Çözüm sürecinde tıkanıklık günleri

TÜRKİYE’nin demokratikleşme ve özgürlüklerin önünü açma perspektifinin en önemli motoru artık Avrupa Birliği değil, ‘Çözüm süreci’.

Haberin Devamı

Ve bu motor bir süreden beri rölantide çalışıyor, motordaki güç bir türlü tekerleklere aktarılmıyor, araç ilerlemiyor.
Haa evet araç gerilemiyor da, veya motor stop etmiş de değil ama biraz sonra açıklamaya çalışacağım sebeplerle bir türlü debriyaja basılıp motor vitese alınmıyor.
Esasen araç bir hareket etse gideceği yol belli, yön belli. Bu konuda karşılıklı mutabakat da mevcut. Ancak taraflar, harekete geçmek için karşıdakinin güven verici hamleler yapmasını bekliyor.
Kürt tarafı açısından beklenti, ilk aşamada ‘izleme kurulu’ adı verilen bağımsız kurulun oluşması, ‘Öcalan’a sekretarya’ ve ‘dağdan inişin önünü açacak yeni yasal düzenlemeler’ gibi unsurların hayata geçmesi.
Bu unsurlar aslında karşılıklı karara bağlanmış şeyler ama bütün bunların (ve bazı başka adımların da) hayata geçmesi için hükümetin bir önşartı var: Kamu düzeninin kurulması.
Aslında ‘kamu düzeninin kurulması’ basitçe asayişin sağlanmasının ötesinde anlamlar içeriyor. Dün HaberTürk’te Muhsin Kızılkaya’nın analizinde de söylendiği gibi, bu terimden temel kasıt, genel olarak ‘PKK’ adı altında geçen bütün bileşenlerin bundan sonra siyaseti demokratik ve meşru zeminde yapacağının, silaha veya diğer yasadışı yollara başvurmayacağının garantisinin verilmesi.
Buna Cizre’de hendek kazmamak da dahil, Diyarbakır’da yol kesmemek de, Kürt coğrafyasının dört bir yanında mahkemeler kurup adalet dağıtmaya kalkışmamak da.
O bakımdan gelinen nokta PKK için ciddi bir yol ayrımı: Şu an silahını bırakmasa dahi ne zaman bırakacağını açıklamak, yani nihayetinde silahlı örgüt olmaktan çıkacağının garantisini verecek veya vermeyecek.
Bir daha söyleyeyim: PKK yarın sabah silahsızlanmak zorunda değil belki ama sürecin bir noktasında tamamen silahsızlanacağına, bundan sonra siyaseti demokratik yollarla yapacağına dair bir garantiyi verecek veya vermeyecek.
Bu garanti bekleniyor.

Haberin Devamı

Kürt siyasi hareketi için de yol ayrımı


KÜRTLER, dört ayrı ülkeye yayılmış nüfuslarıyla bugün dünyanın en büyük devletsiz milletlerinden biri.
Salt bu durum bile, ‘Wilson Prensipleri’nin açıklandığı 1. Dünya Savaşı yıllarından bu yana Kürtlerin kendi devletlerini aramalarına, kurmaya çalışmalarına teşvik eden yeterli bir sebep.
İran Kürtleri bir çeşit federal yönetim altında, kısmi de olsa kendi kendilerini yönetebiliyor. Irak Kürtleri kendi federal bölgelerinde bağımsızlığın bir adım ötesinde duruyorlar. Suriye’de içsavaş şartlarında kısmi özerklik görülüyor ama durum belirsizliğini sürdürüyor.
Türkiye’de ise durum diğer üç ülkeden çok farklı. Türkiye üniter yapısından vazgeçmeden, eşit vatandaşlık ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesi dahil demokratik hakların genişletilmesiyle Kürtlerin kendilerini ‘vatanlarında’ hissetmesinin sağlanabileceğini düşünüyor; ‘Çözüm süreci’ bunun arayışı.
Gerek Irak’taki ve gerekse Suriye’deki gelişmeler Türkiye’deki Kürt siyasi hareketini ve PKK’yı ister istemez etkiliyor, özellikle Suriye’deki ‘kurtarılmış bölge’ler PKK’nın karar vermesini zorlaştırıyor.
Açıkçası, ‘Pan-Kürdist’ olmaya devam etmekle geleceğini Türkiye ile birlikte aramak arasında bir karar verecek geniş Kürt siyasi hareketi.
Bu bakımdan tarihi bir dönemeçteler.

Haberin Devamı

Devlet refleksinin Cizre sınavı


UMARIM
İçişleri Bakanı Efkan Ala son yaşadığı Cizre olayından kendine bir dizi sonuç çıkarmıştır.
Orada 14 yaşındaki çocuk öldüğünde ‘devlet refleksi’ ile İçişleri Bakanı, ‘Polis orada bile değildi’ dedi. Oysa bilgi aldığı kaynaklar, özellikle de polisin kendisi onu yanıltıyordu.
Eskiden olsa o çocuk kim vurduya gitmiş olurdu; neyse ki daha sonra Cizre’ye müfettiş gönderme basiretini gösterdi İçişleri Bakanlığı ve sonuçta o cinayeti polislerin işlediğine dair görüntüler ortaya çıktı.
Umalım ki bundan sonra böyle devlet eliyle provokasyonlar olmasın, kimse ölmesin. Ama olursa da hemen ‘devlet refleksi’ ile hareket edilmesin, olan şey sonuna kadar araştırılsın.

Yazarın Tüm Yazıları