziran 1963 günü aramızdan ayrılan Nazım Hikmet için 50’li yılların başı tam bir kabustu.
Artık kendini sadece şiire adamış olsa da üzerinde müthiş bir baskı vardı.
Askerliğinde deniz subayı olmasına rağmen, yeniden askere çağrılmıştı.
Kalp hastasıydı, ölüm tehditleri alıyordu; hatta bir gün üzerine gelen esrarengiz bir arabanının altında kalmaktan son anda kurtulmuştu.
Kısa bir süre önce Sabahattin Ali’nin bir cinayete kurban gitmesi endişelerini daha da arttırıyordu.
Ülkeden kaçmak istiyordu ama nasıl? Pasaportu bile elinden alınmıştı.
İşte bu arada yardımına eniştesi Refik Erduran yetişti. Ne pahasına olursa olsun Nazım’ı yurt dışına kaçıracaktı.
Bir sürat motoruyla Nazım’ı Bulgaristan’a götürmeyi planlayan Refik Erduran, Münci Paşa’dan İstanbul Boğazı için ‘temiz raporunu’ alınca sıra tekneyi bulmaya gelmişti. Akşam Gazetesi’nin sahibi Malik Yolaç’ın motorunun satılık olduğunu öğrendi ve 17 Haziran 1951 sabahı tekneyi denemek için ondan ödünç aldı.
Aynı saatlerde Nazım Hikmet de evinin önünde bekleyen polisleri atlatmış, erkenden Tarabyaya’ya gelmişti.
İki kafadar motora atladılar ve sonu belirsiz bir yolculuğa doğru yelken açtılar.
Ama evdeki hesap çarşıya uymamıştı. Boğaz çıkışından sonra sahili göremez olmuşlar, üstelik aniden patlayan fırtınanın ortasında kalmışlardı.
İşte o zaman üzerilerine gelen dev gibi bir karartıyı; Rumen Şilebi Plehanov’u fark ettiler. Ama kaptanı ikna etmek hiç kolay olmayacaktı...
Bir saate yakın azgın dalgalarla mücadele ettikten sonra Kaptan Bükreş’ten izin almış olmalı ki geminin merdivenini aşağıya indirdi.
Nazım, Refik Erduran’a son bir kez sarıldı; “Sen de gel” dedi.
Erduran şaşırmıştı “Nereye?” diye sordu. “Elinin körüne” diye gülerek bağırdı Nazım ve merdivenlerden çıkmaya başladı.
Plehanov bacasından silik bir duman izi bırakıp uzaklaşırken büyük şairi de Anadolu’nun bir köşesinde altına gömülmek istediği o çınar ağacından sonsuza dek ayırıyordu...
Ölümünün 51. yılında büyük ustanın hatırası önünde saygıyla eğiliyorum.

YILMAZ GÜNEY İLE NURİ BİLGE CEYLAN ARASINDAKİ 7 FARK
* Yılmaz Güney toplumsal gerçekçilik, Nuri Bilge kendi iç dünyasının aynası.
* Yılmaz Güney pimi çekilmiş el bombası, Nuri Bilge sakin, kıpırtısız kar manzarası
* Yılmaz Güney aksiyon ustası, Nuri Bilge sessizliğin durağan çığlığı
* Yılmaz Güney’in özel yaşamı mutedil dalgalı, Nuri Bilge evli, mutlu, çocuklu...
* Yılmaz Güney kızdı mı fena pataklardı, Nuri Bilge kibarca öğüt verir.
* Yılmaz Güney’in siyasi kimliği her zaman daha ön planda olmuştur, Nuri Bilge’nin sineması ve filmleri...
* Yılmaz Güney Yol ile yolu açmıştır, Nuri Bilge onun açtığı yoldan devam etmiştir.

Komünist kaptan benden rüşvet alır mı hiç

SON HAVADİSLER

Haberin Devamı

Bir 1996 yılında Las Vegas’ta vurulup yaşama veda eden ABD’li rap ‘efsanesi’ Tupac Shakur’un şarkılarından esinlenilerek hazırlanan ‘Holler If Ya Hear Me” adlı müzikal 26 Mayıs’ta, Broadway’de sahnelenmeye başlandı. Tıpkı Elvis Presley gibi Tupac’ın da ölmediğine inanan pek çok ‘komplo teoristi’ müzikalin ‘gizli’ yönetmeninin ünlü rapçi olduğunu söylerse hiç şaşırmayın...
İki Kim Kardashian’ın kendi sayfasında paylaştığı ve eşi Kanye West ile düğün günlerinde, çiçekli bir duvarın önünde öpüşürken çekilmiş fotoğrafları 2 milyonu aşan ‘like’la, Instagram’da bugüne kadar en çok beğenilen fotoğraf olmuş. Desene “bize ne Kimye’nin düğününden?” deyip deyip beğenmiş millet fotoğrafı.
Üç Aerosmith’in solisti Steven Tyler, Helsinki’de konser vermek için bulunan Miley Cyrus’la aynı otelde kaldığını öğrenince, Cyrus’un kapısının altından bir not bırakmaya çalışmış. Tyler bu ‘çalışmasını’ videoya çekip Twitter’da paylaştıktan sonra, Miley de ‘retweetle’ karşılık vermiş. Miley’nin bu RT’i sizce de çok manidar değil mi?
* Dört Google piyasaya sürdüğü Google Glass’in ‘şık olmadığı’ konusundaki eleştirilere kulak vererek önce ünlü gözlük markası Luxottica ile anlaştı sonra da Calvin Klein erkek aksesuarları bölümü eski başkanı Ivy Ross’u işe aldı. Duyduğuma bizim sosyetik hanımlar Google Glass’in yanlarını taşlı modeli bekliyorlarmış.
* Beş Twitter’da Katy Perry’nin fikirlerini çaldığını iddia edip hakaretler yağdıran Lady Gaga’nın kariyerindeki kara bulutlar devam ediyor. Konser bileti satışlarında düşüş yaşayan Gaga, çareyi Justin Bieber’ın menajerinde arıyormuş. Kılavuzu karga olanının gaga’sı pislikten çıkmazmış.

Haberin Devamı

BİR LEZZET TAVSİYESİ: KLEMURİ

Geçenlerde canım güzel bir muhlama yemek istedi. Sordum soruşturdum, arkadaşlarım Beyoğlu’ndaki Klemuri’yi tavsiye etti.
Klemuri, Rize Lazcasında eski mutfaklarda yemek kazanının asıldığı zincire deniyormuş.
Arkadaşlarımı da aldım, o dillere destan muhlamanın tadına bakmaya gittim.
Hakikatten de dedikleri gibiymiş. Kullandıkları mısır unu ince, yayla peyniri muhteşem, terayağı mis kokuluydu. Silor denilen burma yufkaya sarılmış Karadeniz mantısı ise bambaşka...
Üzerine bir de hamsili iç pilav ve sebzeli hamsi köftesi yedik, yanında da parmaklarımızı... Hem sütlaca hem de baklaya benzeyen Laz böreği dünyanın sekizinci harikası gibiydi. Canı Karadeniz mutfağı çekenler, Klemuri ismini aklınıza not edin.

Yazarın Tüm Yazıları